Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/974 E. 2018/756 K. 08.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/974
KARAR NO : 2018/756
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/12/2017
NUMARASI : 2016/261 E – 2017/1068 K
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 08/06/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekil aracığıyla verdiği dava dilekçesinde; davalıyla 01/04/2012 tarihli enerji tedarik sözleşmesi imzaladıklarını, 3 adet tesisat aboneliğiyle ilgili enerjiyi davalıdan %19 indirimli olarak tedarik edeceğinin kararlaştırıldığını, ancak bu iskonto oranına karşılık gelen birim fiyat üzerinden fatura edilmesi gerekirken, aktif enerji miktarı üzerine bu oran uygulanmadan faturaların yüksek oran üzerinden düzenlendiği, buna rağmen faturaların süresinde ödendiği belirtilerek, faturaların sözleşmeye uygun olup olmadığının tespiti ve şimdilik 50,00 TL’lik zararın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Çarşamba Asliye Hukuk Mahkemesine, Ticaret Mahkemesi sıfatıyla açılan davada, davalının süresi içerisinde sözleşmedeki yetki koşuluna dayanarak yapmış olduğu yetki itirazı üzerine mahkemece, HMK 17. Maddesi gereğince tacirler arasındaki yetki sözleşmesinin itiraz halinde kesin yetkiye dönüşeceğinden bahisle dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmiş, süresinde yapılan başvuru üzerine gönderilen İstanbul Ticaret Mahkemesinde yargılamaya devam olunmuştur.
İstanbul Mahkemesinde belirlenen ilk duruşma günü 27/05/2016 tarihi için taraflara usulünce tebligat gönderilmiş ise de, davacı vekilinin aynı gün UYAP üzerinden gönderdiği mazeret dilekçesi ile Çarşamba Mahkemelerindeki dava dosyalarını ilgi tutarak, belgelerini eklemeden duruşmanın talikini talep ettiği, davalının da hazır olduğu celse de mahkeme hakimince, belgeye dayanmayan mazeretin reddine karar verildiği, süresinde yapılan yenileme üzerine, bu kez duruşmanın 12/10/2016 gününe bırakıldığı, o tarihli celsede, davacının yine duruşmadan haberdar olduğu halde Çarşamba Mahkemelerinde duruşmaları olduğundan bahisle mazeret bildirdiği, mahkemece, davalı vekilinin beyanı da dikkate alınarak mazeretin kabulüne karar verildiği ve duruşmanın 22/02/2017 gününe talik edildiği, o tarihte davacının yine mazeret verdiği, yine aynı gerekçelere dayandığı, duruşma listesini eklediği, mahkemece 3 celsedir üst üste mazeret verilmesinden dolayı son kez kabul kararıyla duruşma 17/05/2017 tarihine talik edildiği ve bu ara kararının da davacıya usulünce tebliğ edildiği halde, 17/05/2017 tarihli duruşmada davacı vekilinin verilen yeni mazereti de kabul edilmeyerek, dosyanın 2. kez işlemden kaldırıldığı, davacının 03/07/2017 tarihli yenileme dilekçesi ile tekrar yenilediği ve bu kez duruşmanın 15/11/2017’ye bırakıldığı, davacıya tebligat çıktığı, bu celse de aynı gerekçe ve Çarşamba Mahkemelerindeki dosyalarını mazeret göstererek ve mazeret bildirerek gelmediği, son kez mazeretinin kabulü ile UYAP’tan duruşma gününün bildirildiği, bildiği halde bırakılan 01/12/2017 tarihli duruşmaya aynı nedenlerle katılmayıp yine mazeret verdiği, mahkemece bu oturum HMK 150/6 maddesine dayanarak, ilk yenilemeden sonra birden fazla takipsiz bırakılan davada “Açılmamış Sayılma” kararı verildiği görülmüştür.
Bu karara karşı, davacı harcını yatırarak süresinde istinafa başvurmuştur. Dilekçede; UYAP’ta duruşma gününü öğrenmenin usule uygun bir ara karar olmadığını, son celseden 1 gün önce mazeret bildirmiş olsa da, belki de duruşma günü haber almış olabileceği, son kez mazeretin kabul edildiğinin UYAP’tan öğrenilme kararının yasaya uygun olmadığı ileri sürülmüştür. Kararın kaldırılması ve yeniden yargılama yapılıp davanın kabulü istenmiştir.
Yetkisizlik kararının sonrasında İstanbul Mahkemesindeki yargılamada, yaklaşık 6 celse dava, davacı tarafça hiç takip edilmemiş, özensiz ilgi ve takip yoluyla davanın, yaklaşık 1,5 yıl hiç bir işlem yapılmadan sürüncemede kalmasına sebep olunmuştur.
Mazeret bildirerek davanın talikini istemek bir hak olduğu kadar, bu hakkın TMK 2. maddesine aykırı kullanılmaması gerekir. Yargılamaya hakim olan ilkelerden birisi de, çabuk yargılama ve hızlı, adil sonuca bir an önce ulaşmaktır.
Mahkemenin mazeret kabul edip talik ettiği her celseden davacının haberdar olduğu, gönderdiği mazeret dilekçelerinden bellidir. UYAP sisteminden, davacının vekil olarak haberdar olmadığı kabul edilemez. Sistemin amacı da zaten bu ve benzer yargısal amaçlara hizmet etmektir. Hal böyle olunca, davacının duruşmalardaki taliklerin UYAP’tan öğrenilmesine dair istinaf gerekçesi yerinde bulunmamıştır.
Mazeretlerin kabulü veya reddi, yargılama hakiminin takdirinde olup, elbette bu yetkinin kullanımı da sınırsız ve denetlemesiz değildir. Somut davada, makul sayı ve sürede mazeret kabulü yapıldığı halde 1,5 yıl hiç duruşmaya gelmemek, mazeret mesleki bile olsa kabul edilebilir nitelikte değildir. Avukatın sürekli başka yerlerde de duruşmalarının olması doğaldır ama özelinde çözümü üretmek, yine vekile ait bir özen görevi ve gerekliliktir.
Hal böyle olunca yargılamada, işlemden kalkan celselerden sonraki yenilemelerde, işlemden kaldırıldığından haberdar olan davacı vekilinin, son kez denmese bile teker teker verdiği mazeretlerinin kabul edilmemesinin hukuki sonuçlarına katlanması gerektiğinden, yargılama hakiminin, makulü aşan mazeretleri reddetmiş olmasında, yasaya ve hukuka aykırılık görülmemiştir. Buna göre, oluşan ilk yenilemeden sonra, birden fazla takipsiz bırakılamayacağı kuralına rağmen, takipsiz bırakılmış olan dava hakkında verilen açılmamış sayılması kararında aykırılık görülmemiştir.
Kaldı ki; davacının, 17/05/2017 tarihli işlemden kaldırma kararından sonra, yasal 3 aylık süre içinde ancak, 1 ay geçtikten sonra 03/07/2017’deki yenilediği halde, harçsız yenilediği, harçlarını yatırmadığı, esasen, 03/07/2017’deki yenilemenin dahi usule uygun bir yenileme olmadığı dikkate alındığında, 17/05/2017’den itibaren, usulen 3 ay içinde yenilenen bir davasının bile ortada bulunmadığı değerlendirildiğinde dahi, yine HMK 150 maddesi uyarınca 17/08/2017’de 3 aylık süre dolduğundan, o tarihten ve adli tatilden sonrasında da usule uygun harçlı yenilemeye rastlanmamakla yine davanın açılmamış sayılma kararı verilmesi gerekeceği açıktır. O halde, bu eksikliğin sonuca etkisi olmadığı, zira harç yatırması sağlandığında şimdiki gibi birden fazla takipsiz bırakıldığından açılmamış sayılma kararı verileceği, harç yatırmadığında ise, 17/05/2017 tarihli celsede verilen işlemden kaldırma kararından sonra 3 ay geçtiği halde ortada usule uygun harçlı bir yenileme bulunmadığından, açılmamış sayılma kararı verileceği gözetildiğinde, mahkemece her durumda verilmesi mümkün olan HMK 150 maddesine dayalı açılmamış sayılma kararı verilmesi yasaya ve hukuka uygun bulunmuş ve davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,
Alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a-5 maddesi kıyasen uygulanarak HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/06/2018