Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1327 E. 2021/1403 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/1327
KARAR NO: 2021/1403
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/02/2019
NUMARASI: 2017/1146 E – 2019/198 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 18/05/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ; …’ın (1970 yılında) … tarafından, davalı … ve .. Gıda şirketlerinin … tarafından kurulduğunu, 2002 senesinde, taraflar arasında yapılan ortaklık sözleşmesi gereğince, …’in kendisine ait işletmeyi kapatarak oğlu … ve … ile ortaklığa başladığını, Taraflar arasındaki sözleşmemin 9. Maddesinde : “İşletme müdürü …’dir. …’in net kardan pay alma hakkı mevcuttur.” sözleşmenin 3. maddesinde ise “… …ın net karının % 35’ine kar ortağıdır. Net Kar: İşletme çalışmaya başladıktan sonra yapılacak masraflar, personel giderleri işletme ile ilgili tüm vergi giderleri, kira, yıl sonunda işletme payına düşen vergi çıkarıldıktan sonra geriye kalan kardır “denildiğini, Sözleşmenin 18. maddesinde: “İş bu sözleşmede her ne kadar … taraf ise de I8. maddenin mealinden anlaşılacağı veçhile …’in oğlu … de sözleşmeyi kabul ve taah- hüt eder”. Ayrıca 20. Maddede “… de sözleşmenin bütün şartlarını kabul ve taahhüt eder” denildiğini, Zaten “…” markasının …’e ait olduğunu ve …’in sözleşme kap- samında markasının davalılardan … tarafından kullanılmasına muvafakat ettiğini, Sözleşmenin 19. Maddesinde “Sözleşmenin başlangıç tarihi 01/01/2013 ve sözleşme süresi beş (5) yıldır. Sözleşme 3l/l2/2008 tarihinde fesh edilir. 5 yıl içinde …’in rahatsızlığı veya vefatı sonucunda sözleşme aynı şartlarla …’in yerine, taraf oğlu …’dir.” Sözlesmenin 17. maddesinde “…’in vefatında isim ve ortaklık … tara- fından devam ettirilir.” denildiğini,… ve eşinin 13 Nisan 2004 tarihinde, elim bir trafik kazasında hayatlarını kay- bettiklerini, …’in vefatı sonrası …’ın diğer davalı …şirketine devredilerek işletmeye devam edildiğini, Tabeladan menüye,masa süslerine ve tabaklara varıncaya kadar her yerde “…” isminin mevcut olduğunu, Duvarda …’in … ile birlikte çekilmiş fotoğraflarının asılı olduğunu, menüde ” Kuruluş 1970… 47 yıldır sizinle ” ibaresinin yer aldığını, yani bu işletmenin “…” ismiyle faaliyetine devam ettiğini, bu hali ile sözleşmenin de ayakta kaldığını, ancak davacının bu sözleşme kapsamında 13 Nisan 2004 tarihinden itibaren ödenmesi gereken % 35 oranındaki net karının ödenmediğini beyanla şimdilik 1.000,00 TL alacağın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde ; TBK 147/4 maddesi gereği bir ortaklıkta , ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların bir birleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki , bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri,denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacakların 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, Davacının taraflar arasındaki sözleşme gereği ortaklıktan kar payı alacağı olduğunu iddia ettiğini, Dava konusu edilen sözleşmenin 19.md gereğince, sözleşmenin 01/01/2003 başlangıç tarihli ve sözleşme süresinin 5 yıl olduğunu, sözleşmenin 31/12/2008 tarihinde feshedileceğinin kararlaştırıldığını, Davacının sözleşmenin halen yürürlükte olduğuna dair iddiasının zorlama bir yorum ve hukuka aykırı olduğunu, Davacı alacağının zamanaşımına uğradığını, Davacının iddiasının aksine , …’in vefatı üzerine babasının kaldığı yerden işe devam etmesi için davacının sözlü olarak davet edildiğini, ancak davacının bu davete icabet etmediğini, dava konusu restaurant ile ilgilenmek istemediğini beyan ettiğini, Davacının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini ifa etmediğini, Diğer yandan davacının işe başlamak istediğini beyan ettiği tarihte başka bir işte çalıştığını, ortaklığa kabul edilmemesi nedeniyle maddi zorluk yaşadığına dair iddialarının algı yaratma çabasından ibaret olduğunu,
“…” isminin dava konusu işletmede kullanıldığı iddiasının doğru olmadığını, davacının işe başlamaması üzerine restaurantın … şti tarafından “…” ismiyle işletil- diğini ve bu markanın 31/10/2008 tarihinde müvekkili şirket adına tescil edildiğini, “…” ve “…” isimlerinin de müvekkili adına tescilli olduğunu, Davacının delil olarak dosyaya sunduğu … ve …’in birlikte yer aldığı fotoğrafların eski ortağın hatırasını yaşatmak maksadıyla duvara asıldığını, başka bir amacının olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince: “Davacı dilekçesinde 13/04/2004 tarihinden itibaren sözleşme çerçevesinde ortaklık hakkından kaynaklı …ın net karının % 35’inin hesaplanarak verilmesini talep etmiştir. …TBK’nın 147. Maddesinde bu sözleşmelerden doğan alacakların 5 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde talep edilebileceği gözönüne alındığında davacının 20/10/2017 tarihinde açtığı davada 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmuştur. ” denilerek davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu : Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Sözleşmenin 16.maddesine göre,”…” isminin ortaklık devam ettiği sürece geçerli olduğunu, Davalıların , davacıya ait markayı halen kullandığı hususunun İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/125 D.iş sayılı dosyası üzerinden yapılan delil tespitiyle sabit olduğunu, Dolayısıyla sözleşmenin yürürlükte olduğunu, yani sona ermediğini, 25/08/2016 tarihinde davalılara gönderilen ihtarnameden sonra alelacele “…” ismini kaldırmaya çalıştıklarını, ancak kullanıma tamamen son veremediklerini, genelde “…” isminin kullanımına devam ettiklerini, bazı bölümlerde “…” isminin tescil edildiğini, Taraflar arasındaki adi ortaklığın feshedilmediğini,Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/ 2844 E., 2017/12266 K. Nolu 20/09/2017 tarihli ilamında da belirtildiği üzere zamanaşımı süresinin başlamayacağını , TBK 147. Md hükmünün yanlış uygulandığını, Uyuşmazlığın esasına girmeksizin verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, BK 620 vd md ne dayalı, adi ortaklıktan kaynaklanan kar payı alacağına ilişkindir. Dava konusu uyuşmazlığa uygulanan BK 147/4 md de aynen ” Bir ortaklıkta, ortaklık söz- leşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın mü- dürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar “ın 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu belirtilmiştir. Yerel mahkemece “BK 147.md de yazılı zamanaşımı süresinin dolduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2014/2954 Esas, 2014/6251 Karar nolu 17.04.2014 tarihli ilamında :
“Ortaklık, taraflar arasında yapılan bir anlaşma veya mahkeme kararı olmadıkça tasfiye edilmiş sayılamaz. Bir başka deyişle, tarafların ortaklıktaki hak ve borçları hususunda taraflar arasında bir anlaşma olmadıkça veya bu husus mahkeme kararıyla belirlenip tasfiyeyle karar verilmedikçe adi ortaklığın devam ettiği kabul edilmelidir. Fesih ve tasfiye edilmeyen adi ortaklıkta da zamanaşımı süresi başlamaz. Eş söyleşiyle, zamanaşımı süresi ancak fesih ve tasfiye anında başlar. Dava konusu olayda, ortaklık konusunu oluşturan iş tamamlanmış ise de, taraflar arasındaki adi ortaklık fesih ve tasfiye edilmediğinden zamanaşımı süresi henüz başlamamıştır ve bu nedenle olayda zamanaşımı süresinin dolduğundan da söz edilemez. Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir. BK.nun 538. Mad- desinde belirtildiği gibi tasfiye bütün mal varlığının belirlenip ortaklarının birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, malların paylaşılması yada satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Mahkemece; 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620 vd maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleş- tirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girme- sinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir. ” denilmiştir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/2844 Esas, 2017/12266 Karar nolu 20/09/2017 tarihli ilamı da bu yöndedir. Somut olayda, bir tarafta … diğer tarafta … A.Ş. arasında akdolunan 01/01/2013 tarihli sözleşme ile … isimli işyerinin işle- tilmesine ilişkin adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu ,…r’in % 35 kar ortağı olduğu tartışmasızdır. Sözleşmenin 19.maddesinde sözleşme süresinin 5 yıl olarak belirlendiği,31/12/2008 tari- hinde feshedileceği ,5 yıl içinde …’in rahatsızlığı veya vefatı halinde aynı şartlarla … yerine oğlu …’in taraf olacağı belirtilmiş, sözleşme … tarafından da imzalanmıştır. Dosya içeriğinden , …’in 2004 tarihinde vefat ettiği anlaşılmakla, bu tarihten iti- baren …’in yerine aynı şartlarla oğlu …’in ortaklığa devam edeceğine dair sözleşme hükmü devreye girecektir. Dosya içeriğinde, taraflar arasındaki ortaklığın feshine dair bir bildirim veya tasfiye anlaş- ması bulunmamaktadır. Yerleşik yargıtay kararlarına göre ,fesih ve tasfiye edilmeyen adi ortaklıkta zamanaşımı süresi başlamayacağına göre dava konusu olayda zamanaşımı süresinin dolduğundan söz edilemez. Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda açıklanan hukuki ve maddi olgular gözetilerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değer- lendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davacının istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına, eksikliği tespit edilen hususlar yeniden tahkikat gerektirdiğinden HMK 353/1-a-6 md gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 18/05/2021