Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1640 E. 2021/907 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/1640
KARAR NO: 2021/907
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/05/2019
NUMARASI: 2018/527 E – 2019/481 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın davacı irketin … numaralı aboneliğinden elektrik kullandığını, davalının … Mah. … Cad. … No:… bodrum dükkan Bahçelievler/İstanbul adresinde bulunan konfeksiyon atölyesinde ticarethane tek terim tarifesinden elektrik kullandığını, davalının 23.01.2008 tarihinde kaçak elektrik kullanımı gerçekleştirdiğini, son ödeme tarihi geçen faturanın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile yapılan takibe haksız itiraz ettiğini beyanla, itirazın iptali ile takibin devamını, % 20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görevsizlik,derdestlik,zamanaşımı itirazları ile ggörevli mahkemenin Tüketici yada Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu,davalının tutanak tarihinde orada olmaması nedeniyle tacir sayılamayacağını,davalı hakkındaki takibi kabul etmediklerini, aynı asıl alacak nedeniyle Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosya ile hakkında takip yapıldığını ,aynı takibe de itiraz ettiklerini,davalının borcunun olmadığının Bakırköy 6. Ceza Mahkemesinin 2012/816 esas ve 2013/200 sayılı kesinleşen kararla sabit olduğunu, davalının kaçak elektrik kullanımı ile bir ilgisinin olmadığını, takibe konu olan dönemde kaçak elektrik kullanılan yerin davalı tarafından kullanılmadığını,davalının sorumluluğu bulunmadığını, davalı tarafın aynı tutanaklar için başka icra dairelerinden sürekli takip başlattığını belirterek davanın reddi ile haksız ve kötüniyetli icra takibi nedeniyle %20 den az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine , 17.855,54 TL enerji bedeli, 33.197,62 TL gecikme faizi ile 5.975,57 TL faizin KDV sinden oluşan toplam 57.028,73 TL bedelin tahsili yönünden yapılan takibe itiraz üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmıştır. Bakırköy 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/816 esas sayılı dosyasında … işyerini kiralayan olarak adı geçtiği,Yenibosna Vergi Dairesi’nin yazısına göre …’ın bu işyerinde 10.03.2005 tarihinde ütü paketleme işine başladığı, faaliyetini 30.11.2007 tarihinde sona erdirdiği, 09.10.2008 tutanak tarihinde …’ın işyerinde bulunmadığı, tutanak tarihinde …’ın işyerinde bulunduğunun tespiti ile davalı … hakkında beraat kararı verilerek kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır. Mahkeme, muayene raporunun dosyada olmadığından mevcut duruma göre 23.01.2008 tarihli tutanağa göre kaçak işleminin yapılamayacağı, ayrıca muayene raporu neticesinde kaçak işlemi yapılsa bile, Bakırköy 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/135 Esas sayılı dosyasındaki bilgiler incelendiğinde, bu dosyada bulunan Yenibosna Vergi Dairesinin yazısına göre, davalı …’ın 10.03.2005 tarihinde belirtilen adreste ütü paketleme işine başladığı ve 30.11.2007 tarihinde de işyerinin faaliyetine son verdiğinin resmi olarak tespit edildiği, 01.03.2008 tarihli kira sözleşmesine göre de, mülk sahibi …’ın işyerini sözleşme karşılığı …’a kiraladığı, bu durumda, dava dosyasına konu olan 23.01.2008 tarihli tutanaktan, işyerinde kiracı olarak bulunmayan … yerine yeni kiracı olan …’ın sorumlu olması gerektiği hükme elverişli teknik bilirkişi raporundan anlaşıldığı, ayrıca davalı hakkındaki Bakırköy 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/186 Esas-2013/200 Karar sayılı ilamının temyiz edilmeden 17/04/2013 tarihinde kesinleştiği, bu mahkeme kararının gerekçesinde de davalının suç tarihinde sayacın bulunduğu işyeri ile bir ilgisinin bulunmadığından bahisle beraat kararı verildiği ,maddi vakıa açısından ceza hükmünün mahkemeyi bağlayacağı gerekçesiyle “Davanın reddine” karar verilmiştir. Kararı davacı vekili ile davalı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde;kararda takibe konu icra dosyasının hatalı belirtildiğini,mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini, Bakırköy 6.Asliye Ceza Mahkemesi’nin dayanağı olan kaçak tutanağının 09.10.2008 tarihli olduğu,dava konusu olayda ise davaya konu borcun dayanağı olan kaçak tutanağının tarihinin 23.01.2008 olması karşısında kararın gerekçesinde çelişki oluştuğunu,ayrıca haksız fiili sanığın gerçekleştirmemesi yönünden sanık hakkında verilen beraat kararının hukuk hakimini bağlamayacağının kabulü gerektiği,yeterli araştırma yapılmadan eksik inceleme ile kararı verildiğini,ek rapor alınması taleplerinin kabul edilmediğini,davanın kabulü gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde ;davalının kaçak elektrik kullanmadığının ceza dosyası ile açık olması ve bunun davacı tarafından bilinmesine rağmen, davacının davalı hakkında kaçak elektrik kullanmadan dolayı düzenlenen faturaya dair takip yapılmasının açık bir kötü niyetli davranış olduğunu ve bu nedenle davacı hakkında kötüniyet tazminatına karar verilmesi gerekirken bu konuda karar verilmediğini belirterek kararın bu yönlerden kaldırılmasını talep etmiş,istinafa cevap dilekçesinde ise ,davacının istinaf talebinin reddi ile talepleri gibi kararın kaldırılmasını istemiştir. Bakırköy 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/135 Esas sayılı dosya kapsamında , Yenibosna Vergi Dairesince davalı …’ın 10.03.2005 tarihinde belirtilen adreste ütü paketleme işine başladığı ve 30.11.2007 tarihinde de işyerinin faaliyetine son verdiğinin resmi olarak bildirildiği, 01.03.2008 tarihli kira sözleşmesinden mal sahibi … tarafından bu işyerinin dava dışı …’a kiralandığı, davaya konu 23.01.2008 tarihli tutanaktan dolayı ,işyerindeki faaliyetini 30/11/2007 tarihinde terk eden davalının sorumlu olmayacağı açık olduğundan,ceza dosyasında davalının işyerini 30/11/2007 tarihinde terk etmesi ve bunun resmi vergi dairesi yazısıyla açıklığa kavuşması nedeniyle dava konusu kaçak tutanağı ile davalı arasındaki illiyet bağının kurulamadığı anlaşılmıştır.Ceza davasındaki beraat kararının hukuk hakimini bağlamayacağı açıktır.Ancak maddi olgular yönünden maddi vakıalar hususu hukuk hakimini de bağlayacaktır. Konuya ilişkin Yargıtay 9.Hukuk dairesi Başkanlığının 2018/8907 E.2021/631K.sayılı ilamında “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 165/1. maddesi uyarınca, bir davada hüküm verilebilmesi başka bir davaya, idari makamın tespitine veya dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir. Öncelikle, ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eş söyleyişle; ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusu üzerinde durulmasında yarar vardır:Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı BK.) 53.maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını; öngörmesi esasına dayanmaktadır.Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53. maddesinde: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü yer almaktadır (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74.maddesi hükmü de paralel bir düzenlemeyi içermektedir.). Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi bir engel oluşturmaz.Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir” hususları belirtilmiştir. Ceza davasında sanığın suçu işlemediği belirtilerek beraat kararı verilerek kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu nedenle davanın dayanağı olan ceza davasında ,maddi nedensellik bağının tespiti yapılarak beraat kararı verildiği anlaşılmakla, suçunun işlendiğinin maddi olarak ispat edilemediği kabul edilmelidir. O halde davanın ispatlanamadığı anlaşılmakla,mahkemenin davanın reddine ilişkin kararı usul ve hukuka uygun bulunduğundan davacının istinaf talebi yerinde değildir. Ancak davacının yaptığı takibin haksız ve kötüniyetli olduğu davalı tarafça ispatlanamamıştır.Kötüniyet tazminatı için gerekli yasal koşullar bu davada oluşmamıştır.Fakat mahkemece davalının kötüniyet tazminatı konusunda olumlu yada olumsuz bir karar verilmediği görülmüştür. Bu itibarla davacının istinaf talebinin HMK 353/1b-1.madde gereği reddine,ayrıca davalının kötüniyet tazminatına dair istinaf başvurusunun kabulü ile bu konuda ;HMK 353/1-b-2 madde gereği yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından ” Davalının kötüniyet tazminatı talebinin, koşulları oluşmadığından reddine ” cümlesinin kararda ” Davanın reddine ” kısmından sonra eklenmek suretiyle HMK 353/1-b-2 madde gereği kararın düzeltilmesi sonucu yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, B-Davalının istinaf talebinin kabulüyle karar HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında; 1-Davanın reddine, 2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, 3-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 688,75 TL harçtan mahsubu ile bakiye 629,45 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iade edilmesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca hesap olunan 6.623,16 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine, 6-Davalı tarafından yapılan 600,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine, İstinaf İncelemesi İle İlgili Olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davalıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davacıdan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davalının istinaf sebebiyle yaptığı yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, Davacının istinaf sebebiyle yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 25/03/2021