Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/3032 E. 2019/1526 K. 08.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/3032
KARAR NO : 2019/1526
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/03/2018
NUMARASI : 2017/582 E – 2018/244 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 04/10/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı taraf arasında adi ortaklık kurulduğunu,ancak davalı tarafın almış olduğu projeleri yerine getirmediğini, davacının ticari itibarının sarsıldığını, davalının ortaklığa aykırı hareket etmesi nedeniyle müvekkilinin 07/09/2016 tarihinde şirketten ayrıldığını, davalı tarafça ödenmeyen alacağın, 6100 sayılı HMK nın 107 maddesine göre şimdilik 100.000,00-TLnin davalı şirketten tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;taraflar arasındaki anlaşma uyarınca davacı ile proje geliştirme danışmanı olarak Kentsel Dönüşüm gereği yıkılarak yeniden yapılacak binalardaki Belediye işleri ve proje araştırma aşamaları ile bu binaların kat malikleri ile iletişim kurma konularında destek vermek üzere danışmanlık yapması konusunda hizmet alınmaya başlandığını, ücretin toplam 100.000,00-TL olarak karşılıklı kararlaştırıldığını, davacıya bu ücretin ödendiğini, taraflar arasında bir adi ortaklığın söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece ,davada Asliye Hukuk mahkemesi’nin görevli olduğu gerekçesi ile, ‘davanın görev şartı noksanlığı yönünden usulden reddine’ karar verilmiştir.Sözkonusu kararı davacı vekili ve davalı vekili istinaf etmiş olup, davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin davanın görev şartı noksanlığı yönünden usulden reddine ilişkin kararının hatalı bulunduğunu, müvekkilinin … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ve … Sanayi Ticaret Limited Şirketi ortağı olduğunu,bu sıfatla Türk Ticaret Kanunu’na göre “tacir” olduğunu, mahkemenin davacının tacir olmadığı yönündeki tespitinin doğru olmadığını , davalının bir ticaret şirketi olduğunu, davaya konu uyuşmazlığında ticari işlerden kaynaklandığını istinaf sebepleri olarak ileri sürmüş, kararın kaldırılmasını istemiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; TTK gereği taraflardan biri tacir ise ve dava konusu iş ticari iş ise bu durumda görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunun belirtildiği, bu nedenle mahkemenin görevli olduğunu beyanla , hukuka aykırı olan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür.Dava,kentsel dönüşüme girecek binaları bulup, yasal prosedürleri tamamlayıp inşaat yapımı ve karın paylaşımına dair adi ortaklık iddiasına dayanmaktadır.Adi ortaklık müesesesi Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmektedir.Yapılan incelemede; bilindiği üzere, adi ortaklık; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.) Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzel kişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (sermaye paylarını veya emeklerini) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur.Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı madde gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki (6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak) iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce resen dikkate alınması gerekmektedir.Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirketin tacir olduğu açık ise de, davacı adi ortaklıkta “tacir” sıfatını taşımamaktadır Her ne kadar, ticaret sicilinden tacir kaydı sonlanmamış ise de, şahıs şirketi olduğu iddia ve savunması bulunmamaktadır.Davalı, sadece davacının bazı şirket ortaklıkları olduğunu beyan etmektedir.Şirket ortağı olmak, tek başına tacir vasfını vermemektedir. Vergi Dairesi yazılarında ,davacının aldığı kira gelirlerinden dolayı vergi mükellefi olduğu,defter tutma kaydı bulunmadığı bildirimşitir.Dolayısı ile, davacının esnaf veya tacir sıfatıyla vergi kaydı bulunmamaktadır.Uyuşmazlık, tarafların ticari işletmelerine ilişkin olmayıp, ortak oldukları ticari işletmeye ilişkindir. Hal böyle olunca, TTK 5.maddesi uyarınca ticari dava için, tarafların her ikisinin de tacir olması koşulunun oluşmadığı, davanın TTK 4.maddesinde sayılan mutlak ticari dava niteliğinde olmadığı anlaşılmakla, mahkemece ,davanın ticari dava niteliğinde bulunmadığı gözetilerek, davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan, görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş olmasında, usul ve hukuka aykırılık bulunmadığından, davacı ve davalı tarafın yerinde görülmeyen istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacı ve davalının istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine,Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 44,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL’nin davalı ve davacıdan ayrı ayrı alınarak Hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin davalı ve davacı üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a-3 ve 353/1-a kıyasen uygulanıp kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04/10/2019