Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/69 E. 2018/913 K. 06.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/69
KARAR NO : 2018/913
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/10/2017
NUMARASI : 2015/90 E- 2017/1162K
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ :06/07/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde;davacı ile davalı arasında elektrik abone sözleşmesi bulunduğunu kullanılan enerji miktarının belirli oranlarında kayıp kaçak bedeli ve bu bedel üzerinden alınan, TRT payı , Belediye Vergisi, Enerji Fonu ve KDV bedelleri adı altında haksız ve hukuka aykını olarak faturalandırma yapıldığını, davalı şirketin yaptığı kesintilerin kanuna ve anayasaya aykırı olduğunu, haksız ve hukuka aykırı yapılan tahsilatlardan şimdilik 40.799,81 TLnin ödeme tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı davayı 37,91 TL yönünden ıslah ettiğini bildirimiş,ıslah edilen tutarın itinaf harcının 2,58 TL olduğu ,bu tutarın düşük bir meblağ olması sebebiyle ıslah harcının yatırıldığına dair harç makbuzuna rastlanmamış ise de davanın ıslah edildiği kabul edilmelidir.
Davalı vekili vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın yargılaması sırasında 17/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 sayılı Yasa ile 6446 sayılı Yasaya getirilen yeni düzenlemeler gerekçe gösterilerek, “Konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ayrıca davacı lehine masraf ve vekalet ücreti taktirine karar verildiği görülmüştür.
Mahkemenin kararına karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davanın davadan sonra yürürlüğe giren yasa nedeniyle sonuçlandrıldığını, 6719 sayılı yasa gereği verilen mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu,kanunların geriye yürümezlik kuralının ihlal edildiğini, 6719 sayılı yasanın Anayasaya aykırı olduğunu,bu yasanın iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulduğundan davanın geri bırakılarak başvuru sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini ,ayrıca bilirkişi raporunda davalının fazladan tahsil ettikleri bedelin hesaplandığını,bu bedellerin alınmasının EPDK düzenleyici işlemlerine uygun olmadığının sabit olduğunu,davalınnı yaptığı tahsilatların EPDKnın hedef kayıp kaçak oranları ile düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığı konusunda ayrıca bilirkişi raporu alınması gerekirken bu konudaki taleplerinin de reddedildiğini beyanla ,kararın bu nedenle kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde ;davalının dava açılmasında kusuru olmadığını,ancak davalı aleyhine masraf ve vekalet ücretine karar verildiğini,aksine davalı lehine vekalet ücretine karar verilmesi gerektiği ileri sürülerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı dava dilekçesinde dava konusu yaptığı kayıp kaçak bedelleri ile bu bedeller üzerinden alınan vergilerin hiç alınmaması, alınmasının haksız olduğu ve alınmasının yasal düzenlemelere de aykırılık teşkil ettiği, EPDK’nın bu konuda yetkisinin ve görevinin olmadığını ileri sürmüştür.
Davacı dava dilikçesinde dava konusu yaptığı kayıp kaçak ve bunlar üzerinden alınan vergilerin hedef kayıp kaçak oranları üzerinden alındığını iddia etmemiş,hiç alınmaması gerektiğini beyan etmiştir.Davacı sadece istinaf dilekçesinde kayıp kaçak bedeli ile bu bedeller üzerinden alındığını belirttiği vergilerin kayıp kaçak bedellerinin hedef kayıp kaçak oranları aşılarak alınıp alınmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini bildirmiştir.
Davada ileri sürülmeyen hususlar istinaf konusu yapılamayacağından, hedef kayıp kaçak oranlarının aşılıp aşılmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yapılamayacağı açıktır.
İstinaf sebepleriyle sınırlı olarak ilk derece mahkemesinin kararının incelemesiyle; 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır,” hükmünü içermektedir. Hal böyle olunca, dava tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişiklikleri, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti ve iletim bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalarda) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. geçici 19. ile 20. maddeleri, iptal edilmedikleri veya yürürlükten kaldırılmadıkları sürece uygulanacaktır. O halde, davalı dağıtıcı şirket, mevcut yasal düzenleme ile dava konusu bedellerin tahsilini talep edebilecektir.
6719 sayılı Kanunun yürürlük tarihi 17.06.2016 tarihinden önce kayıp-kaçak bedeline dayalı açılan davalarda, çok sayıda mahkeme, 14.03.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 04.06.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26. maddesiyle eklenen geçici Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26. maddesiyle eklenen geçici 20. maddenin Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2., 5., 10., 35. ve 36. maddelerine aykırılık iddialarını ciddi bularak, 14.03.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Kanunun 26. maddesiyle eklenen geçici 20. maddenin (1) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
Yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın 04.06.2016 yürürlük tarihi gözetildiğinde çok sayıda mahkemenin Anayasaya aykırılık başvurularının, istinafa konu kararın karar tarihi itibariyle yasal karara bağlama süresinin geçtiği ve henüz sonuçlanmadığı anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar (Anayasa m. 152,III; An. Mah. m. 28,IV c,2). Aksi halde, Anayasa Mahkemesine başvurmuş ve onun kararını beklemekte olan mahkeme, beklemeye son vererek, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırabilir. Dolayısıyla, mahkemenin, Anayasanın m. 152, III; Any. Mah.Kuruluş Kn m. 28,IV c,2 gereğince, Anayasa Mahkemesine başvurunun esastan incelenmesini beklemeksizin, yürürlükteki 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırılması ve Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruları bekletici mesele yapmaması hukuka aykırı bulunmamıştır.
Davacı taraf bilirkişi incelemesi yapılmadığını istinaf sebebi olarak belirtmiş isede,bu aşamada bilirkişi incelemesi yapılması davaya katkı sağlamayacağı gibi, davada başlangıçta fazla alınma değil, sadece bu bedellerin hiç alınmaması gerektiği ileri sürüldüğünden bilirkişi incelemesi yapılmaması da yerinde görülmüştür.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin benzer davalarda, eldeki davalara yönelik, yürürlüğe giren bu yasa nedeniyle davanın konusunun kalmadığına dair karar verilmesi gerektiği yolundaki emsal 2017/13140 E – 2017/16544 K sayılı ve 2017/13142 E – 2017/16545 K sayılı kararlarındaki gibi davanın konusunun kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi usul ve hukuka uygun bulunmuştur.Kaldı ki istinaf incelemesi sırasında 28/12/2017 de Anayasa Mahkemesi bu konudaki muhtelif mahkeme başvurularını reddetmiştir.Bu nedenlerle,davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 gün, 2009/18-421 E., 2009/526 K. sayılı ilamında belirttiği üzere, “Dava tarihinde davasında haklı olan davacının sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine masraf ve vekalet ücretine” hükmedilmesi gerekir. Somut davada; dava açıldığı tarihte davacının, dava açmakta haklı olduğu, yargılama harç ve giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletileceği kuralı karşısında, davalı taraf lehine masraf ve vekalet ücreti taktir edilmemesine ilişkin karar usul ve yasaya uygun olup bu nedenle davalı lehine masraf ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinden davalının bu konudaki istinaf talebinin de HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddi gerekmiştir.
Buna göre davacı ve davalının istinaf başvurusunun ayrı ayrı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının ve davalının istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı reddine,
Taraflardan istinaf nedeniyle alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcının,taraflardan peşin alınan 31,40 TL harçtan ayrı ayrı mahsubu ile bakiye 4,50 TL’nin davacı ve istinaf eden davalıdan ayrı ayrı alınarak hazineye irat kaydına,
İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 06/07/2018