Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/716 E. 2018/389 K. 05.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/716
KARAR NO : 2018/389
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2017
NUMARASI : 2016/582 E- 2017/1154K
KARAR TARİHİ :05/04/2018
KARAR YAZIM TARİHİ :05/04/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından davacı aleyhine Bakırköy .. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasından 16 yıl öncesine ait 2001 yılı 1,2,3. aylara ilişkin elektrik faturası borcu nedeniyle takip yapıldığını, belirtilen tarih ve adreslerle davacının bir ilgisinin bulunmadığını, aksi olsa bile iddia edilen borcun zamanaşımına uğradığından bahisle, takipte borçlu olmadığının tespiti (68.609,34 TL) ve %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafın son ödeme tarihi 04/01/2001 olan 9.154,78TL bedelli, son ödeme tarihi 09/02/2001 olan 244,91TL bedelli ve son ödeme tarihi 27/03/2002 olan 0,40TL bedelli üç adet faturayı ödememiş olduğunu ,bunun üzerine icra takibi başlatıldığını, elektrik kullanımından doğan bedelden davacının sorumlu olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; taraflar arasında abonelik sözleşmesi kurulduğu, sözleşme ilişkisinden doğan borcun 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, borcun doğumundan itibaren 10 yıl geçtikten sonra icra takibine başlandığı ,alacağın zamanaşımına uğramış olduğu gerekçesi ile davacının borçlu olmadığının tespitine, davalı alacaklının takip yapmakta kötü niyetli olduğu ispatlanamadığı gerekçesi ile kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince , süresinde istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; alacağa dayanak yapılan faturaların usul ve yasaya uygun olmadığı, ispata muhtaç bir alacak iddiası ile başlatılan takibin haksız ve kötü niyetli olması karşısında kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğundan bahisle istinaf başvurusunun kabulü ile kararın bu yönüyle kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı tarafın istinaf talebinin ,istinaf sebebiyle sınırlı incelenmesi sonucunda ,davacı taraf , dava dilekçesinde borçlu olmadığının tespiti yanında, takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. İİK 72/5 fıkrasında, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebiyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar verilebileceği, takdir edilecek zararın, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olamayacağı şeklinde düzenlenmiştir. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötü niyetli olmasıdır. (Baki Kuru, İcra İflas Hukuku,2006 s. 334,335). Bu noktada alacağın likit olup olmaması da önem arz etmemektedir.
Somut olayda; 2001 yılına ait faturalar dayanak gösterilerek bir icra takibi başlatılmış olup; davacı vekilince zaman aşımı def’i ileri sürülmüştür. Niteliği itibari ile usul ve yasaya uygun bir zaman aşımı def’i; borçlunun aslında borçlu olduğu bir meblağı ödeme zorunluluğundan kaçınmasına olanak sağlayan bir haktır. Borcu kendiliğinden ve yalnız başına sona erdiren bir neden değildir. Zaman aşımı sürelerinin dolmasıyla hak ve alacak son bulmaz, eksik bir borç olarak varlığını sürdürür. Bu def’inin zamanında ileri sürülmemiş olduğu ihtimalinde ise borçlu bu borcu ödemekten zaman aşımı nedeniyle kaçınamayacaktır. Nitekim, ilk derece mahkemesince usul ve yasaya uygun bulunan davacının zaman aşımı def’i kabul edilerek borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Bu noktada, davacının istinaf talebi yönünden incelenmesi gereken; takibin haksız ve kötü niyetli olduğunun ispatlanıp, ispatlanamadığıdır. Dosya kapsamında mevcut ve ilk derece mahkemesinin kararında da yer verilen, takibe konu olan adresteki taşınmazın 01/08/1999 tarihinden itibaren 1 yıl süre ile davacıya kiralandığı, bu adreste kurulu tesisatın davacı ile davalı arasında 06/10/1999 tarihinde imzalanmış elektrik satışına ilişkin abonelik sözleşmesinin bulunduğu, davacının vergi levhası bilgilerine göre adreste 02/07/1999 tarihinde işe başladığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davalının ödenmemiş elektrik kullanım bedellerine dayanan faturalandırılmış alacak talebinin haksız ve kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden, ilk derece mahkemesince davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair kararında usul ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bu sebeple davacının bu yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemekle, istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 gereğince reddine, karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf talebinin, istinaf sebebiyle sınırlı incelenmesi sonucu, HMK 353/1-b-1 maddesinden dolayı reddine,
Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf eden üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince istinaf edilen miktar uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 05/04/2018