Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2785 E. 2020/1642 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/2785
KARAR NO : 2020/1642
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/05/2018
NUMARASI : 2015/1199 E – 2018/460 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Mah … Cad No:… adresinde kiracı olarak bulunduğunu, müvekkili şirketten önce söz konusu işyerinde kiracı olarak … San Tic Ltd Şti’nin bulunduğunu, 2014 ün Şubat ayında … işletmecisinin kira borçlarını ödemeden kaçtığını, müvekkilin 24 Mart 2014 tarihli başvuru kaydına rağmen davalı şirket ile sözleşme imzalanamadığını, kendilerine abonelik verilmediğini, davalı şirketin, eski kiracının yüklü miktardaki elektrik borcunu ödemesini istediğini, müvekkil tarafından Bakırköy …. Noterliği eliyle 09 Ekim 2015 tarih, … yevmiye numaralı ihtarname gönderdiğini, davalı şirket tarafından hiçbir işlem yapılmadığı gibi müvekkilin elinde olmayan sebeplerle verilmeyen abonelik yüzünden sözleşmesiz kullandığı saatinde davalı şirket tarafından kullanılamaz hale getirildiğini bu nedenle öncelikli olarak dava sonuna kadar iş yerinin elektriğinin kesilmemesi için tedbir kararı verilmesi, davalı şirket ile müvekkil arasındaki abonelik ihtilafından kaynaklanan muarazanın meni ile müvekkile elektrik aboneliği verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava dışı önceki abonenin borçlarını ödemeden ticari hayatına devam etmesini sağlayan muvazaalı bir işlem yaptığını, davacı tarafın sunmuş olduğu kira kontranın tanzimi her zaman olup bu kontratta mahkemeyi yanılmaya yönelik olduğunu, davacı taşınmazı kafeterya olarak kullanmak için kiralamış ve önceki abonenin de bu taşınmazda aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, işletmenin her ne kadar ayrı kişi adına kaydı varmış gibi görünse de işletmenin kira sözleşmesinde de görüldüğü üzere çalışır vaziyette devirli olduğunun açıkça ortada olduğunu, müvekkilin … yetkililerince verilmiş olunan ilgili karar EPDK yönetmeliklerine uygun olarak verilmiş olup hukuka uygunluk arz ettiğini, abone işlem dosyasının celbi gerektiğinden bahisle açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesi tarafından, Davalı kurumdan dava konusu tesisata ait bilgiler celp ve tetkik olunmuş, davacı tanığı dinlenmiş, dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; “Davalı vekilince, davacı ile önceki abone arasında işyeri devri olduğu ileri sürülerek muvazaa iddiasında bulunulmuşsa da, davacı ile önceki abone arasında organik bağ bulunmamaktadır, davalı taraf, davacının taşınmazı kafeterya olarak kullanmak için kiraladığı ve önceki abonenin de bu taşınmazda aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, işletmenin her ne kadar ayrı kişi adına kaydı varmış gibi görünse de işletmenin kira sözleşmesinde de görüldüğü üzere çalışır vaziyette devirli olduğunu ileri sürmüşse de, davacının iddiası, tanık beyanı ve davalı … Güngören İşletmesi tarafından 06.11.2015 tarihinde yapılan çevre araştırmasında önceki abonenin iş yerini terketmesi nedeniyle mülk sahibinin iş yerini olduğu gibi işlettiği anlaşılmıştır. Davacı şirketin ortağı … mülk sahibi … oğlu olup bu durumda önceki abonenin iş yerini terketmesi üzerine, mülk sahibinin iş yerinin işletilmesini oğlunun da ortağı olduğu şirkete bıraktığı anlaşılmaktadır. Bu husus muvazaanın, yani davacı ile önceki abonenin birlikte hareket ettiklerinin ispatı için yeterli görülmemiştir.” gerekçeleriyle davanın kabulü ile, taraflar arasındaki muarazanın davacı ile davalı arasında elektrik abonelik sözleşmesi kurulması sureti ile giderilmesine, karar verilmiştir.Karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; bilirkişi kök raporunda muvazaa hususunun değerlendirildiğini, davacı tarafından dosyaya sunulan kira kontratlarının mahkemeye yanıltmaya yönelik olarak tanzim edildiğini, bilirkişi ek raporunda da; davacının …San. Tic. Ltd. Şti.’nin uzun yıllar birikmiş kira borçlarını ödemediğini belirtmesine rağmen, ödenmesi için herhangi bir yaptırımda bulunmadığı bildirildiğini, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve organik bağın kanıtı olduğunu, dinlenen davacı tanığının, davacının işletmeyi aynen işletmeye devam ettiğini beyan ettiği, kira kontratında işyerinin çalışır vaziyette devirli olduğu görüldüğünü, bilirkişi tarafından da raporda, davacının aynı işi devam ettirmesi nedeniyle dava konusu işyerinde işletme devri olduğu kanaatinde olduğu bildirildiğini, yapılan işlemlerin kanuna karşı hile niteliğinde olduğunu, kök rapora karşı davacı tarafça süresinde itiraz edilmemesine rağmen İlk Derece Mahkemesi’nce yapılan yönlendirme ile bilirkişiden seçenekli olarak ek rapor alınması istendiğini, alınan ek raporda dahi davacının davasının haklılığını gösterir bir tespit olmamasına rağmen davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.Uyuşmazlık, daha önceki abonenin borcundan davacının sorumlu tutulup tutulmayacağına ilişkindir.Davacı; yeni abonelik tesisi isteminin reddine ve 3.kişinin borçlarından sorumlu tutulmasına dair kararın hukuka aykırı olduğunu iddia etmiş, davalı ise; gerek davacının abonelik tesisi isteminin reddine dair yazısında, gerekse de mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde, davacı şirket ile borçlu şirket arasında işletme devri olduğunu, borçtan kurtulmak amacı ile işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürmüştür.Muvazaa, mülga 818 sayılı BK’nun 18. maddesinde ve olay tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6098 sayılı yasanın 19. maddesinde düzenlenmiş olup, yasa metninde “ Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradelerinin esas alınacağı” belirtilmiştir. Buna göre; muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilecektirler.Yukarıda yazılı yasal hüküm uyarınca; davalı, dava konusu abonelik üzerinden yararlandırılan elektrik hizmet bedelinin ödenmemiş olması nedeniyle alacağının bulunduğunu ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı bir işlem (kira akti) yapıldığını, kendisinin zararlandırılmak istendiğini savunabilecektir.Somut olayda, davacı şirket ile dava dışı arasında muvazaalı bir işlem olup olmadığının tespiti açısından şirketlerin ticaret sicil kayıtları dosya içerisine alınmış, tanıklar dinlenilmiş, davacıdan önce abonelik tesis edilmiş dava dışı şirket ile davacı şirketin kurucu/ortaklarının farklı kişiler olduğu, taşınmazın davacının babasına ait olduğu ve önceki kiracının borçları nedeniyle taşınmaz içerisindekileri mal sahibine bırakarak taşınmazdan ayrıldığı, davacının aynı iş yerini kullanmaya devam ettiği tespit edilmiştir.Dosyadaki bilgi ve belgelere göre , abonelik sözleşmesi yapmak isteyen davacı ile önceki kiracı arasında organik bağ olduğuna dair yeterli kanıt bulunmadığı, davacının, önceki kiracı gibi kirayı verenle imzaladığı sözleşmenin kiraya verenin babası olması nedeniyle aralarında önceki kiracı ile organik ilişki olduğunu göstermeyeceği, aralarında işletmenin devrini gösterir belge, kayıt mevcut olmadığı, dolayısıyla, dosyadaki delillerin, davacı ile borçlu konumdaki önceki abonenin arasında fiili ve hukuki bağı ortaya koyacak yeterlilikte bulunmadığı, bu sebeple muvazaa olgusunun davalı tarafça ispatlanamadığı kanaatiyle, bu yönlere ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin istinaf eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/11/2020