Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/114 E. 2019/466 K. 26.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/114
KARAR NO : 2019/466
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/1160 E
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 26/03/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … ile davacı arasında … İlçesinde… adlı projeyi inşa etmek amacıyla ….Adli Ortaklığı kurulduğunu, ortaklığın %50 hisse oranının müvekkilinin, %50 hisse oranının ise … olduğunu, davalı …’in … yetkili müdürü ve eski ortağı olduğunu, hisselerin tamamını dava dışı … devrettiğini, diğer davalı … Şirketi ile … Adi Ortaklığı arasında üç adet eser sözleşmesinin bulunduğunu, sözleşmeler gereği … Şirketinin … Adi Ortaklığına gereği toplamda 2.364.587,84 TL fatura kestiğini, ….Adi ortaklığının ise davalı … 1.236.729,47 TL fazladan ödeme yaparak toplamda 3.627.413,01 TL ödediğini, yapılan bu ödemelerin …’in talimatıyla gerçekleştirildiğini, fazla ödemenin ….Tic. Ltd. Şti. tarafından düzenlenen 03/09/2018 tarihli raporla tespit edildiğini, raporda dava dışı firmalara da fazladan ödemeler yapıldığının belirtildiğini, ödemeler toplamının yaklaşık 5.000.000,00 TL’ye tekabül ettiğini, fatura veya başka bir evrakla belgelendirilmeden firmalara böyle fazladan ödemeler yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalıların ortak hareket ederek müvekkili şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiğini ileri sürerek şimdilik 500.000,00 TL’nin haksız fiil tarihinden itibaren yasal faiziyle beraber davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, dava açıldıktan sonra tüm davalıların mal varlıklarını kaçırma tehlikesi bulunduğundan ve yapılacak olan yargılama sonunda mahkemece lehlerine hüküm verilse bile kuvvetle olası mal kaçırma işlemi nedeniyle alacaklarının tahsil imkanı zorlaşacağından hatta imkansız hale geleceğinden liste halinde sundukları taşınmazların davalı adına olan %50 hissesi üzerine ve diğer davalı adına olan taşınmazlar üzerine teminatsız ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir.Davacı vekili bilahare ihtiyati tedbir talebinin reddi üzerine 04.10.2018 tarihli dilekçeleriyle taleplerinin reddedilmesi sebebi ile davalı … Ltd.Şti., tarafından ortaklığa ait diğer dairelerin de devri mümkün hale geldiğinden ve tüm davalıların mal varlıklarını kaçırma tehlikesi bulunduğundan ve yapılacak olan yargılama sonunda davacı lehine hüküm verilse bile kuvvetle olası mal kaçırma işlemi nedeniyle alacaklarını tahsil imkanı zorlaşacağından hatta imkansız hale geleceğinden taşınmazların davalılar adına olan kısım için teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasını talep etmişlerdir.Davalılar ….Ltd.Şti. ve … vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin yetkililerin sık sık değiştirildiğini, kendilerine ulaşılamadığını, davacı şirketin projede üzerine düşen yükümlükleri yerine getirmediğini, ödemeleri yapmadıklarını, tapu devirlerini geciktirdiklerini, personel ve diğer ödemeleri geciktirdiklerini, iş yapılan taşeron firmalara davalı şirketin çekleri kullanılarak ödemeler yapıldığını ortaklık tarafından kullanılan kredi ödemelerinin yapılmadığını, ortaklığa yapılan ödemeleri davacı şirketin uhdesine geçirdiğini, ortalıkla ilgisi olmayan davacı şirketin borcu için ortaklık malları üzerine haciz işlemi yapılmasına neden olduklarını, davacı şirketin sürekli değişen ortak ve yetkilileri arasındaki husumetin kendilerine yansıtıldığını, ileri sürerek davanın reddine karşı dava olarak ise uğranılan haciz işlemleri ve yapılan iftira ve hakaretler nedeniyle manevi tazminat, davacı şirket uhdesinde kalan çek ve senetler yönünden fazlaya ait hakları saklı kalarak maddi tazminat, davacı şirketin adi ortaklıktan kaynaklanan edimlerini yerine getirmemeleri nedeniyle maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesi tarafından 01.10.2018 tarihli tensip zaptı ile gerekçelendirilerek HMK’nın 389. maddesine göre ihtiyati tedbirin sadece uyuşmazlık konusu şey üzerine konulabileceği, davada bu koşulun gerçekleşmediği, ayrıca taleplerin yargılamayı gerektirdiği, yaklaşık ispat koşulu oluşmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.Davacı tarafın davalıdır şerhi konulması ve ihtiyati haciz talebi, mahkemenin 10.10.2018 tarihli ek kararı ile, davacının haklı olup olmadığının tespitinin yargılamayı gerektirdiği, yakın ispat koşulunun oluşmadığı gerekçeleriyle reddedilmiştir.Davacı vekili ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin karara karşı istinaf başvurusunda özetle; taraflar arasındaki adi ortaklığın kuruluş amacının üzerine tedbir konulmasını talep ettikleri gayrimenkullerin yapımı olduğunu, bu nedenle alacak konusunun tedbire elverişli olmadığına dair gerekçenin yerinde olmadığını, denetim raporuna göre de tedbir talep edilen gayrimenkullerin müvekkili şirkete ait olduğunu, paylaşımın bunu gerektirdiğini, davalının taşınmazları devri halinde müvekkilinin büyük zarara uğrayacağını ileri sürerek red kararı kaldırılarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir. Davacı vekili ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin karara karşı istinaf başvurusunda ise aynı gerekçelerle red kararı kaldırılarak ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini istemiştir.
Dava asıl dava yönünden taraflar arasındaki kurula adi ortaklığın davalılar tarafından kasten zarara uğratıldığı iddiasına dayalı olarak açılan maddi tazminat ve karşı dava yönünden ise ortaklığın davacı tarafça zarara uğratıldığı iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.6100 sayılı HMK 389/1 fıkrası gereğince mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeni ile hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.İİK. 257. maddesi uyarınca ” rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun evinde veya 3. şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir” görüldüğü üzere ihtiyati haciz kararı verilebilmesinin birinci koşulu bir ”para borcunun” varlığıdır.İhtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile borçlunun mallarına geçici olarak el konulması olarak tanımlanmaktadır. İhtiyati haciz kararı talep edebilmek için alacağın para alacağı olması, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş olması ya da İİK’nın 257/II. maddesindeki koşulların gerçekleşmiş bulunması gerekir. Anılan yasa maddesinin ikinci fıkrasındaki şartlar vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunması olarak açıklanmıştır.İİK’nın 258/I. maddesinin ikinci cümlesinde “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebebi hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” şeklinde yapılan düzenleme ile alacaklının ihtiyati haciz talep edebilmesi ve ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığı ve istenebilir olduğunun tam ve kesin olarak ispat edilmesi gerekliliği aranmamış, bu konuda mahkemeye kanaat getirecek delillerin sunulması yeterli kabul edilmiştir. İhtiyati haciz talep eden, öncelikle dilekçesinde dayandığı ihtiyati haciz sebebini açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralı uygulanırken, iddianın doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimali de gözetilmelidir. Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati haciz kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati hacize karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati haczin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur. Her somut olayda ihtiyati haciz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir. İhtiyati haczin şartları mevcut değilse, yasanın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmelidir.Somut olayda, davalıların ortaklığı zarara uğratıp uğratmadıkları iddiasına ilişkin bu aşamada para alacağına dair yaklaşık ispata yönelik şartları ile diğer ihtiyati haciz şartlarının oluşmadığı, varsa alacağın miktar ve varlığının yargılama sonunda ortaya çıkabileceği, bu nedenle alacağın muacceliyet kesbetmediği, bu sebeple ihtiyati haczin koşullarının oluşmadığı; ihtiyati tedbire ilişkin olarak da davanın para alacağı olması nedeniyle taşınmazların aynına yönelik dava olmadığı ve üzerine HMK’nın 389. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir konulumayacağı anlaşıldığından, ilk derece mahkeme kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının, ihtiyati tedbir – haczin reddine yönelik karara karşı istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL’nin istinaf eden taraftan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/03/2019