Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/634 E. 2018/1157 K. 25.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/634
KARAR NO : 2018/1157
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2017
NUMARASI : 2015/861 E – 2017/987 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 25/09/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan iletim bedelinin ve KDV’sinin haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürerek,fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 73.657,52 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın pasif husumet yokluğundan usulden reddinin gerektiğini, yasa ve mevzuat gereğince tahsil ettiği iletim bedelini yine yasa ve mevzuat gereğince …’a fatura mukabilinde ödediğini, dava konusu meblağların hiç bir şekilde müvekkili şirkette kalmadığını, ödemenin …’a yapıldığının davacı dilekçesinde açıkça ifade edildiğini, EPK 12. maddesi gereğince yetkili yargı merciinin Danıştay olduğunu, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17/b maddesinin iletim bedelini tarif ettiğini, dolayısıyla iletim bedelinin kanunla düzenlendiğini ve bağlayıcı olduğunu, buna aykırı bir işlemde bulunulmasının mümkün olmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde;davacı şirketin müvekkili şirket dışında ,diğer davalı şirketle imzaladığı abonelik sözleşmesi gereğince bu bedellerin müvekkili şirketten de iadesinin talep edilmesinin huuka aykırı olduğunu, kısaca iletim bedeli olara adlandırılan bedelin (sistem kullanım bedeli ve şistem işletim bedeli) ,müvekkili tarafından iletim sistemi kullanıcısı olan tüzel kişilere verilen iletim hizmetinin karşılığı olarak tahakkuk ve tahsil edildiğini,bu sebeple müvekkili şirketin muhatabının dağıtım faaliyeti yapan şirketler olduğunu,abonelerin muhatabının tedarik şirketleri ,tedarik şirketlerinin muhatabının ise o ildeki dağıtım şirketi olduğu,müvekkili ile davacı arasında herhangi bir anlaşma veya hukuki ilişki bulunmadığını,ilgili mevzuat doğrultusunda iletim sistemine doğrudan bağlı tüzel kişiler ile anlaşma imzaladıklarını,dağıtım şirketlerinin ise müşterilerine faturaları nasıl düzenledikleri hususunun faliyet alanları ve bilgileri dışında olduğunu,sözkonusu bedellerin kurumun iletim hizmeti verdiği ,üretim şirketleri ,serbsest tüketiciler,OSB lere,dağıtım şirketlerine ,sadece elektrik ihracatı veya ithalatı yapan tedarik şirketlerine bu faaliyetleri kapsamında yansıtıldığını,davacının bu anlamda müvekkilinin muhatabı olmadığını,enerjinin iletimi ve dağıtımının birbirinden bağımsız faaliyetler olduğunu,farklı tüzel kişilerin görev ve sorumluluk alanlarında bulunduğunu,…’ın üretilen enejinin nihai tüketiciye ulaştırılmak üzere dağıtım şirketlerinin bağlantı noktalarına kadar iletimi feeliyetini yürüttüğünü,enerjinin nihai tüketiciye ulaştırılması faaliyetinin müvekkili ile ilgisinin bulunmadığını,davacının iletim sistemi değil ,dağıtım sistemi kullanıcısı olduğunu ,bu sebeple dava konusu bedellerin haksız alındığı iuddiasının,aralarındaki sözleşme ilişkisi sebebiyle bunları tahsil eden şirketten talep edilmesi gerektiği ,husumet yönünden ve mevzuata aykırılık sözkonusu olmadığından esastan davanın reddine karar verilmesi istenmiştir.Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 Sayılı Yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle dava konusuz kaldığından, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Söz konusu kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı tarafça, dava konusu bedellerin Yargıtay içtihatlarına ve hukuka aykırı olarak tahsil edildiğini, mahkemenin yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın Anayasa’ya aykırılığı ile ilgili olarak yapılan başvuruların sonuçlanmasının beklenmediğini, ayrıca, karara göre de AAÜT 7. maddesi uyarınca dava değeri üzerinden nisbi vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini istinaf sebepleri olarak ileri sürülmüştür.
Davalı … Tic. AŞ. vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı lehine, müvekkili aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bu yönden kaldırılmasını, lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine takdirine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıya elektrik satmadıklarını, aralarında sözleşme bulunmadığını,yalnızca elektirik dağıtım şirketleri ilişki kurduklarını,bunun haricinde dağıtım şirketlerinin müşterilerine faturaları nasıl düzenledikleri bilgilerinin olmadığını,iletim bedeli tahakkukunun ve tahsilinin EPK ve ikincil mevzuata dayandığını,müvekkili hakkındaki davanın husumetten reddi gerektiğini, beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir.
HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Anılan yasanın bazı maddelerinin Anayasaya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurularının bekletici mesele yapılmamasına ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde , dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın yürürlük tarihi gözetildiğinde çok sayıda mahkemenin Anayasaya aykırılık başvurularının, istinafa konu kararın karar tarihi itibariyle yasal karara bağlama süresinin geçtiği ve henüz sonuçlanmadığı, bazı mahkemelerinin başvurularının da usulden reddedildiği anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar( Anayasa m. 152,III; An. Mah. m. 28,IV c,2). Aksi halde, Anayasa Mahkemesine başvurmuş ve onun kararını beklemekte olan mahkeme, beklemeye son vererek, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırabilir . Dolayasıyla, mahkemenin, Anayasanın m. 152,III; Any. Mah.Kuruluş Kn m. 28,IV c,2 gereğince, Anayasa Mahkemesine başvurunun esastan incelenmesini beklemeksizin, yürürlükteki 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırılması ve Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruları bekletici mesele yapmaması hukuka aykırı bulunmamıştır.Kaldı ki, istinaf incelemesi sırasında 28/12/2017’de Anayasa Mahkemesi bu konudaki muhtelif mahkeme başvurularını reddetmiştir.Böylece davacı tarafın istinaf sebeplerinin yerinde bulunmadığı anlaşılmakla, HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davalı …’ın husumete ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesiyle; iletim tesislerinin işletilmesi, yeni yatırımların planlanması, ileriye dönük enerji projeksiyonlarının hazırlanması işinin … Genel Müdürlüğüne verilen yasal görev olduğu, …’ın üretilen enerjiyi alıp satmak gibi bir görevi olmayıp, asıl görevinin enerji iletimi ve iletim ile ilgili alt yapı tesislerini planlamak, yapmak, işletmek olduğu belirlenmiştir.Her ne kadar ,davalının bu kapsamda aktif enerji dağıtımıyla ilgisi bulunmamakta ise de ,dağıtım şirketlerinin abonelerden tahsil ettiği “iletim bedeli” adı altındaki masraf tahsilatı 6446 Sayılı Yasa’ya (mülga 4628 Sayılı Yasa) göre … tarafından hazırlanan ,üretilen,ithal veya ihraç edilen elektrik enerjisinin ilitim sistemi üzerindan naklinden yararlanan kullanıcılara (üretim şirketleri,OSB’ler,dağıtım şirketleri gibi) ilgili tarifeler gereğince hesaplanarak yansıtılan tarife bedeli olmakla ,davalı …’ın da faturalara yansıtılan iletim bedelleri yönünden pasif husumet ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerektiğinden ,davalının bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Böylece ,davalıların istinaf sebepleriyle sınırlı olarak istinaf taleplerinin incelenmesiyle ,yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Bu sebeple mahkemece ” dava konusuz kaldığından; esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi ve HMK nun 331/1 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve bu kapsamda maktu vekalet ücretinin haksız tarafa yükletilmesinde usul ve hukuka aykırlık bulunmamaktadır. Çünkü davacının, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden, yargılama harç ve giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletileceği kuralı karşısında, davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğinden, davalıların istinaf talepleri yerinde görülmemiş ve istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı ve davalıların istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine,
Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 35,90 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına ve istinaf eden davacı ile davalılar üzerinde bırakılmasına,
İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden taraflar üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 25/09/2018