Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/7 E. 2020/205 K. 18.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/7
KARAR NO: 2020/205
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/06/2017
NUMARASI: 2016/585 E – 2017/586 K
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/02/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin elektrik enerjisi ihtiyacını davalı şirket ile aralarında akdedilen abonelik sözleşmesi gereğince davalı şirketten karşıladığını, davacının sözleşme gereği tüm edimleri eksiksiz yerine getirdiğini fatura bedellerini eksiksiz ödediğini ancak davacı şirketten davalının faturalarda kayıp- kaçak bedeli, perakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedelleri ile enerji fonu adları altında bedellerin haksız ve hukuka aykırı bir şekilde faturaya eklendiğini ve tahsil edildiğini ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde özetle; davacının belirsiz alacak davası açtığını ancak davacının iddia ettiği faturada kesilen bedellerin belirli olduğunu bu nedenle belirsiz alacak davası açılamayacağını, davalı şirket tarafından tahakkuk ettirilen bedeller mevzuat hükümlerinin gereği olduğundan davacının talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından 6719 sayılı yasayla değişik 6446 sayılı yasanın 17. maddesi uyarınca konusu kalmayan davada karar verilmesine yer olmadığına, vekalet ücreti ile yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Söz konusu kararı davacı ve davalılar vekilleri istinaf etmişlerdir. Davacı vekili istinaf başvurusunda özet olarak; müvekkilinin dava açmakta haklı olduğunu, HGK 2013/7-2454 E 2014/679 K sayılı kararıyla aslının alınmamasına karar verilen kayıp-kaçak ve diğer bedeller üzerinden alınan enerji fonunun tahsil edilmesinin mümkün olmadığını, dava konusu bedellerin Yargıtay içtihatlarına ve hukuka aykırı olarak tahsil edildiğini, bu yasanın getirdiği düzenlemenin kanunların geriye yürümezliği şeklindeki Anayasal ilkeyi ve hak arama özgürlüğünü ihlal ettiğini belirterek, yerel mahkemedeki red kararının kaldırılmasını, Mahkemenin yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın Anayasa’ya aykırılığı ile ilgili olarak yapılan başvuruların sonuçlanmasının beklenmesini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Davalılar vekilleri ayrı ayrı istinaf başvurularında özetle; dava konusu bedellerin 6719 sayılı yasanın yürürlüğünden önceki mevzuata göre de alınması gerekli bedeller olduğunu, söz konusu yasanın bu duruma sadece açıklık getirdiğini, davacının dava başında da haklı olmadığını, 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereğince davanın reddi gerekirken, konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiş olmasının ve kararda aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmiş olması ve kendileri lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, enerji fonuna yönelik davanın reddi gerektiği halde gerekçede bu hususa yer verilmediğini beyanla, ilk derece mahkeme kararının bu yönlerden kaldırılmasını, lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine karar verilmesini talep etmiştir. Dava elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilen katkı fonu ve KDV’si toplamının haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin, Kanunun 17/06/2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş, dava konusu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Karar tarihinden sonra Anayasa Mahkemesi bedellerin maliyet unsuru olarak alınmasını yasal hale getiren hükümlere dair iptal başvurularını 28/12/2017 tarihinde reddetmiş, karar Resmi Gazete’de 15/02/2018 tarihinde yayımlanmıştır. Bu nedenle mahkemenin yürürlükteki 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 04.06.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırılması hukuka aykırı olmadığından Anayasa’ya aykırılık ve Anayasa Mahkemesinde açılan dava sonuçlarının beklenmemesine ilişkin istinaf sebeplerinin sonuca etkisi yoktur. Bundan başka, dava devamı sırasında, dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayrimenkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle davanın konusuz kalması mümkündür. Davanın konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde, mahkemece esas hakkında; “Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin hüküm kurulması gerekmektedir. Bu tür kararlar, hükümler gibi nihai kararlardandır. Mahkeme kararı, aynı zamanda dava konusu hakkın mevcut olmadığını da tespit ettiği için tespit hükmü niteliğindedir. Davacı mevzuat değişikliği sonrası haksız çıkmış olsa da, dava tarihi itibariyle, uygulamanın haksız olduğu iddiası ile açmış olduğu bu davasında, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Bu itibarla, dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, mahkemece, yasa değişikliği nedeniyle, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Ayrıca dava konusu yapılan enerji fonu bedellerinin istirdadına ilişkin ise, 3291 sayılı yasanın 2. maddesi 4. fıkrasında “Organize Sanayi Bölgesi tüzel kişilikleri, serbest tüketici olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye ilişkin ayrıca katkı payı yatırmaz” ibaresinde tedarikçiden enerji alırken, enerji fonunun dahil olup olmadığı hususu yasa metninde açıkca belli değildir. Ayrıca katkı payı alınmaz ibaresi mevcuttur. Davacı OSB, dava konusu yapılan enerji fonu yönünden, kendisi enerji tedarik ederken, enerji fonu ödemeyeceğini, muaf olduğunu ileri sürmekte ise de; bundan, tedarikçisinden, katılımcılarına enerji temini için enerji alırken, enerji fonundan muaflığı anlamını çıkartmamak gerekir. Yasa, “ayrıca katkı payı yatırmaz” ibaresini kullanmaktadır. Dolayısıyla bu düzenleme, OSB, ayni enerjiyi katılımcılarına verirken, mükerrer enerji fonu tahsilini önlemek adına yapılan bir düzenleme olup, OSB’nin, tedarikçiden temin ederken, enerji fonundan muaflığı anlamına gelmemektedir. Benzer düzenleme TRT payı yönünden de mevcut olup, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin kararları ile TRT payından da muaf olmadığı kabul edilmektedir. Bu nedenle enerji fonu yönünden de davanın konusunun kalmadığına ilişkin mahkemenin kararı usul ve hukuka uygundur. Davalının istinaf taleplerinin incelenmesiyle, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 E, 2014/679 K. sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. Bu itibarla, yasa değişikliği sebebiyle karar verildiği gözetilerek, davalı taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi mümkün olmadığından, davacı yönünden ise taleple bağlılık kuralı, yapılan yasal değişiklik ve enerji fonuna ilişkin mevzuat nedeniyle davacıdan enerji fonu tahsil edilebileceği kanaatiyle, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının ve davalıların istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalıların istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, Davacı ve davalılardan alınması gereken 54,40’ar TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00’er TL’nin istinaf eden davacı ve davalılardan ayrı ayrı alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 18/02/2020