Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/299 E. 2020/156 K. 11.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/299
KARAR NO: 2020/156
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/03/2017
NUMARASI: 2016/638 E – 2017/195 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 11/02/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, toplam 463.501,76 TL kayıp kaçak bedeli,dağıtım bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve yine OSB olarak enerji fonundan muaf olmalarına rağmen enerji fonu da tahakkuk ettirilerek ,bu bedellerin haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürerek, bu bedellerden şimdilik 10.000,- TL’nin, perakende satış bedeli olarak 358.047,06 TL nin, 10.043,17 TL Enerji Fonu ve 411,53 TL sayaç okuma bedelinin faizi ile birlikte davalı …’tan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, özetle; elektrik faturalarında yer alan kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararının tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin 6719 sayılı yasa ile maliyet unsuru olarak düzenlendiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 Sayılı Yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Söz konusu kararı davacı vekili ile ,katılma yolu ile davalılar istinaf etmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, dava konusu bedellerin Yargıtay içtihatlarına ve hukuka aykırı olarak tahsil edildiğini, mahkemenin yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın Anayasa’ya aykırılığı ile ilgili olarak yapılan başvuruların sonuçlanmasının beklenmediğini, bu yasanın getirdiği düzenlemenin kanunların geriye yürümezliği şeklindeki Anayasal ilkeyi ve hak arama özgürlüğünü ihlal ettiğini, faturalarda fazlalık bulunduğu iddiası ile dava açtıklarından mahkemenin bu yönde iddialarının bulunmadığna ilişkin gerekçesinin hatalı bulunduğunu, bu yönden bilirkişi incelemesi yaptırmadan ve delilleri toplamadan karar verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, dava açmakta haklı olmaları sebebiyle ,davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin usul ve hukuka aykırı olduğunu, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, ek beyan dilekçesinde ise, davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğini istinaf sebepleri olarak ileri sürmüş, kararın kaldırılması, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekilleri istinaf dilekçelerinde özetle, dava konusu bedellerin 6719 Sayılı Yasanın yürürlüğünden önceki mevzuata göre da alınması gerekli bedeller olduğunu,sözkonusu yasanın bu duruma sadece açıklık getirdiğini, davanın reddine karar verilmesi doğru ise de kararda kendileri lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının hukuka aykırı olduğunu belirtilerek, davalılar lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri verilmesi gerektiğini istinaf sebepleri olarak ileri sürmüşlerdir. Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Anılan yasanın bazı maddelerinin Anayasaya aykırılığı iddiasına ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın yürürlük tarihi gözetildiğinde 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na 04/06/2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırması hukuka aykırı bulunmamıştır. Kaldı ki 28/12/2017’de Anayasa Mahkemesi bu konudaki muhtelif mahkeme başvurularını reddetmiş olup, Anayasa Mahkemesince anılan yasanın eldeki davalara da uygulanacağına ilişkin hükmü iptal edilmediğinden, davalı tarafın bu bedelleri maliyet unsuru olarak talep edebileceği hususu kesinleştiğinden, buna ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı tarafın bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğine ilişkin istinaf sebebi yönünden gerek taleple bağlılık kuralı, gerekse enerji fonu dışındaki taleplere ilişkin, bunların hiç alınamayacağına dayanılmış olması nedeniyle, bilirkişi incelemesinin dosyaya katkı sağlamayacağı değerlendirilmiştir. Ayrıca, davacı tarafça dava dilekçesinde OSB’lerin enerji fonundan muaf oldukları ileri sürülerek, dava konusu edilen dönemde alınan 10.043,17 TL enerji fonu bedelinin alınmaması gerektiği ileri sürülmüş ve istirdadı istenmiş ise de , 3291 sayılı yasanın 2.maddesi 4.fıkrasında “Organize Sanayi Bölgesi tüzel kişilikleri, serbest tüketici olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye ilişkin ayrıca katkı payı yatırmaz” ibaresinde tedarikçiden enerji alırken, enerji fonunun dahil olup olmadığı hususu yasa metninde açıkca belli değildir, “ayrıca katkı payı alınmaz” ibaresi mevcuttur. Davacı OSB, dava konusu yapılan enerji fonu yönünden, kendisi enerji tedarik ederken, enerji fonu ödemeyeceğini, muaf olduğunu ileri sürmekte ise de; bundan, tedarikçisinden, katılımcılarına enerji temini için enerji alırken, enerji fonundan muaflığı anlamını çıkartmamak gerekir. Yasa, “ayrıca katkı payı yatırmaz” ibaresini kullanmaktadır. Dolayısıyla bu düzenleme, OSB, aynı enerjiyi katılımcılarına verirken, mükerrer enerji fonu tahsilini önlemek adına yapılan bir düzenleme olup, OSB’nin, tedarikçiden temin ederken, enerji fonundan muaflığı anlamına gelmemektedir. Benzer düzenleme TRT payı yönünden de mevcut olup, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin kararları ile TRT payından da OSB’lerin muaf olmadığı kabul edilmektedir. Bu konuda bilirkişi incelemesi yapılmasının davaya katkı sağlamayacağı açıktır. Bu nedenle davacı tarafın bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Diğer istinaf sebeplerinin incelenmesiyle ,yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır.Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 gün, 2009/18-421 E., 2009/526 K. sayılı ilamında belirttiği üzere, “Dava tarihinde davasında haklı olan davacının sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine masraf ve vekalet ücretine” hükmedilmesi gerekir.Somut olayda, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kaldığından , mahkemece davanın reddi yerine, tespit hükmü niteliğinde “dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi ve HMK nun 331/1 maddesi uyarınca maktu vekalet ücretinin haksız tarafa yükletilmesi gerekirken, dava tarihindeki haklılık durumu sebebiyle davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesi usul ve hukuka aykırı olduğundan, davacı tarafın bu yönlere ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile, karar HMK 353/1-b-2 maddesi gereği düzeltilerek, bu konuda yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, yeniden esas hakkında “Dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde tespit hükmü kurulması ve davacı lehine karar tarihindeki AAÜT uyarınca maktu vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekmiştir. Davalı tarafların istinaf taleplerinin incelenmesiyle; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Bu sebeple, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur.Bu itibarla, davada yasa değişikliği sebebiyle karar verildiği de gözetilerek, davalı taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi mümkün olmadığından, davalı tarafın istinaf talebi yerinde görülmemiş, HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Davalıların istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, B-Davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile karar HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek, yeniden esas hakkında; 1-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-Alınması gereken 31,40 TL harcın, peşin harçtan mahsubu ile bakiye fazla 8.071,91 TL harcın karar kesinleşince davacıya talebi halinde iadesine, 3-Davacının yaptığı 119,00 TL yargılama giderinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, 4-Davacı lehine karar tarihindeki AAÜT uyarınca 1.980,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, 5-Tarafların yaptıkları delil/gider avans bakiyelerinin karar kesinleşince taraflara iadesine, Sair istinaf sebeplerinin reddine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak, Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL’nin davalılardan ayrı ayrı alınarak Hazineye irat kaydına, Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davacıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davalıların yaptığı istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, Davacının yaptığı 112,50 TL istinaf yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 11/02/2020