Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1201 E. 2020/567 K. 12.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/1201
KARAR NO : 2020/567
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/04/2019
NUMARASI : 2016/1100 E – 2019/427 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 12/06/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı gerçek kişiler arasında İstanbul ili … ilçesi, … ada,… parselde kayıtlı taşınmaza ilişkin 19.01.2010 tarihinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşmeye göre şirketleri lehine 15 yıllık intifa hakkı tanındığını, bu gayrimenkulün davalı … Tic. AŞ’ye satış/devir işlemi yapılarak akaryakıt istasyonu olarak kullanılmaya başlandığını, davalı … AŞ ile davacı şirket ile (aynı şirketler topluluğunda olan ancak tüzel kişiliği ve yönetimi farklı olan ) 3.şahıs … San. Tic. A.Ş. (…) arasında 28.09.2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 5 yıl süre ile intifa hakkı tesis edildiğini ,böylece müvekkili şirket lehine 15 yıllık intifa hakkının tesisinden itibaren ilk 5 yılının bir petrol şirketi olan grup şirketi üzerinden menfaat sağlanarak temin edildiğini, bu amaçla davacı şirket yönetim kurulunca 07.09.2010 tarihli karar ile ilk 5 yıllık intifa hakkının … lehine kullanılmasına muvafakat verildiği ve bu hakkından feragat edildiğini, davalıların … ile olan bayilik sözleşmesinin süresinin 28.09.2015 tarihinde dolduğunu beyanla , bu tarihten itibaren kalan 10 yıllık intifa hakkının tesisi ve mahrum kalınan kira bedellerinin tazminini talep etmiştir.Davada, intifa ve kira alacağına ilişkin talebin ıslahla zarar tazminine dair alacağa dönüştürüldüğü, gayrimenkulün tapu kaydında ise taşınmazın davacı Altınbaş..şirketi tarafından davalı … Tic. AŞ’ye 13/10/2010 tarihinde resmi olarak satıldığı ve bu taşınmaz üzerinde 28/09/2010 tarihinden itirbaren 5 yıllık intifa hakkı tesis edildiği, ….A.Ş lehine düzenlenen intifa hakkı tesisinin de 5 yıl sonunda silindiği anlaşılmaktadır.Davalılar vekili, davalı gerçek kişiler ile davacı şirket arasında yapılmış satış vaadi sözleşmesinin noterde resen düzenlenmemesi sebebiyle geçersiz olduğunu, davalı …. Tic. A.Ş. ‘nin satış vaadi sözleşmesinin tarafı olmadığından herhangi bir yükümlülüğünün de bulunmadığını, davacı ile bayilik sözleşmesinin tarafı olan … şirketinin grup şirketler olması nedeniyle intifa hakkının ancak 5 yıl olabileceğini, bu yasal sürenin de kullanıldığını ve 28.09.2015 tarihinde dolduğunu, ortada bir dikey sözleşme bulunduğunu, bu tür sözleşmelerde Rekabet Kurulu kararlarıyla da 5 yıllık üst sürenin düzenlendiğini , davacı tarafın kötü niyetle grup şirketi üzerinden bu yasal 5 yıllık süreyi aşacak biçimde müvekkilini aralıklarla 15 yıl gibi bir süre ile bayiliğe zorladığını, bu taleplerin yasal dayanaktan yoksun olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.Mahkemece , davacının davalı …. AŞ’den mevcut satış akdine dayalı olarak, diğer davalılardan da 19/01/2010 tarihli sözleşmeye dayanarak intifa hakkı tesis etmelerinin isteyemeyeceği gerekçesiyle intifa tesisi talebinin reddine, ret edilen bu talep gereğince buna bağlı olan yararlanma hakkı kaybı tazminatına ilişkin talebinin de reddine karar verilmiştir.Sözkonusu kararı davacı ile katılma yolu ile davalılar … Tic.A.Ş ve diğer davalılar istinaf etmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;mahkemece alınan bilirkişi raporunda belgelerin yeterince incelenmediğini, usul ve esas yönünden kararda hukuka aykırılık bulunduğunu,usul yönünden;dava tamamen ıslah edilmesine rağmen HMK 179. maddesine aykırı şekilde öninceleme duruşması yapılmadığını, bilirkişi kurulunun uzman kişilerden ve mahkemenin belirlemesine göre oluşturulmadığını,davanın konusunun mahkemece hatalı olarak tesbit edildiğini,ıslah şekline göre talebin intifa hakkı tesisi ve mahrum kalınan kira geliri talebi değil,davalının taaahütlerine uymaması sebebiyle oluşan zararın tazminine ilişkin olduğunu, esas yönünden ise ;davacı ile davalılar arasında yapılan anlaşmaların hukuki bir karşılığının olması gerektiği, ibraz edilen sözleşmelerin incelenmediği ve davalılar arasında hiç bir bağ yokmuş gibi kabul edildiği,davacı ile davalı gerçek kişiler arasında şirket hisse paylarının devrine ilişkin sözleşme imzalandığını, bu sözleşmenin 3. maddesinde davalıların sözleşmenin kendilerini 15 yıl süreyle bağladığını kabul ettiklerini, davalıların tamamının davacının taşınmazı 15 yıl kullanamamasından doğan zararından sorumlu olduklarını,taşınmaz satışının yapıldığı tarihte, taşınmaz üzerinde müvekkili şirket ile aynı şirketler topluluğunda olan ancak tüzel kişiliği ve yönetimi ayrı olan 3. şahıs … Tic. A.Ş. (…) lehine 28.09.2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 5 yıl süre ile intifa hakkı tesis edilmesi hakkında tarafların mutabık kaldıkları,bu şekilde davacı lehine 15 yıl intifa hakkı tesisinin ilk beş yılının bir petrol şirketi olan grup şirketi üzerinden menfaat sağlanarak temin edilmesinin kabul edildiğini, davacı şirketin sahip olduğu 15 yıllık intifa hakkının ilk 5 yıl için geçerli olmak üzere … lehine feragat edilmesine ilişkin davacı Şirket Yönetim Kurulu kararı da bulunduğunu, taraflar arasındaki Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi’nin imzalanması ile satışın gerçekleşmiş olduğunu, davacı şirketin taşınmazın devri dahil tüm taahhütlerini ifa ettiğini , davalıların da ilk 5 yıl için intifa hakkı tesisini gerçekleştirdiklerini ve fakat bakiye 10 yıl için intifa tesisinden imtina ettiklerini, 28.09.2015 tarihinde sona eren intifa hakkının sadece … lehine olan ve davalılardan …’ün sona erdirdiği intifa hakkı olduğu, davacı Şirket’in sahip olduğu, davalıların borçlu olduğu 10 yıllık intifa hakkının, yani taşınmazın semerelerinden faydalanma hakkının devam ettiğini, müvekkili şirketin sözleşmeye güvenerek taşınmazı değerinin çok altında bir fiyata satmış olmasının sebebinin, 28.09.2025 tarihine kadar geçecek süre boyunca intifa hakkına bağlı gelir elde edeceğine yönelik beklentisi olduğunu, ancak bunun davalıların taahhütlerine aykırı eylemleri sebebi ile karşılıksız kaldığını, davalıların haksız tutumu neticesinde intifa hakkının kullanılması suretiyle taşınmaz üzerinden elde edeceği semerelerden mahrum kaldığı gibi mülkiyetindeki bu taşınmazı değerinin altında devretmek suretiyle zarara uğradığını, ayrıca “şekil şartı” eksikliği iddiasının da hakkın kötüye kullanılması halini doğurduğu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.Katılma yolu ile istinaf eden davalılar …. TİC. AŞ, … ve diğerleri vekilinin istinaf sebepleri ise; davanın reddi sebebiyle davalılar lehine mahkemenin hükmettiği 8.050,00 TL vekalet ücreti hesaplamasının hatalı olduğu,davanın intifa tesisi talebine dayalı olup, mahkemece 29.09.2017 tarihli ara kararıyla dava değerinin 50.666.915,00 TL olduğu, bu değer üzerinden nispi peşin harç olarak 865.264,24 TL’nin belirlendiği ve harcın davacı tarafça ödendiği ,bu sebeple davanın reddinde vekalet ücretinin AAÜT gereğince harçlandırılmış dava değeri üzerinden nispi olarak hesaplanması gerekirken, hükümde eksik olarak sadece 8.050,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu şeklindedir.HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; davacı tarafın ıslah ettiği şekliyle davadaki talep;davalıların taahhütlere aykırı davranması sebebi ile intifa hakkının tesis edilmesi gereken 28.09.2015 tarihinden itibaren davacı şirketin mahrum kaldığı semerinin tahsili talebidir.Taraflar arasında Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi’nin imzalanması ile satışın gerçekleştiği, müvekkili şirketin taşınmazın devri dahil tüm taahhütlerini ifa ettiği, davalıların da ilk 5 yıl için intifa hakkı tesisini gerçekleştirdiği, ancak bakiye 10 yıl intifa tesisinden imtina ettikleri ileri sürülmüştür.Davada ,tam ıslah yapılmasına rağmen öninceleme duruşmasının yapılmamasına ilişkin istinaf sebeplerinin, yargılama safahatı dikkate alındığında tek başına sonuca etkisi bulunmadığı değerlendirilmekle ,bu istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacı tarafın diğer istinaf sebeplerinin incelenmesiyle ,davacı ile davalı gerçek kişiler arasındaki adi yazılı satış vaadi sözleşmesi yapılmış olup,dava konusu taşınmazın sözleşme tarihinden önce davacı adına 26/02/2009 tarihinde imar uygulaması ile kayıtlı olduğu , davacı şirketin iş bu taşınmaz üzerinde 28/09/2010 tarihinde dava dışı …. AŞ. lehine 5 yıl süreli intifa hakkı tesis ettirdiği ve bilahare davalı gerçek kişilerin 11/10/2010 tarihinde verdikleri taahhütname ile taraflar arasındaki 19/01/2010 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesine göre sahip oldukları satın alma haklarını tek taraflı olarak davalı ….. AŞ’ye devrettikleri ve davacının iş bu taşınmazı üzerindeki intifa hakkı ile davalı ….AŞ’ye 13/10/2010 tarihinde sattığı, davalı … şirketinin ise 14/10/2015 tarihinde dava dışı …..AŞ lehine intifa hakkı tesis ettirdiği anlaşılmaktadır. Davalı Esenyurt şirketi taşınmazı tapuda satın almıştır. Taşınmaz üzerinde satıcı davacıya intifa hakkı tanıyacağına dair bir taahhüdü bulunmadığından, mahkemenin bu yönlere ilişkin kabul ve gerekçesinde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla , davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalılar … Tic.A.Ş ve diğer davalıların istinaf sebeplerinin incelenmesiyle ,davanın intifa tesisi talebine dayalı olduğu, mahkemece 29.09.2017 tarihli ara kararıyla dava değerinin 50.666.915,00 TL olduğu, bu değer üzerinden nispi peşin harç olarak 865.264,24 TL’nin belirlendiği ve harcın davacı tarafça ödendiği ,bu sebeple davanın reddinde vekalet ücretinin AAÜT gereğince harçlandırılmış dava değeri üzerinden nispi olarak hesaplanması gerekirken, hükümde eksik olarak sadece 8.050,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu ileri sürülmüş ise de , dava dilekçesi ile ıslah dilekçesinde tarafça gösterilen dava değeri ve bu değer üzerinden yatırılan harç miktarına göre ,istinaf sebebinin yerinde olmadığı ,AAÜT uyarınca mahkemece hesaplanan vekalet ücreti miktarında bir hata bulunmadığı anlaşılmakla, davalıların istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalılar … Tic.A.Ş ve diğer davalılar ile davacının istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine,Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcından davalılar tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 10,- TL karar ve ilam harcının davalılardan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı ve davalılar üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 12/06/2020