Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1192 E. 2021/1096 K. 13.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/1192
KARAR NO : 2021/1096
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/02/2019
NUMARASI: 2014/1392 E – 2019/166 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 13/04/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; davalı tarafça müvekkili şirkete gönderilen ihbarda, 1994 yılından beri 17.612.39 TL asıl ve 57.776,93 TL gecikme faizi olmak üzere 75.389.32 TL tanker suyu kullanım bedelinin tahsilini talep ettiğini, davalının müvekkilinden 1989 ile 2008 yılları arasında mevcut bir abonelik bulunmadığı gerekçesi tanker suyu kullandığı için tanker suyunun bedelinin tahsilini istediğini, tanker suyunu müvekkilinin kendi parası ile 3.kişilerden satın aldığını, borcun 01.09.1999 tarihine kadar oları kısmının 1999 yılında müvekkili şirketten talep edildiğini ve bu miktarın o tarihte ödendiğini, 2004 yılına kadar olan kısmın zamanaşımına uğradığını, 2004 yılından şebeke aboneliği yapıldığı ve şebeke suyu kullanıldığını, harcanan suyun fatura edilmiş bedellerinin müvekkili tarafından banka aracılığı ile ödendiğini, davalı kurumun Arnavutköy Şubesi’ne 24.11.2014 tarih ve … kayıt numarası ile vermiş olduğu itiraz dilekçesi ile bu durumun düzeltilmesinin talep edilmiş olmasına rağmen herhangi bir cevap verilmediğini bildirerek, müvekkilinin davalıya 17.612.39 TL borçlu olmadığının (ferileri 57.766,93 TL Faiz Toplam 75.389,32 TL) tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafın her ne kadar tanker suyunu kendi parası ile 3.kişilerden satın aldığını beyan etmiş ise de, İSKİ Tarifeler Yönetmeliği’nin Kullanılmış Suların Uzaklaştırılması Bedeli Tarifesi başlıklı 22. maddesinde, idarenin şehir şebeke suyu hizmetlerinden yararlanmayıp kuyu, kaptaj, havuz vs benzeri tesislerden veya tankerle yeraltı ve yüzeysel suları temin ederek kullanan veya kanalizasyon şebekesinden yararlanan özel ve tüzel kişilerin kullanılmış suların uzaklaştırılması bedelini ödemekle yükümlü olduğunun belirtildiğini, tüketilen her bir m3 su üzerinden alınan kullanılmış suların uzaklaştırılması bedelinin, abonenin ait olduğu tarifenin yarısı olarak belirlenir” şeklinde düzenlendiğinden atık suyun bedelinin istendiğini, davacı şirket tarafından ödendiği iddia edildiği bedellerin IY-9102255/8 mukaveleye ait olduğunu, 24/12/2014 tarihli keşif ve tespit tutanağı ile tanker hattının iptal olduğunu ve 1Y- 9102255/8 nolu sözleşmeden şebeke suyu kullandığının tespit edildiğini, abone foyü ve mukavele dosyasından ilgili belgeler suretinin yazı ekinde ibraz edildiğini, idare tarafından yapılan işlemlerin, yürürlükteki mevzuat hükümlerine uygun olduğunu, sonuç itibariyle dava konusu menfi tespiti istenen bedelin 2560 s.lı İSKİ Kanunu ve bu kanuna istinaden düzenlenen tarifeler yönetmeliğine göre alınmasının gerekli olduğunu, idare tarafından yapılan işlemlerin yürürlükteki mevzuat hükümlerine uygun olduğu dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, yapılan keşif ile davacının tesisinin kurulu olduğu adreste davalı idareye ait kanalizasyon hattının bulunmadığının tespit edilmiş olduğu, bu konuda bir uyuşmazlığın bulunmadığı, bu durumda hizmet vermeyen davalı idarenin atık su uzaklaştırma bedeli talep edip edemeyeceğinden oluştuğu, Anayasa Mahkemesi tarafından 31/03/1987 tarih ve 1986/20 esas 1986/9 karar sayılı kararı ile Belediye Gelirleri Kanunun 97. maddesindeki: “Belediye mücavir alan sınırları içerisinde yer altı sularından kamu ve özel kişiler tarafından ede edilen kullanma ve sanayi suları, yeraltı sularından kamu ve özel kişiler tarafından elde edilen kullanma ve sanayi sularına ait ücretler, İSKİ 3030 sayılı kanunun uygulandığı yerlerde büyükşehir belediyeleri tarafından tahsil edilir.” düzenlemesini iptal etmiş olduğu, bu iptal kararından sonra yeni bir yasal düzenleme yapılmamış olduğu, davalı İSKİ’nin davacıya tahakkuk ettirdiği bedelin kendi tarifeler yönetmeliğine dayanarak tahakkuk ettirmiş olduğu, Anayasa Mahkemesi’nin belediyelere mücavir alan sınırları içerinde yeraltı sularından elde edilen kullanma ve sanayi sularından ücret alma yetkisini veren kanun hükmünün iptal edilmiş ve yerine aynı yetkiyi içerene herhangi bir kanun hükmü çıkarılmamış olduğu, davalı İSKİ’ye bu yönde bir yetki veren yasal düzenlemenin de bulunmadığı, bu nedenle davacı İSKİ’nin kendi tarifeler yönetmeliğini esas alarak davaya konu tahakkuku yapmış olmasının hukuki dayanağı bulunmadığı, , davalı İSKİ’nin davacı hakkında yapmış olduğu tahakkukun hukuki dayanağının bulunmaması nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığı gerekçesiyle, davacının davasının kabulüne, davalının 04.11.2014 tarihli 64707109.314.01.04 sayılı ihtarnamede davacı adına tahakkuk ettirdiği 17.612,39 TL su bedelinden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Kararı istinaf eden davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi kurulu raporunda, rapora bir kısım yönlerden itirazları olsa da ,davacının atık suyu kendi imkanları ile uzaklaştırmış olsa bile ,İSKİ Tarifeler Yönetmeliği gereği bedel ödemesi gerektiğine ilişkin tesbitin doğru olduğu,mahkemece buna rağmen aksi yönde davanın kabulüne karar verildiği, bu hususta yeterli araştırmanın yapılmadığı,dosyaya delillerin ibraz edildiği,müvekkili kurumun yaptığı tahakkukların doğru olduğu, kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; Mahkemece, inşaat mühündesi ile makina mühendisi bilirkişiler vasıtası ile mahallinde keşif yapılmış, ibraz edilen kök raporda belirtilen eksiklikler giderilerek alınan ek rapor alınmış, davacının, davalı İSKİ’ye IY 1900571-9 no.lu sözleşeme kapsamında 28.11.2004 – 28.11.2014 tarihleri arasındaki dönemler için 22.401,59 TL borcu bulunduğu görüşü bildirilmiştir.Ancak mahallinde yapılan keşifte davacının tesisinin bulunduğu yerde ,davalıya ait kanalizasyon hattının bulunmadığının tespit edilmiş olduğu,böylece kanalizasyon şebekesi olmadığından , davacının bu hizmetten yararlanmadığı anlaşılmıştır. Belediyelerin yerine getirmekle yükümlü bulundukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği harcamaların karşılığını oluşturan ve büyük bir bölümü kamu hukukuna dayalı olan gelir kaynakları, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nda sayılmıştır. Anılan kanunun “Ücrete tabi işler” başlıklı 97. maddenin birinci fıkrası; “Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet ve belediye mücavir alan sınırları içerisinde yer altı sularından kamu ve özel kişiler tarafından elde edilen kullanma ve sanayi suları için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. Belediye’ye tekel olarak verilmiş işler kendi özel hükümlerine tabidir.” hükmünü içermekteydi. Ancak, madde metnindeki “…ve belediye mücavir alan sınırları içerisinde yer altı sularından kamu ve özel kişiler tarafından elde edilen kullanma ve sanayi suları…” ibaresi ve ayrıca “Yer altı sularından kamu ve özel kişiler tarafından elde edilen kullanma ve sanayi sularına ait ücretler İstanbul`da İSKİ, 3030 sayılı Kanunun uygulandığı yerlerde Büyük Şehir Belediyeleri tarafından tahsil edilir.” hükmünü taşıyan ikinci fıkrası, Anayasa Mahkemesinin 31.3.1987 gün ve 1986/20 Esas 1987/9 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Belediyelerin gelir kaynaklarının büyük bir bölümü kamu hukukuna dayandığından ve üstlenilen kamu hizmetlerinin gerektirdiği harcamaların karşılığını oluşturduğundan, belediyelerin alacakları vergi, resim, harç ve benzerlerinin Anayasa’nın 73. maddesinde öngörülen esaslar dairesinde kanunla konulması zorunludur. Başka bir ifadeyle; belediyeler, kanunla düzenlenmemiş olan herhangi bir gelir kaynağını oluşturamazlar ve kullanamazlar. Aksi takdirde, o gelir kaynağı hukuksal dayanaktan yoksun olur. Belediyelere, mücavir alan sınırları içerisinde yer altı sularından elde edilen kullanma ve sanayi sularından ücret alma yetkisini veren Kanun hükmü iptal edilmiş ve onun yerine, aynı yetkiyi içeren herhangi bir kanun hükmü konulmamış bulunduğuna; mevzuatımızda bu yönde başkaca bir kanuni düzenleme de mevcut olmadığına göre; somut olayda davalı idarenin, kendisine ait Tarifeler Yönetmeliğindeki düzenleme çerçevesinde, davadaki menfi tespit isteminin konusunu oluşturan atık su bedeli tahakkuk ettirmesinin, hukuki dayanaktan yoksun bulunduğunun kabulü gerekir( HGK’nın 2008/4-321 E. 2008/303 K. sayılı ilamı da aynı yöndedir).Diğer taraftan, davacıya ait iş yerinin bulunduğu adreste, davalı idarenin kanalizasyon hattının bulunmadığı, uyuşmazlık konusu değildir. Diğer bir anlatımla, davalı idare, bahse konu yerde bir kanalizasyon hizmeti vermemektedir. Bu durumda, davalı idare tarafından Tarifeler Yönetmeliğindeki düzenleme uyarınca, kanalizasyon hizmeti verilmiş gibi atık su bedeli tahakkuk ettirilmiş olması da, hukuki dayanaktan yoksundur. (HGK’nın 22.01.2014 gün ve 2013/13-508 E. 2014/39 K. ve 20.01.2016 gün ve 2014/13-193 E. 2016/16 K. sayılı ilamları da aynı yöndedir) Kaldı ki; 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 11. Maddesini değiştiren 5491 sayılı Kanunun 8. maddesi ; “…Atıksu altyapı sistemlerini kullanan ve/veya kullanacaklar, bağlantı sistemlerinin olup olmadığına bakılmaksızın, arıtma sistemlerinden sorumlu yönetimlerin yapacağı her türlü yatırım, işletme, bakım, onarım, ıslah ve temizleme harcamalarının tamamına kirlilik yükü ve atıksu miktarı oranında katılmak zorundadırlar. Bu hizmetlerden yararlananlardan, belediye meclisince ve bu maddede sorumluluk verilen diğer idarelerce belirlenecek tarifeye göre atıksu toplama, arıtma ve bertaraf ücreti alınır. Bu fıkra uyarınca tahsil edilen ücretler, atıksu ile ilgili hizmetler dışında kullanılamaz.” hükmünü içermekte olup, ” kanalizasyon sistemini kullanacak olanlardan ” bağlantı sistemlerinin olup olmadığına bakılmaksızın atıksu ücreti alınması hususunu düzenlemektedir. Davacının işletmesinin bulunduğu yerde kanalizasyon hizmetinin bulunmadığı hususu birlikte değerlendirildiğinde, anılan kanun hükmünün işbu davada uygulama yeri bulunmamaktadır.O halde ,mahkemece salt Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve iptal edilen hüküm yerine yeni düzenleme getirilmediği,davalı İSKİ’ye bu yönde bir yetki veren yasal düzenlemenin de bulunmadığı, bu nedenle davacı İSKİ’nin kendi Tarifeler Yönetmeliğini esas alarak davaya konu tahakkuku yapmış olmasının hukuki dayanağı bulunmadığı şeklindeki gerekçe uyuşmazlığın çözümü yönünden eksik olup, konu ile ilgili olarak yukarıda açıklanan 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 11. maddesini değiştiren 5491 sayılı Kanunun 8. maddesinin olayda uygulanma imkanının da bulunmadığı değerlendirilerek ,bu şekildeki gerekçesiyle hüküm kurulması gerektiğinden , HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca mahkeme kararının gerekçesi bu şekilde düzeltilerek,yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca kararın gerekçesi düzeltilerek, yeniden esas hakkında;1-Davacının davasının KABULÜNE, davalının 04.11.2014 tarihli 64707109.314.01.04 sayılı ihtarnamede davacı adına tahakkuk ettirdiği 17.612,39 TL su bedelinden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine,2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 1.203,10 TL nispi karar ve ilam harcından, başlangıçta yatırılan 300,80 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 902,30 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yatırılan 300,80TL harç ile, davacı tarafından yapılan 3.794,60-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan vekalet ücreti, maktu vekalet ücretinden az olamayacağından 2.725-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,6-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde resen halinde iadesine, Diğer istinaf sebeplerinin reddine,İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,Davalının istinaf aşamasında yapmış olduğu 46,63 istinaf giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 13/04/2021