Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/451 E. 2019/472 K. 26.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/451
KARAR NO : 2019/472
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/10/2017
NUMARASI : 2016/728 E – 2017/720 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/03/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında bir şirket kurmak amacıyla ön sözleşme imzalandığını, bu sözleşmede tarafların koyacakları sermaye ve pay durumunun belirlendiğini, davalının %90, davacının da %10 pay sahibi olmasına karar verildiğini, davacının üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalının ise yerine getirmediğini, başta sermaye taahhüdü olmak üzere gereken yatırımları yapmadığını ve haksız şekilde fesih bildiriminde bulunduğunu, taraflar arasındaki 19/08/2013 tarihli ön sözleşmenin “adi ortaklık” niteliğinde olduğunu, adi ortaklığın fesih bildirimi ile sona ermeyeceğini, TBK’nun 639/1. maddesi hükmüne göre feshin ancak bir mahkeme kararıyla olanaklı olacağını, ön sözleşmenin ve adi ortaklığın haksız feshinden doğan davacı zararlarının giderilmesi gerektiğini, müşteri portföy tazminatı isteminin de karşılanması gerektiğini, zararın hesaplanmasında bir zorluk ortaya çıkması halinde TBK’nın 50. maddesi uyarınca hakkaniyete uygun bir tutara hükmedileceğini belirterek adi ortaklığın fesih ile tasfiyesine, tasfiye memuru belirlenerek ve yapılacak tasfiye işleminin sonucundaki bilançoya göre tarafların hak ve yükümlülükleri saptanarak tasfiyenin sonlandırılmasına, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere mahrum kalınan 15.000 USD kar kaybı, 2.000 USD müşteri portföy tazminatı, 8.000 USD davacının %25 payına karşılık olmak üzere toplam 25.000 USD tutarındaki maddi tazminatın yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında bağıtlanan 19/08/2013 tarihli mutabakat metninde tarafların serbest iradeleri ile kabul edilmiş geçerli bir tahkim maddesi bulunduğundan uyuşmazlığın çözümünde mahkemenin yetkili olmadığını belirterek tahkim ilk itirazında bulunmuş, esasa ilişkin olarak da mutabakat metninin ön sözleşme olmayıp bağlayıcılığı bulunmayan niyet mektubu olduğunu, TBK’nın 29. maddesindeki unsurları içermediğinden ön sözleşme olarak nitelendirilemeyeceğini, adi ortaklık hükümlerinin uygulanamayacağını, sözleşme uyarınca elde edilmesi gereken % 25 bedel, kar mahrumiyeti ve müşteri portföyü tazminatı taleplerinin kabul edilemeyeceğini belirterek tahkim itirazı uyarınca davanın öncelikle usulden reddine, mahkemenin aksi görüşte olması halinde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.İlk derece mahkemesince 19/08/2013 tarihli “Mutabakat Metni” başlıklı sözleşme değerlendirilmiş, sözleşmenin 5.1 maddesinde taraflar arasındaki uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözüleceği kararlaştırıldığından davalının buna ilişkin ilk itirazı yerinde görülerek mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf başvurusunda önceki iddialarını tekrarla birlikte özet olarak; mutabakat metnini davalı şirket adına imzalayan …’ın, tahkim sözleşmesi imzalama yetkisinin bulunmadığını, tahkim şartının geçerli olabilmesi için davalı şirketin en az iki yetkilisinin imza zorunluluğunun olduğunu, ayrıca özel yetki gerektirdiğini, asıl sözleşmeye verilen icazetin kamu düzeninden olan tahkim sözleşme şartını geçerli hale getirmeyeceğini, davalının ne tür bir belge ile tahkim şartına icazet verildiğini açıklayamadığını, açık ve kesin icazet olmadan bu şartın geçerlilik kazanamayacağını, davalının tüm sözleşmenin varlığını reddetmiş olduğunu, kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle bu şartın geçersizliğinin hangi tarafça ileri sürüldüğünün de öneminin olmadığını, davalının davacıya karşı ekonomik bakımdan üstün olması nedeniyle pazarlık gücünün sınırlı olduğunu, pazarlık gücünün eşitsizliği nedeniyle aykırılık söz konusu olduğundan, şartın bu sebeple de geçersiz olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasıyla esasa ilişkin taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.Uyuşmazlık taraflar arasında düzenlenen adi ortaklık sözleşmesinin fesih ve tasfiyesi ile haksız feshine dayalı maddi tazminatın ödetilmesi istemine ilişkindir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 412/1-2. maddesinde; “Tahkim sözleşmesi, tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmadır.Tahkim sözleşmesi, taraflar arasındaki sözleşmenin bir şartı veya ayrı bir sözleşme şeklinde yapılabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.Tahkim sözleşmesi veya şartı; Borçlar Hukuku anlamında bir sözleşme olduğu için, sözleşmeler için genel şartların tahkim sözleşmesinde de bulunması ve aranması gerekir. Taraflar aralarında yaptıkları bir sözleşmeye, bu sözleşmeden doğacak uyuşmazlıkların tahkim yolu ile çözüleceğine ilişkin hüküm koyabilirler. Asıl sözleşme maddi hukuk, tahkim şartı ise bir usul hukuku sözleşmesidir. Asıl sözleşmenin geçerli olması zorunlu olarak o sözleşmedeki tahkim şartının da geçerli olduğunu göstermez.Her iki sözleşme birbirinden tamamen bağımsızdır.Somut olayda; 19/08/2013 tarihli “Mutabakat Metni” başlıklı sözleşmede, tarafların Suudi Arabistan’da bir yemek sipariş sitesi kurmak amacıyla bir ortak girişim şirketi aracılığı ile iş birliği yapma isteklerini belirttikleri, 4.1 maddede tarafların iş ortaklığı veya başka işler kurma yükümlülüğü bakımından bu metnin bağlayıcı nitelik taşımayacağı ve herhangi bir tarafın diğer tarafa 7 gün önceden yazılı bildirimde bulunması suretiyle feshedilebileceği kararlaştırılmıştır. Mutabakat metninin 5.1 maddesinde; tarafların bu metinden kaynaklanan tüm uyuşmazlıklarının uzlaşma masasında barışçı yollarla çözüleceği, konunun uzlaşma yoluyla çözümlenememesi halinde uyuşmazlığın Dubai’de tahkim yoluna taşınacağı ve Uluslararası Ticaret Odası (ICC) tahkim kurallarına uygun olarak atanmış ilgili konuda bilgili ve deneyimli bir hakem tarafından çözüleceği kararlaştırılmıştır. 5.2 maddede ise uyuşmazlıkların Türk Hukukuna uygun olarak çözümleneceğinin kararlaştırıldığı, mutabakat metnini davalı şirket adına …’ın imzaladığı görülmüştür.İncelenen 28.11.2012 tarihli ticaret sicil gazetesi örneğine göre davalı şirket yönetim kurulu kararı gereğince metni imzalayan …’ın birinci derecede imza yetkilisi olduğu, birinci derecede imza yetkililerinden ikisinin şirket ana sözleşmesinin 15. maddesinde belirtilen işlemlerde temsil ve ilzama yetkili oldukları, buna göre de sözleşmeyi davalı şirket adına imzalayan kişinin vekil değil TBK 547 vd maddelerinde düzenlenen ticari temsilci olduğu, ticari mümessilin tahkim şartını içeren sözleşmeyi imzalayabilmesi için TBK 504 maddesinde sözü edilen özel yetki gerekmeyeceği (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.04.1997 tarih ve 711/2662 sayılı kararı), davalı şirket temsilcisi tarafından imzalanan ve davalı şirketçe benimsenen ve feshi istenen sözleşmenin ve esasa cevap süresi içinde ileri sürelen tahkim şartının davalı şirket tarafından benimsenmiş olduğu gözetildiğinde davacının istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Davacının usul yönünden ahlaka aykırılık nedeniyle tahkim şartının geçerli olmadığına yönelik istinaf sebepleri ile ilgili yapılan değerlendirmede ise; sözleşme serbestisi, sözleşmenin her iki tarafının tacir oluşu, basiretli davranmaları gereği, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi gibi ekonomik ve sosyal üstünlüğü gerektirir ilişki olmaması, davacının şirket olarak davalı şirket emir ve talimatları ile iş görmeyeceğinden, irade serbestliğinin bulunduğu değerlendirildiğinde, tahkim şartının usule aykırı olmadığı açıktır.Bu itibarla; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,
Alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/03/2019