Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1369 E. 2021/727 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/1369
KARAR NO : 2021/727
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/01/2019
NUMARASI : 2017/1079 E – 2019/99 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 10/03/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1998 yılından itibaren muhtelif kurum ve kuruluşlara temizlik hizmetleri temin eden bir şirket olduğunu, 30/06/2016 tarihli hizmet alım sözleşmesi uyarınca müvekkili şirketin … A.Ş’nin İETT garajlarında araç ve çevre alanlarının temizliği, dezenfektasyon, haşere ile mücadele, yakıt ikmali, garaj içi manevra hizmetlerinin yerine getirilmesi işlerini ihale yoluyla aldığını, müvekkili şirketten önce davalı … Ltd. Şti tarafından ihale yoluyla yürütülmekte olan temizlik işlerinin müvekkili şirket tarafından yürütülmeye başladığını, İETT garajındaki işçilerden 31 adedinin iş akitlerine davalı şirket tarafından son verildiğini, daha sonra ihale yoluyla temizlik işlerini devralan müvekkilinin 31 adet işçi ile yeni iş sözleşmesi yapıldığını, müvekkili şirket nezdinde çalışan 31 adet işçinin iş akitlerinin müvekkili tarafından geçerli nedenlerle feshedildiğini, işçilik hak ve alacaklarının halihazırda ödendiğini, ihale yoluyla yapılan işlerde önceki iş sözleşmelerinin sona erdiğini, ihaleyi alan yeni işveren ile işçiler arasında yeni bir iş akdinin kurulduğunu, davalı şirket ile müvekkili şirket arasında herhangi bir iş hizmet ticari ilişki bulunmadığı gibi iş yeri devrine ilişkin de herhangi bir durumun söz konusu olmadığını, bu nedenle davalı ile müvekkili şirket arasında herhangi bir sözleşmesel ilişkinin mevcut olmadığını, önceki işveren davalının işçilerin iş akdi sona erdiği dönemde hak kazandığı kıdem tazminatının alacaklarından mesul olduğunu, dolayısıyla davaya konu alacak bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca iadesinin gerektiğini ileri sürerek, davanın kabulüne, 20.965,21-TL’nin fatura tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf ile müvekkili şirket arasında ticari bir ilişkinin bulunmadığını, davacının müvekkili aleyhine iş hukukundan kaynaklanan ödemelere ilişkin rücu davası açtığını, bu nedenle Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığını, feshe bağlı olan hakların son işverenin sorumlu olduğunu, müvekkili şirketin bu işçilik alacaklarından herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacı tarafın müvekkili şirketin sorumlu olduğu kıdem tazminatlarına ilişkin işçilik alacaklarını ödemek zorunda kaldığı ve bu nedenle müvekkili şirkete karşı sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan işbu davayı açtığını, ancak somut olayda kanunun öngörmüş olduğu zenginleşmenin vuku bulmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkeme tarafından yapılan yargılama sonunda; “Taraflar arasında sözleşme olmadığı gibi üst işveren … A.Ş ile yapılan ihaleler celp edilerek incelendiğinde ihale kapsamında davacının hak talep etmesini düzenleyecek bir hüküm de bulunmamaktadır. İş kanunu 2/6 maddesinde yer alan alt işveren ile üst işverenin işçi alacaklarından dolayı müteselsil sorumluluğu kuralı işçiye yönelik bir hak niteliğinde olup alt işverenin diğer alt işverene ya da üst iş verenler arasında sorumluluğun paylaşılmasına ilişkin bir hukuki düzenleme bulunmamaktadır. (Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2012/28742 Esas ve 2013/7169 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.) Taraflar arasındaki uyuşmazlığın iş kanunu kapsamında değil tarafların aralarındaki ihale, sözleşmeler vs. kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Akdi ve yasal dayanağı bulunmayan davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş” gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında herhangi bir iş hukukundan doğan ilişki olmadığını, davalı şirketin dava dışı Mercedes’ten ihale yoluyla aldığı İETT garajının temizlik işlerini bir süre yaptığını, müvekkili şirketin de davalı şirketin ihale ile yaptığı iş sona erdikten sonra aynı mahalde temizlik işlerini ihale yoluyla yapmaya başladığını, davalı şirket nezdinde ihale yoluyla yapılan temizlik işinde istihdam edilen işçilerin 31 adedi davalı şirketle arasındaki iş akdi sona erdikten sonra yeni iş sözleşmesi yapılarak müvekkili şirkette istihdam edildiğini, ancak davalı şirket tarafından işçilere iş akdi sona erdirilirken vaat edilen işçilik hak ve alacakları ödenmediğinden müvekkili şirketle iş sözleşmeleri sona erdiğinde, eski işveren nezdindeki çalışmaları ile birlikte hak kazandıkları işçilik hak ve alacaklarını müvekkilden talep ettiklerini, davanın sebepsiz zenginleşmeden kaynaklandığını, ihale ile yapılan işlerde önceki iş sözleşmeleri sona ermekte olup yeni işveren ile işçiler arasında yeni bir iş sözleşmesi kurulduğunu, burada alt-üst işveren, iş yeri devri ilişkisi söz konusu olmadığını, dolayısıyla eski işveren davalının Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2008/26140 e. 2008/ 33764 k. Sayılı ilamı uyarınca kendi nezdindeki çalışma süresinden kaynaklanan işçilik alacaklarından sorumlu olduğunu, dosya içeriğindeki SGK kayıtlarıyla da sabit olduğu üzere davalı eski işveren nezdinde iş sözleşmeleri feshedilen işçiler, daha sonra müvekkil şirket nezdinde yeni iş sözleşmeleri yapılarak istihdam edildiklerini, davalı şirketin dosyaya sunduğu dilekçelerinde işçilerin kendilerinde çalıştıkları döneme ilişkin hak kazandıkları alacaklarını ödediklerini iddia ederek sorumluluklarını ikrar etmiş olduğunu, mahkemece işçilere yapılan ödemelerin dekontları celbedildikten sonra, işçilerin davacı ve davalı şirkette çalışma dönemleri ve hak kazandıkları alacaklar dönemsel olarak hesaplanmadan, davalı ile davacının sorumlu oldukları tazminat miktarları belirlenmeden, dosya bilirkişiye dahi gönderilmeden eksik inceleme ile karar verildiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, son işveren davacı şirketin davalı şirket nezdinde çalıştırılan işçilere ödemek zorunda kaldığı işçilik alacaklarının rücuen tazmini istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık ise, dava dışı işçilere ödenen işçilik alacaklarından tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun “işyerinin veya bir bölümünün devri” başlıklı 6. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında da ” İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işçinin yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiş olup, bu hükümle işveren değişikliği işyeri devri olarak kabul edilmiş ve “iş sözleşmesinin süresi” kavramına, tüm işverenlerin yanında çalışan süreler dahil edilmiştir. Rücu hakkı, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin malvarlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır. Davacı tarafça, dava dışı işçinin daha önceki işverenleri durumunda olan davalı şirketin, kendi dönem ve payı oranında tazminattan mesul oldukları ileri sürülerek rücuen alacak talep edilmiştir. Dosya kapsamına göre davalı davacıdan önceki alt işverendir. Davanın tarafları arasında yazılı olmayan, yasadan kaynaklanan bir işyeri devri mevcutur. Dava dışı işçelerin her bir şirkette çalıştıkları dönem bellidir. Bu nedenle davacı tarafça yapılan ödemeler ile davalının kendi dönemi içinde yapmış olduğu ödemeler hesaplanarak davacının, dava dışı işçilerin davalı şirkette çalıştıkları dönem için ödemek zorunda kaldığı işçilik alacağı olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.Açıklanan nedenlerle, davacının istinaf talebinin kabulüyle kararın kaldırılarak dosyanın HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince esassın incelenerek sonucuna göre karar verilmesi için mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine,Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/03/2021