Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1128 E. 2021/1202 K. 20.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/1128
KARAR NO : 2021/1202
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2019
NUMARASI : 2016/588 E – 2019/500 K
DAVANIN KONUSU: İstirdat
KARAR TARİHİ: 20/04/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirketlerin … abone tesi- sat no’lu elektrik abonesi olduğunu, davalı taraflarca son 10 yıl elektrik tüketim dönemlerinde düzenlenen faturalarda Kayıp Kaçak Bedeli, Perakende Satış Hizmet Bedeli, Sayaç Okuma Bedeli, İletim Bedeli Ve Dağıtım Bedeli yansıtılıp tahsil edildiğini, Yargıtay Daireleri’nin de tahsil edilen söz konusu tutarların iadesine ilişkin kararlarının olduğunu beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve her davalıdan ayrı ayrı olmak üzere kayıp kaçak bedeli için 1.500,00 TL, perakende satış hizmet bedeli için 500,00 TL, sayaç okuma bedeli için 1.000,00 TL, iletim sistemi kullanım bedeli için 500,00 TL, dağıtım bedeli için 500,00 TL olmak üzere şimdilik toplam 4.000,00 TL’nin fatura ödeme tarihinden itibaren işletilecek TC Merkez Bankası’nın kısa vadeli krediler için uyguladığı ticari avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; dava konusu edilen Kayıp Kaçak Bedeli ile dava konusu olmayan diğer kalemlerin EPDK düzenlemesi gereği olduğunu ve mevzuata uygun olarak tahsil edildiğini beyanla yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmilini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin, sözleşmede ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği kalemlerin iadesinin mümkün olmadığını, kayıp kaçak bedelinin tamamen yasadan kaynaklandığını, yasal mükellefiyetler gereği uygulandığını beyanla yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesini, davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili dilekçesinde; müvekkili şirket tarafından tahakkuk ettirilen başa kayıp kaçak bedeli olmak üzere faturayı oluşturan diğer kalemlerin, elektrik piya- sasında faaliyet gösteren perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin kulanıcılarına yansıtacakları tarifelerin EPDK tarafından çıkarılan yönetmelik, tebliğ, karar ve ikincil mevzuatlarla tarifelerin belirlen- diğini, kurul kararlarının Danıştay tarafından iptal edilmedikçe tüm gerçek ve tüzel kişiler için bağlayıcı olduğunu, müvekkil şirket tarafından 4628 sayılı kanun hükümlerine uygun olarak davacı tarafın elektrik tüketim bedeli faturalarına yansıtılan dava konusu bedellerin mevcut yasal düzenlemelere aykırı bir yönü olmadığını beyanla yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce: “Dava açıldıktan sonra yapılan yasal değişiklik nedeniyle dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir.İstinaf Başvurusu : Hüküm davacı vekili, davalı … AŞ ve … AŞ vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 6446 sayılı yasada yapılan değişikliklerin geç- mişe etkili şekilde uygulanmasının usul ve yasaya, anayasaya aykırı olduğunu, kayıp kaçak bedeli alına- cağına dair sözleşme hükmünün TBK 20.madde gereğince genel işlem koşulu olduğunu, standart tip sözleşme şeklinde hazırlanan sözleşmedeki hükmün geçersiz olduğunu, ayrıca her bir davalıdan ayrı ayrı vekalet ücreti tahsilinin gerektiğini beyanla ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde ; dava konusu kayıp kaçak, sayaç okuma vs kalemlerin yürürlükteki mevzuat gereğince tahakkuk ettirildiğini, davacının davanın açıldığı tarihte haklı durumda olmadığını, yerel mahkemenin davayı esastan reddet- mesine rağmen yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı taraftan tahsili yönünde kurduğu hük- mün usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu kayıp kaçak bedellerinin yürürlükteki elektrik mevzuatı gereğince tahsil edildiğini, 17/06/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6719 sayılı EPDK Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun gereğince davanın reddine karar verilmesi gerekirken konusuz kaldığından bahisle karar veril- mesine yer olmadığına dair hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Her ne kadar davacı taraf dava dilekçesinde yapılan ödemelerin davalılardan ayrı ayrı tah- silini talep etmiş ise de davalılar arasında teselsül bulunmadığını, vekalet ücreti ve yargılama giderinden eşit oranda sorumlu olduklarını, müşterek ve müteselsil sorumluluk yönündeki kararın hatalı olduğunu, davacının haklılığına dair delil bulunmadığı halde bilirkişi ücretinin de davalılara yüklenmesinin hatalı olduğunu beyanla ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, elektrik abonesinden tahsil edilen Kayıp Kaçak Bedeli, Perakende Satış Hizmet Bedeli, Sayaç Okuma Bedeli, İletim Bedeli Ve Dağıtım Bedelinin istirdadı istemine ilişkindir.Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2019/4006 Esas, 2021/1470 karar nolu 16/02/2021 ilamında vurgulandığı üzere; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-2454 E. 2014/679 K. sayılı kararı ve 3 HD kararları ile Anayasa’nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73 üncü maddesindeki “…Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, iletim, dağıtım, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli uygulamasının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Kararları ve tebliğleri ile belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yan- sıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşı- lığında ne bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir. Ne var ki, 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nın Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hüküm- lerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, pera- kende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 . madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesinde yapılan değişiklikler ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedel konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirilmiş; hem de geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Bu aşamada, davanın konusuz kalması hakkında genel açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır. (28/11/1956 tarih ve 15/15 sayılı İBK). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun yada Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir.Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yü- rürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Esastan Sonuçlanamayan Davalarda Yar- gılama Gideri” başlıklı 331. maddesinin 1. fıkrasında; “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.Somut olayda; davacı, davanın açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kuru- lu’nun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-2454 E. 2014/679 K. sayılı ilamı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalılar, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir.Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan vekalet ücretinin davalı taraftan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2020/11798 Esas, 2021/1502 Karar nolu 16/02/2021 tarihli emsal ilamında “dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; asıl ve birleşen davada, davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline dair hüküm kurulması gerektiği” işaret edilmiştir.İstinaf incelemesine konu mahkeme ilamında, “yürürlükteki Av. Kan. ve AAÜT gereğince davacı lehine taktir edilen 2.725,00 TL vekalet ücreti ile davacının iş bu dosyanın davalıları yönünden sarf ettiği yargılama giderinin müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline” karar verilmiş olmakla bu yönden de usul ve yasaya aykırılık tespit edilmemiştir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekili, davalı … AŞ vekili ve … AŞ vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalılar …AŞ ve … AŞ’nin istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine,Davacıdan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, … AŞ davalıdan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90TL’nin istinaf eden bu davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, … AŞ davalıdan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90TL’nin istinaf eden bu davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 20/04/2021