Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/626 E. 2019/1506 K. 04.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/626
KARAR NO : 2019/1506
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/05/2017
NUMARASI : 2014/406 E – 2017/440 K
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/10/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile; vekil eden ile davalının mimar olarak aynı iş yerinde başlayan iş arkadaşlıklarını kendilerine ait iş ortaklığına dönüştürdüklerini, bu kapsamda … ismi ile papyon tasarımı ve üretimi yaparak ürünlerin yurt içi ve yurt dışı satışını gerçekleştirdiklerini, daha sonra papyona ek olarak deri eldiven tasarım ve üretimi yaptıklarını yurtiçi ve yurtdışında satılan ürünlerin tanıtım maliyet, seyahat giderlerinin vekil eden tarafından karşılandığını, satılan ürün bedellerinin tamamının davalı hesabına veya davalıya bizzat ödendiğini, ürünlerin yurtiçi ve yurtdışı pazarlamasının, tarafların ortak resmi bir kuruluşu olmadığından, davalının talebi sonucunda, davalıya ait “…” üzerinden ve www……com; www…. üzerinden gerçekleştiğini, tarafların tasarım ve üretimini yaptıkları ürünlerin organizasyon ve toplantılarına birlikte katıldıklarını, satış bedellerinin tümünün davalı … … Bankasındaki hesabına veya da doğrudan kendisine yapıldığını, davalının kusuru nedeni ile proje ortaklığının kesintiye uğradığını ve sona erdiğini, tespit edilen ürün satışlarının getirisinden vekil edenin kendisine düşen payı alamadığını, projenin nakdi finansmanı için yapılan masrafların da ödenmediğini beyanla maddi zararlarının tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; usuli itirazlarından başka işlemlerin vekil eden adına olan şahıs şirketi adına fatura edildiğini, adi ortaklık iddiasının dayanaktan yoksun olduğunu, davacının bir ortak gibi ortaklık çıkarlarına hareket iradesi göstermediğini beyanla davanın reddini talep etmiştir. İlk derece Mahkemesince,” davanın 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi delaleti ile 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, 6100 sayılı Yasanın 20/1 maddesi delaletiyle kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde Mahkemeye başvurularak dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesi gerektiği, aksi durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin kararın tebliği ile birlikte ihtarına” karar verilmiştir.Söz konusu kararı davacı taraf istinaf etmiştir. İstinaf dilekçesinde; taraflar arasındaki hukuki ilişkinin gizli adi ortaklık ilişkisi olarak kabul ve teati edilmiş ise de, uyuşmazlığın adi ortaklığa ilişkin olmayıp ticari alacak tahsiline ilişkin olduğunu, davalı adına kayıtlı olan … ticari işletmesi üzerinden yürütülen ticari işlerin masraf ve giderleri ile alacağın ve elde edilen gelirin %50 paylaşım esasına dayalı olduğunu, “Denizci ve Tablet Medya” ticari işletmesini kendi adına işlettiğinden tacir olduğunu, tarafların müşterek yaptıkları ticari işe dayalı olarak üretim yaptıkları emtiaların ticari işletmesi üzerinden pazarlama ve satışı yapıldığından davanın ticari dava olduğunu belirterek görevsizlik kararının kaldırılmasını istinaf etmiştir. İstinafla ilgili sınırlı inceleme yapılması gerekmiş ise de; HMK 355. maddesi uyarınca göreve ilişkin kararın esası da incelenmiştir. Dava; taraflar arasında kurulan ortaklık nedeniyle satılan ürünlerden elde edilen gelirlerin paylaşımı sonunda kendi payına düşen bedel alacağı istemine ilişkindir.Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir.6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı madde gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki (6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak) iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce, istinaf incelemesi sırasında Bölge Adliye Mahkelerince ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen incelenir.(Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/18805 – 2018/8661)Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; uyuşmazlık, taraflar arasında, tasarım ve üretimi yapılan ürünlerin davalıya ait olan … adlı işletme ve www……com,www….. isimli web sitesi üzerinden satışı yapılarak elde edilen gelirin esit paylaşılmasına dair kurulan ortaklıktan kaynaklanmaktadır. Diğer bir anlatımla, uyuşmazlık, tarafların ticari işletmelerine ilişkin olmayıp, ortak oldukları ticari işletmeye ilişkindir. Kaldı ki, taraf olan sahısların da tacir olduğuna dair bir bilgiye de dosya içerisinde rastlanılamamıştır. Hal böyle olunca, mahkemece; TTK kapsamında, her iki tarafın TTK’nın tanımladığı tacir sıfatını taşımadıkları, hem tacir olmaları hem de ticari işletmeleriyle ilgili bir uyuşmazlık olması şartının birlikte oluşmadığı, nitelik olarak mutlak ticari dava tanımına da uymadığı gibi davacı ile davalı arasındaki ortaklığa konu olan ürünler davalının şahıs şirketi olan diğer davalı “…” işletmesi üzerinden pazarlanmakta ise de, dosya muhtevası uyarınca davacının bu işletmeye ortak olmadığı, sadece pazarlamanın bu işletme üzerinden yapılacağının kararlaştırıldığı, davalı işletme sahibi ise de, davacı ile ortaklığının sahip olduğu işletmeyi kapsamadığı, tarafların her ikisi de birden tacir olmadığından, davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu kanaatiyle, mahkemenin görevsizlik kararı usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Bu nedenle; davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine,Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 44,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda; HMK 353/1-a-3 ve 353/1-a maddesi kıyasen uygulanarak kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04/10/2019