Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/934 E. 2018/801 K. 22.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/934
KARAR NO : 2018/801
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/12/2017
NUMARASI : 2016/524 E – 2017/897 K
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 22/06/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı arasında elektrik abone sözleşmesi bulunduğunu, davalının düzenlediği faturalarda haksız ve hukuka aykırı tahsilat yapıldığından bahisle, kayıp kaçak, iletim, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış bedeli olarak tahsil edilen bedellerden şimdilik 90.000,00 TL’nin ayrıca KDV bedeli olarak şimdilik 16.443,00 TL ile TRT payı ve tüketim vergisi olarak şimdilik 1.350,00 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın yargılaması sırasında 17/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 sayılı yasa ile 6446 sayılı yasaya getirilen yeni düzenlemeler gerekçe gösterilerek, “Konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ayrıca davacı lehine masraf ve vekalet ücreti taktirine karar verildiği görülmüştür.
Mahkemenin kararına karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davanın davadan sonra yürürlüğe giren yasa nedeniyle sonuçlandırıldığını, 6719 sayılı yasa gereği verilen mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, kanunların geriye yürümezlik kuralının ihlal edildiğini, 6719 sayılı yasanın Anayasaya aykırı olduğunu, davacı lehine konusu kalmayan davada nispi vekalet ücreti taktiri gerekirken maktu vekalet ücretine karar verildiğini, ayrıca davalının yaptığı tahsilatların EPDK’nın hedef kayıp kaçak oranları ile düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığı konusunda ayrıca bilirkişi raporu alınması gerektiğini belirterek kararın bu nedenle kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davanın reddi gerekirken konusuz kalmasına karar verildiğini, davalının dava açılmasında kusuru olmadığını, ancak davalı aleyhine masraf ve vekalet ücretine karar verildiğini, aksine davalı lehine vekalet ücretine karar verilmesi gerektiği ileri sürülerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı dava dilekçesinde dava konusu yaptığı kayıp kaçak bedelleri ile bu bedeller üzerinden alınan vergilerin hiç alınmaması gerektiğini, alınmasının haksız olduğunu ileri sürmüştür.
Davacı istinaf dilekçesinde kayıp kaçak bedellerinin hedef kayıp kaçak oranları aşılarak alınıp alınmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini bildirmiştir. Ancak; davada ileri sürülmeyen hususlar istinaf konusu yapılamayacağından hedef kayıp kaçak oranlarının aşılıp aşılmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yapılamamasında aykırılık görülmemiştir.
İstinaf sebepleriyle sınırlı olarak ilk derece mahkemesinin kararının incelemesiyle; 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır,” hükmünü içermektedir. Hal böyle olunca, dava tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişiklikleri, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti ve iletim bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalarda) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. geçici 19. ile 20. maddeleri, iptal edilmedikleri veya yürürlükten kaldırılmadıkları sürece uygulanacaktır. O halde, davalı dağıtıcı şirket, mevcut yasal düzenleme ile dava konusu bedellerin tahsilini talep edebilecektir.
6719 sayılı Kanunun yürürlük tarihi 17.06.2016 tarihinden önce kayıp-kaçak bedeline dayalı açılan davalarda, çok sayıda mahkeme, 14.03.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 04.06.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26. maddesiyle eklenen geçici Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26. maddesiyle eklenen geçici 20. maddenin Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2., 5., 10., 35. ve 36. maddelerine aykırılık iddialarını ciddi bularak, 14.03.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Kanunun 26. maddesiyle eklenen geçici 20. maddenin (1) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
Yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın 04.06.2016 yürürlük tarihi gözetildiğinde çok sayıda mahkemenin Anayasaya aykırılık başvurularının, istinafa konu kararın karar tarihi itibariyle yasal karara bağlama süresinin geçtiği ve henüz sonuçlanmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki istinaf incelemesi sırasında, 28/12/2017 de Anayasa Mahkemesi bu konudaki muhtelif mahkeme başvurularını reddetmiştir.
Davacı taraf bilirkişi incelemesi yapılmadığını istinaf sebebi olarak belirtmiş ise de, davacının yargılamada soyut bilirkişi incelemesi talebinde bulunduğu, davaya konu bedellerin alınmasının haksız olduğu iddiasına dayandığını açıkça vurguladığı görülmekle, yine dava dilekçesinde açıkça ve sadece, bu bedellerin alınmasının yasaya aykırı olduğu iddiasını dava konusu yaptığı anlaşılmıştır. Bu nedenlerle tarife hükümlerinin uygunluğunun denetimi yönünden davada açık bir talep olmadığı anlaşıldığından,bilirkişi incelemesi yapılmaması konusundaki karar yasa ve hukuka uygun bulunmuştur.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin benzer davalarda, eldeki davalara yönelik, yürürlüğe giren bu yasa nedeniyle davanın konusunun kalmadığına dair karar verilmesi gerektiği yolundaki emsal 2017/13140 E – 2017/16544 K sayılı ve 2017/13142 E – 2017/16545 K sayılı kararlarındaki gibi davanın konusunun kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi usul ve hukuka uygun bulunmuştur.
Davacının ve davalının buna yönelik istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı taraf istinaf sebepleri arasında, lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de, benzer davalara ilişkin emsal Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2017/13567 E. 2017/12775 K. sayılı 27/09/2017 tarihli kararında “…. o halde mahkemece dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle, davacı yararına maktu vekalet taktir edilmesi ve yaptığı yargılama giderlerinin davalıdan tahsili gerekirken, yazılı biçimde yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması ve davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir” denildiğinden, karar şekline ve kararın dayandığı gerekçeye göre, AAÜT 6 ve 13/2. maddeleri gözetilerek, davacı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi yerinde görülmekle, davacının bu istinaf talebi yerinde bulunmadığından, davacının buna dair istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 gün, 2009/18-421 E., 2009/526 K. sayılı ilamında belirttiği üzere, “Dava tarihinde davasında haklı olan davacının sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine masraf ve vekalet ücretine” hükmedilmesi gerekir. Somut davada; dava açıldığı tarihte davacının, dava açmakta haklı olduğu, yargılama harç ve giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletileceği kuralı karşısında, davalı lehine masraf ve vekalet ücreti taktir edilmemesine ilişkin karar usul ve yasaya uygun olup bu nedenle davalı lehine masraf ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinden davalının bu konudaki istinaf talebinin de reddi gerekmiştir.
Buna göre davacının ve davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının ve davalının istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine,
İstinaf eden davacı ve davalıdan alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına ve üzerlerinde bırakılmasına,
İstinaf yargılma giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361.madde gereği gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/06/2018