Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1535 E. 2021/815 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/1535
KARAR NO: 2021/815
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/05/2019
NUMARASI: 2019/143 E – 2019/304 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 18/03/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı tarafça 1996 yılında belediyeye başvuru ile davalının tesis ettirdiği … abone sicil numarası ile kayıtlı aboneliğin 2006 yılından 2010 yılına kadar tahakkuk eden tüketiminin düşüklüğü nedeni ile mahalline gidilerek su örneği alınmak sureti ile yaptırılan tahlil sonucu, davalının başka bir kaynaktan su kullanmakta olduğunun tespit olunduğunu, bu nedenle 14/07/2010 tarihinde davalı aboneye abonesiz ve sayaçsız şebeke harici kuyu suyu kullanma nedeni ile tarifeler yönetmeliğinin 60/1-b maddesi gereğince tutanak tutulduğunu, tutanağın bir suretinin firma yetkilisi …’a imzalatılarak bırakıldığını, davalı firma yetkilisinin bu olay akabinde kuruma gelerek … abonelik numarası ile kuyu suyu aboneliği tesisi yaptırdığını, davalının mevcut kuyu suyu aboneliğindeki sayacın bozukluğunun iddia edildiğini, ancak yapılan kontrolde bu iddianın asılsız olduğunun belirlendiğini, itirazların da ilgili komisyon tarafından incelenerek reddedildiğini, davalının borçlarını en son 2011 yılında 6111 sayılı yasa kapsamında yapılandırdığını, ancak taksitleri ödemediğini, bu nedenle davalı aleyhine ödenmeyen borçlar için icra takibine girişildiğini, davalı tarafça takibe yapılan itirazın haksız olduğunu belirterek, itirazın iptalini ve takibin devamını, davalıya icra inkar tazminatı yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirket adına … sicil numaralı şebeke aboneliği ve 19.07.2010 yılında … sicil numaralı kuyu suyu aboneliği tesis edildiğini, İSU’nun 2006 yılının 3. döneminde şebeke suyu kullanımında azalma olduğundan bahise 14.07.2010 tarihinde yaptığı tespitten sonra tek taraflı olarak idari para cezası tahakkuk ettirdiğini, değerlendirmede davalı şirketin itirazlarının dikkate alınmadığını, idari para cezasında yapılan hesaplamanın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 6111 sayılı yasa kapsamında su kesme baskısı altında başvuru yapıldığını, şirket yetkilisi … hakkında açılan davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, tüm işlem ve müracaatların şirket adına yapıldığını, tahakkuk ve tahsil zamanaşımı itirazları bulunduğunu, borcun kabulü anlamına gelmemek kaydıyla hakkaniyet indirimi yapılmasını beyan ederek, davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulü ile; davacı tarafça davalılar aleyhine Kocaeli … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile yapılan icra takibine davalılarca yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin, 63.392,96-TL asıl alacak, 14.389,12-TL işlemiş avans faizi, 787,86-TL gecikme zammı ve 62,96-TL gecikme zammı KDV’si olmak üzere toplam 78.632,90-TL yönünden devamına, fazlaya dair taleplerin reddine, asıl alacak miktarının %20’si oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda eksik hesaplama yapıldığını, mahkemeye sundukları belgelere göre icra takibine konu su bedellerinin önemli bir kısmının … numaralı içme suyu aboneliğindeki dönemsel su faturalarından ileri geldiği, kalan borçların ise … numaralı aboneliğe ait dönemsel su faturalarını ve 2010/12 dönemine ait ceza tahakkukunu kapsadığını, … nolu KSUB aboneliğindeki 202/12 ceza tahakkuku dışındaki tahakkukların abonelik sözleşmesine dayalı olduğunu, bu tüketim bedeline gecikme cezası ve gecikme KDV’si hesaplanması gerektiğini, icra inkar tazminat taleplerinin de reddin ekarar vermesinin hatılı olduğunu ileri sürmüştür. Dava, kaçak su kullanımı nedeniyle tahakkuk ettirilen fatura ile aboneliğe bağlı tahakkuk ettirilen faturaların ödenmemesi nedeniyle başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dava dosyasında mahkemece 13/06/2017 tarihli kararla davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın istinaf edilmesi üzerine dairemiz 2018/8 esas – 2019/220 karar sayılı ilamı ile ” yargılama sırasında harç yatırılmaksızın yargılamaya devam edilmiş olmasının ve hüküm kurulmasının doğru olmadığı” gerekçesi ile kararın kaldırılması ile dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş, bu karar sonrası mahkemece harçlar tamamlatılarak yargılamaya devam olunmuştur. Dosya kapsamından; davacı tarafça yapılan kontrolde ve analizlerde 14/07/2010 tarihli tutanak ile davalı şirketin abonesiz ve sayaçsız şebeke harici kuyu suyu kullanımının tespit edildiği, bu nedenle tarifeler yönetmeliğinin 60/1.b maddesi uyarınca 32.136 m3 karşılığı iki kat bedel ile 138.133,38 TL ve ayrıca 1.000,00 TL idari para cezası olmak üzere toplam 139.133,38 TL ceza tahakkuk ettirildiği, vaki itiraz üzerine komisyonca cezanın tahakkuktan 9.204 m3 atık suyun tenzili suretiyle 99.570,91 TL olarak düzeltilerek davalıdan tahsilinin istendiği, tutulan 14/07/2010 tarihli tutanak üzerine davalı şirket tarafından 19/07/2010 tarihinde abonelik tesis ettirildiği, ancak abonelikten kaynaklı borçların da ödenmediği, 28/04/2011 tarihinde davalılarca 6111 sayılı yasa kapsamında borcun yapılandırılması yoluna gidildiği, taahhüde uyulmaması nedeniyle takip başlatıldığı, takip konusu asıl alacak miktarının … no’lu abonelikten kaynaklı 2010/12. dönemine ait ceza tahakkuk ettirilen 32.074,93 TL ile … ve … no’lu abonelikten kaynaklı tüketilen dönemsel su faturaları borcu olan 32.820,42 TL olduğu anlaşılmaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde “Hukuki dinlenilme hakkı” düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK.’nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı) Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkemenin, dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun amir hükmü gereğidir.Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır. (HGK.23.11.2011 gün ve 11-554 Esas-684 Karar) Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, davalı şirketin karar tarihinden sonra 17.09.2019 tarihinde iflasına karar verildiğinin UYAP sisteminden anlaşılıdğı, buna göre davalı şirketin dava açıldıktan sonra davanın devamı sırasında iflas ettiği anlaşılmaktadır. Bu noktada öncelikle incelenmesi gereken husus, taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı noktasındadır. Kural olarak, İİK’nın 191. maddesi gereğince borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüz olup, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflâs ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesinde de masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Diğer anlatımla, iflasın açılmasıyla dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK’nın 226-229 maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK’nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Müdürlüğü’ne (İflas Dairesine) aittir. Müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması (İİK’nın m.191), müflisin iflâs masasına giren mal ve haklarına ilişkin davaları takip etme yetkisini de etkiler. Müflis, iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmediği gibi, dava ehliyetini de kaybetmez. Ancak müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflâs idaresine aittir.İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını (yani davalara devam edip etmeyeceğini) tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, Kanun, müflisin taraf bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durmasını kabul etmiştir. (md. 194). İflastan önce açılmış olup da devam eden, müflisin (davacı veya davalı olarak) taraf bulunduğu hukuk davaları, (maddede yazılı istisnalar dışında) iflâsın açılması ile durur. Bu durma, ikinci alacaklılar toplantısından (md. 237) on gün sonraya kadar devam eder; ancak bundan sonra, duran hukuk davalarına devam edilebilir. (md. 194/1) İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan (görülmekte olan) ve iflâs masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, (davacı olarak) müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı (davalı olarak) açılmış olan davalardır. Somut olaydaki alacak davası da bu tür davalardandır. Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada, müflisin davacı veya davalı olmasına göre, bir ayrım yapmak gerekir. Müflisin davacı olduğu davalarda, iflâs idaresi bir davanın başarı şansı olduğu kanısına varırsa, masanın bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, bundan böyle davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde, o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir (md. 245). Hiçbir alacaklı, davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflâsın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir. Müflisin davalı olduğu davalara gelince: iflâs idaresi, alacakları tahkik ederken, ( md. 230 vd) müflise karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermez; sadece, bu alacağı davalı (çekişmeli) alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu alacağın, dolayısıyla davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki kararı, ikinci alacaklılar toplantısında karar verilir. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra (müflis yerine) davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir. Bir hukuk davasının kayıt-kabul davasına dönüşmesi için davalının iflas etmesi, iflas idaresinin de dava konusu alacağı iflas masasına kabul etmemesi gerekir. Davalı tarafı dava sırasında iflas eden aleyhine iflastan önce açılan ve İİK’nın 194. madde hükmünde sayılan istisnalardan olmayan bir davaya bakan mahkemece asıl dava konusu alacağın, ikinci alacaklılar toplanmasında, iflas masasına kaydedilip, alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin araştırılması ve şayet kesin suretle kayıt ve kabul edilmiş ise, konusu kalmayan davada hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmesi; masaya kayıt edilmesi istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa, davaya alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek, varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirketin dava açıldıktan sonra iflasına karar verildiği, eş söyleyişle davalı şirketin yargılamanın devamı sırasında müflis halde olduğu anlaşılmaktadır. Oysa açıklandığı üzere iflas eden şirketin, bütün hak ve borçları yasa gereği olarak iflas masasına intikal ettiğinden ve müflisin bu hak ve borçları üzerinde tasarruf ehliyeti kalkacağından husumetin iflas masasına yönetilmesi gerekecektir. Diğer yandan iflas açıldıktan sonra masaya giren tüm mal, hak ve alacaklara ilişkin dava açılması ve açılmış davanın takibi iflas idaresine aittir (İİK m. 194). Davayı müflis şirket yönünden iflas idaresinin (yetkili iflas idare memurunun) temyiz ettiği de dikkate alındığında, davada taraf teşkili sağlanmadan karar verildiği açıktır. O halde mahkemece, davalı müflis şirket yönünden, iflas idaresine gerekli tebligatların yapılıp taraf teşkili sağlandıktan sonra yukarıda açıklana usullere göre yargılamaya devam edilip, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden İİK’nın 194. maddesinin hukuk davalarının “durması”ndan sözettiği hususu göz önüne alınmalıdır. Somut olayda; mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde taraf teşkili sağlanarak davalıya ait iflas kararının getirtilerek iflas idaresine tebligat yapılması ve yukarıda belirtilen şekilde yargılamaya devam edilmesi için davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a.6.maddesi uyarınca kabulü ile kararın kaldırılmasına, dava dosyasının mahkemesine gönderilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.18/03/2021