Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/666 E. 2019/1504 K. 03.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/666
KARAR NO : 2019/1504
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/05/2017
NUMARASI : 2016/399 E – 2017/500 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 03/10/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 3.000,00 TL’nin faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde özetle; elektrik faturalarında yer alan kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararının tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin istenemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmişlerdir.Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 Sayılı Yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı ,davacının istinaf talebi mahkemece 15/12/2017 tarihli ek kararla,istinaf edilen kararın kesin olduğu gerekçesi ile reddedilmiştir.Ek karar davacı vekiline 19/01/2018 tarihinde tebliğ edilmiş olup, davacı vekilinin ek kararı 1 haftalık istinaf süresi geçtikten sonra 31/01/2018 tarihinde istinaf ettiği görülmüş ise de ,Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/13209 Esas , 2019/1690 karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; hakim, uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünü tespit edip uygulamakla yükümlüdür. (1086 sayılı HUMK’nın m.76, 6100 sayılı HMK 33. maddesi). Mahkemenin, kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü gözönüne alındığında, mahkeme tarafından kanun yolunun ve süresinin kararda gösterilmemesi sonucu davanın taraflarının kanun yolu başvuru talebinin süreden reddedilmesi, adil yargılanma hakkı kapsamında adalete erişim hakkının sınırlandırılmasıdır. Anayasanın 40. maddesinin ikinci fıkrası ve 6100 sayılı HMK’ nun 297. maddesinin (ç) bendi uyarınca, hükümde, kanun yolları ve süresinin gösterilmesi bir zorunluluktur. Yargı kararlarına karşı başvurulacak kanun yolu ile süresinin hükümde açıkça ve doğru olarak gösterilmemiş olması bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını doğrudan engelleyecek ve hak arama hürriyetinin ihlal edilmesine sebep olacaktır.Her ne kadar kanun yolu ve süresi, ilgili kanun maddelerinde açıkça belirtilmiş ise de yargı organlarının yanlış yönlendirmesi sonucunda ilgililerin hak kaybına uğramayacağının kabul edilmesi gereklidir.Bu nedenle, mahkemece verilen 15.12.2017 tarihli ek kararda istinaf süresi gösterilmediğinden ,ek karara karşı istinaf süresinde kabul edilmiştir.Davacının ek karara yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede ,mahkemece gerekçeli kararda ,verilen kararın “kesin ” olduğu yazılmış ise de davanın belirsiz alacak davası olduğu ve davacı tarafın kararı istinaf ettiği dikkate alındığında,sözkonusu kararın istinaf kabil bir karar olduğu anlaşılmakla , 15/ 12/2017 tarihli ek kararın kaldırılması ve asıl karara yönelik istinaf talebinin de HMK 353. maddesi uyarınca esastan incelenmesi gerekmiştir.Davacı vekili asıl karara yönelik olarak istinaf dilekçesinde özetle, dava konusu bedellerin Yargıtay içtihatlarına ve hukuka aykırı olarak tahsil edildiğini, bu yasanın getirdiği düzenlemenin kanunların geriye yürümezliği şeklindeki Anayasal ilkeyi ve hak arama özgürlüğünü ihlal ettiğini,dava açmakta haklı olmaları sebebiyle ,davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemesinin usul ve hukuka aykırı olduğunu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüş, kararın kaldırılması, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davacı vekilinin asıl karara yönelik istinaf sebeplerinin HMK 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı incelenmesiyle , dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. Yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.İstinaf konusu karar tarihinden sonra , 28/12/2017 tarihinde Anayasa Mahkemesi muhtelif iptal başvuruların reddetmiş olup,yasanın eldeki davalara da uygulanacağına ilişkin hüküm yürürlükte bulunduğundan ,davacı tarafın bu husustaki istinaf sebebinin sonuca etkisi kalmamıştır.Davacının diğer istinaf taleplerinin incelenmesiyle; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Bu itibarla ,açılan dava konusuz kaldığından ,mahkemece esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken ,davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Diğer yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 gün, 2009/18-421 E., 2009/526 K. sayılı ilamında belirttiği üzere, “Dava tarihinde davasında haklı olan davacının sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine masraf ve vekalet ücretine” hükmedilmesi gerekir.Yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Yukarıda açıklanan gerekçeye binaen , dava tarihindeki haklılık durumu sebebiyle davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesi usul ve hukuka aykırı olduğundan, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile, karar HMK 353/1-b-2 maddesi gereği düzeltilerek, bu konuda yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, yeniden esas hakkında ,aşağıda yazılı olduğu şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;A-Davacının 15.12.2017 tarihli ek karara yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile , 15/12/2017 tarihli ek kararın kaldırılmasına,B-Esas karara yönelik davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca , karar düzeltilip , yeniden esas hakkında;1-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,2-Alınması gereken 31,40 TL harcın, yatırılan peşin harçtan mahsubu ile bakiye 19,84 TL fazla harcın karar kesinleşince davacıya talebi halinde iadesine,3-Davacının yatırdığı 31,40 TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,4-Davacı lehine karar tarihindeki AAÜT gereğince takdir edilen 1.980,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,5-Davacının yaptığı toplam 939,00 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,6-Delil – gider avans bakiyesi varsa , karar kesinleşince taraflara iadesine,Sair istinaf sebeplerinin reddine,İstinaf incelemesiyle ilgili olarak;Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesine iadesine,Davacı tarafından yapılan 66,5 TL istinaf yargılama giderininin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/10/2018