Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/745 E. 2019/1854 K. 26.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/745
KARAR NO : 2019/1854
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2017
NUMARASI : 2014/100 E – 2017/999 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 26/11/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının dava konusu yerde 2006 yılından beri faaliyet gösterdiğini, ancak davalı tarafça davacı hakkında toplamda 34.350,00 TL’lik 3 adet kaçak elektrik faturası düzenlendiğini belirterek, davacının bu faturalardan borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde;hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazları ile birlikte yetkili mahkemenin İstanbul Çağlayan Mahkemeleri olduğunu, dava konusu yerde 20/01/2014 tarihinde yapılan incelemede sayacın eksik tüketim kaydettiğini tespit ettiklerini, sayacın sökülerek değiştirildiğini, sökülen sayacın yapılan muayenesinde laboratuvar raporunda “sayacın damgaları ile oynandığı, sayaç içerisinden R fazına ait akım uçlarının şönt yapılarak bu fazda (-80,1) oranında eksik kayıt yapar hale getirildiğini, S fazına ait gerilim ucu kesilerek bu fazda kayıt yapamaz hale getirildiğinin,” belirlendiğini, bu nedenle EPDK mevzuatına uygun tahakkuklar yapıldığını belirterek, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, 08/01/2014 ve 20/01/2014 tarihli faturalar ve alınan 11/12/2015 tarihli bilirkişi raporu ile aynı bilirkişiden alınan 20/05/2016 ve 11/08/2017 tarihli ek raporları ile yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı yasa kapsamında değerlendirme yapıldığında, davalı tarafça düzenlenen faturaların toplam bedelinin 34.349,20 TL olduğu, faturaların mevzuata uygun olarak düzenlendiği, bu arada davacının kısmi ödemelerde bulunduğu, ödemelerden sonra 1.584,17 TL borcunun kaldığı,davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle “Davanın reddine” karar vermiştir.Mahkemenin bu kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili istinaf talebinde bulunmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; bilirkişinin 20/05/2016 tarihli raporunda taleplerinin kısmi karşılığı olan 9.245,25 TL tespit edilmesine rağmen 31/07/2017 tarihli ek bilirkişi raporunda davacının 1.584,17 TL borçlu olduğunun tespit edildiğini, aradakin farkın neden kaynaklandığının tam olarak anlaşılmadığını, davacı şirketin 2006 yılından beri faaliyet gösterdiğini, elektrik sayacını kontrol etme görevinin davalı idarenin çalışanlarına ait olduğunu, dava tarihine kadar böyle bir usulsüzlük tespit etmeyen davalı idare çalışanlarının 2014 yılında kaçak elektrik tüketim tahakuk ettirdiklerini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davanın reddine rağmen 6719 sayılı yasa nedeniyle davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedildiğini, kararın usul ve hukuka aykırı olduğunu, somut davada haksız fiil olan kaçak elektrik kullanımının sabit olduğunu, davacının kaçak elektrik kullanım tespiti ile kaçak tahakkukuna itiraz ettiğini, yagılama sonunda davacının haksız olduğunun ortaya çıktığını, yapılan tahakkukların mevzuata uygun olduğunu, kaçak elektrik faturasında yer alan kayıp kaçak, iletim, dağıtım, PSH bedelleri yönünden 6719 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği gerekçesiyle davalı bu yasa öncesinde haksız durumdaymış gibi hüküm tesisinin haksız olduğunu, davalı lehine reddedilen kısım için nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davanın kayıp kaçak bedeli iadesi davası değil, 34.350,00 TL kaçak elektrik tahakkuk bedelinden sorumlu olunmadığına ilişkin menfi tespit davası olduğunu beyanla, davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmolunması için kararın kaldırılmasını istemiştir Somut davada kaçak elektrik tutanak tarihleri 20/01/2014 olduğundan, bu tutanakların 8/5/2014 tarihli EPTHY yönetmelik öncesi olduğu görülerek,hesaplamada 622 sayılı yönetmelik hükümlerinin baz alınması gerektiği anlaşılmıştır.Davacı vekili 05/09/2016 tarihli beyan dilekçesinde, bu zamana kadar davacının 56.804,00 TL ödediğini bildirmiştir.Davalı şirket ödemelere ilişkin beyan dilekçesinde; … numaralı davacı adına abonelik bulunan tesisatta 2.222,60 TL kaçak, 14.764,00 TL kaçak ek tahakkuk olmak üzere toplam 16.986,00 TL’nın 10/04/2014 tarihinde peşinat ödenerek 5 taksit halinde yapılandırıldığını ve 02/10/2014 tarihi itibarıyla ödendiğini, ayrıca … numaralı ve davacı adına tahakkuk ettirilen 17.362,60 TL tutarındaki kaçak bedelin ise 05/06/2014 ve 07/07/2015 tarihlerinde iki kez takside bağlandığını, taksitler ödenmediğinden taksitlerin iptal edildiğini, yapılan taksitlere ait ödeme dökümlerini bildirerek 15/12/2016 tarihi itibarıyla tutanağa ait 1.584,17 TL borç kaldığını bildirmiştir.Her iki kaçak elektrik kullanım tespit tutanağına dair, yapılan tahakkuklara ilişkin, davadan sonra taksitlendirme protokolü yapıldığı, davacı adına abonelik bulunan … nolu tesisata ait borcun tamamının yapılandırma sonrası ödendiği, diğer … nolu tesisata ait tahakukların ise iki kez talep üzerine yapılandırıldığı, ancak ödenmediği, yargılama sırasında ise çoğu ödenerek 1.584,17 TL borç kaldığı görülmekle, taksitlendirme protokollerinde ve ödeme belgelerinde, ayrıca ihtirazi kayıtla ödeme yapıldığına dair bilgiye rastlanmadığı anlaşılmıştır.6098 sayılı TBK’nun 78.maddesi gereğince, borç olmayanı rızası ile ödeyen kimse, yanlışlığa düştüğünü ispat ettiği takdirde ödediğini geri isteyebilir. Bu maddede belirtilen yanlışlık, eda ile ilgili olup, edada bulunanda bağışlama irade ve arzusunun bulunmadığını gösteren bir yanılmadır. Başka bir deyişle, davacı hataya düşmeseydi, davalıya edada bulunmayacağı anlamına gelmektedir. Davacının, tahakkuk ettirilen borçları taksitlendirme protokolü gereğince taksitlendirdiği, aboneliği olan tesisata ait borcu taksitlendirme protokolü gereği ödediği, abonelik olmayan diğer tesisatla ilgili 2 kez taksitlendirme protokolü yapıldığı, protokol gereği daha sonra taksit ödemelerinin yapıldığı, bilahare 1.584,17 TL borç kaldığı belirtilmiştir.Konuya ilişkin Yargıtay 3.Hukuk dairesi Başkanlığı 2016/21355 E.2018/11365 K.sayılı ilamında, davacının imzaladığı taahhütname ile taksitlendirme protokolünü iradi olarak yapıp, daha sonra sözkonusu protokol uyarınca yapılan yapılandırma kapsamında kalan fatura borcuna ilişkin tahakkukun fazla olduğundan bahisle dava açmasının BK’nun 62. maddesine aykırı olduğu belirtilmiştir.Bu nedenle, taahhütname ve ekinde yer alan taksitlendirme protokolünde davacının herhangi bir ihtirazi kaydı bulunmadığı gibi bu konuda iddiası da olmadığı, davacının imzaladığı taahhütname ile taksitlendirme protokolünü iradi olarak yaptığı, daha sonra protokol hükümlerine göre , yapılandırma kapsamında kalan fatura borcuna ilişkin tahakkukun fazla olduğundan bahisle dava açmasının BK’nun 62. maddesine aykırı olduğu gözetilerek herhangi bir zorlama ve baskı altında olmaksızın iradi olarak düzenlenen protokol sonrası, anılan protokol kapsamında yer alan fatura borcuna ilişkin tahakkukun fazla olduğundan bahisle dava açılamayacağından, bu nedenle davanın reddine ilişkin karar verilmesi usul ve hukuka uygun bulunmuştur. Davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1.madde gereği reddi gerekmiştir.Ancak dava, kaçak elektrik kullanımı sonrası kaçak ve kaçak ek tahakkukuna ilişkin menfi tespit davası olduğundan, davanın red sebebinin ise davanın ispatlanamaması olduğu görülmekle, 6719 sayılı yasa gereği davanın reddedildiği gerekçesi, red sebebine uygun düşmemiş, davanın reddi nedeniyle, davalı yararına, reddedilen kısım yönünden davalı lehine nispi vekalet ücreti ile davalının yaptığı yargılama giderinin davacıdan alınmasına karar verilmesi, ayrıca davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılması gerekirken, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi usul ve hukuka uygun olmamıştır.Bu nedenle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadan, kararda davacı lehine hükmedilen yargılama gideri ve vekalet ücretine dair hükümler kaldırılarak, davalı lehine yargılama gideri ve nispi vekalet ücretine hükmedilmesi suretiyle HMK 353/1-b-2.madde gereği karar düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, karar davalı lehine yargılama gideri ve nispi vekalet ücreti takdiri yönünden HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında;1-Davanın reddine,2-Alınması gereken 31,40 TL harcın peşin alınan 586,65 TL’den mahsubu ile fazla 555,25 TL harcın karar ksinleşince talep halinde davacıya iadesine,3-Davalı lehine karar tarihindeki AAÜT uyarınca takdir ve hesap edilen 4.122,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,4-Davalının yaptığı 44,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,5-Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,6-Taraflarca yatırılan delil-gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince taraflara iadesine,Sair istinaf sebeplerinin reddine,İstinaf incelemesiyle ilgili olarak;Davalıdan peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,Davacıdan Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 44,40 TL karar ve ilam harcıdan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,Davacının istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davalının yaptığı 63,00 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf eden taraflara ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/11/2019