Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/273 E. 2020/92 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/273
KARAR NO : 2020/92
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/10/2017
NUMARASI : 2014/555 E – 2017/952 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 30/01/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü ‘nün … esas sayılı dosyasında ,08.09.2010 tanzim, 08.09.2012 vade tarihli 400.000 USD tutarındaki senetten dolayı yapılan icra takibiyle ilgili olarak davacıların davalıya hiçbir borcunun bulunmadığını, bir inşaat projesi kapsamında davalı ile … isimli bir şirkette ortaklık kurduklarını, projenin asıl sahibi olan … ile davacıların ve davalının ortak oldukları … arasında Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yapıldığını , projeyi devreden … yetkilisi … yaptığı villalardan üç tanesinin inşaata finansman olarak kullanılması ve proje bitiminde geri verilmesini teklif ettiğini, bunun üzerine davacı …’ün kredi geri ödemesinin … (Adi Ortaklık) tarafından yapılması koşulu ile bu villalardan birini kendi adına kredilendirerek … şirket hesabına aktardığını ve davalının geri ödemeyi yapacağını söylemesine rağmen 2012 Kasım ayından sonra ödeme yapmadığını, geri ödemeye davacı …’ün devam ettiğini, inşaatın belirli bir seviyeye gelmesinden sonra taraflar arasında çıkan sorunlar sebebiyle ortaklığın yürütülemeyeceği konusunda anlaşma sağlanması üzerine , şirketteki hisselerin ve inşaatına başladıkları projelerin tamamını hiçbir bedel almadan davalıya devrettiklerini, takibe konu senedin herhangi bir borç karşılığı verilmediğini, bir teminat senedi olduğunu, taraflar arasındaki ortaklığın 2010 yılı başlarında sona ermiş olmasına rağmen davacıların bahse konu senedi almayı unuttuklarını, takibe konu senedin inşaatın başladığı 2009 yılında davalıya güvence olarak verildiğini, ancak düzenleme tarihinin 08.09.2010, vade tarihinin ise 08.09.2012 olarak doldurulduğunu ileri sürerek, davalıya borçlu olmadıklarının tespitini, icra takibinin ve takip dayanağı bononun (831.160,-TL) iptalini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; icra takibine konu senedin davacılardan… tarafından tanzim edilip verildiğini, diğer davacı tarafından kefil sıfatıyla imzalandığını, müvekkiline olan borcun ödenmemesi üzerine davacılar aleyhine icra takibine başlandığını, davacıların takip konusu senet üzerinde yer alan imzalarına itirazlarının olmadığını, bu nedenle imzaya itiraz etmeyen takip borçlusu davacıların takibe konu senedin tanzim ve vade tarihlerinin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir. Davacı vekili 06/05/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile ;dava konusu senet nedeniyle müvekkili …’ün davalı … ’a hiçbir borcunun olmadığının tespitine , sahte olarak hazırlanmış boş adi senedin ve senede istinaden yapılan icra takibinin iptalini istemiştir. Mahkemece, takip dayanağı senedin TTK’da öngörülen unsurları taşıdığı, davacıların imzalarının bulunduğu, takibe konu senedin miktarı itibariyle HMK’nun 201. maddesindeki düzenlenen senede karşı senetle ispat kuralı ve bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu yolundaki iddianın davacı keşideci tarafından yazılı delille ispat edilmesi gerektiği, davacının takibe konu senetten dolayı davalıya borçlu olmadığına dair herhangi bir yazılı belge sunamadığı, davacı …’ün yemin deliline dayandığı, davalının da usulüne uygun olarak yemini eda ettiği, bu sebeplerle davanın isbatlanamadığı gerekçesiyle reddine, davacı …, senetteki imzasını beyan dilekçesiyle kabul ettiği, TTK’nun 702/2 maddesi karşısında aval ilişkisi temel ilişkiden bağımsız bir taahhüt olup keşideci yönünden senedin herhangi bir sebeple bedelsiz hale gelmesi halinde dahi avalın taahhüdünü bertaraf etmeyeceği, aval verenin verdiği taahhüdün bağımsız olduğu ,dava konusu bono nedeniyle avalist sıfatıyla sorumlu olduğu gerekçesi ile kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Sözkonusu kararı davacılardan … vekili istinaf etmiştir.Mahkemenin isbat yükünün hangi tarafa düştüğü hususunda hata yaptığı, ikrar edilen hususların isbatının gerekmediği,davalının ikrar ettiği hususların dikkate alınmadığı, senedin farklı el, farklı mürekkepli kalem ile, zaman bakımından farklı aşamalarda doldurulduğunun teknik raporlar ile tesbit edildiği, ,takibin hukuka aykırı olduğu ,davacının davalıya borçlu bulunmadığı, sahte senedin herhangi bir işleme konu edilemeyeceği beyan edilerek , kararın kaldırılması istenmiştir….nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava ,takip konusu bononun keşidecisi ve avalisti tarafından bono lehtarına karşı açılmış olan menfi tesbit talebidir.Takip dayanağı senedin şeklen TTK’da öngörülen unsurları taşıdığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde senedin teminat senedi olduğu,açık olarak verildiği ve sonradan doldurulduğu iddia edilmiş iken, davacı davanın tamamen ıslahı ile senedin sahteliğini ileri sürmüştür. Islah konusu iddia yönünden yapılan incelemede ,aynı olayla ilgili olarak C.Savcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, soruşturmada Adli Tıp Kurumu raporu alındığı, 23/06/2016 tarihli raporda senet ön yüzünde sağdaki iki adet borçlu imzasının davacı …’a ait olduğu kanaati bildirilmiştir. Mahkemece yargılama sırasında imza incelemesi sonucu alınan bilirkişi kurulu raporunda da aynı kanaat beyan edilmiştir.Böylece, takip ve dava konusu senedin sahteliğinin ispatlanamadığı anlaşılmakla, davanın tamamen ıslahı ile ileri sürülen maddi vakıalar itibarıyla davanın isbatlanamadığından reddine ilişkin kararda sonucu itibarıyla usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla ,davacı …’ ün istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir. Ayrıca, mahkemenin senedin sahteliğine ilişkin davacı ıslah dilekçesini dikkate almadan, ilk talep şekline göre yaptığı inceleme gerekçesine göre de; takibe konu senedin miktarı itibariyle HMK’nun 201. maddesindeki düzenlenen senede karşı senetle ispat kuralı gereğince davacının iddiasını senetle ispat etmesi gerektiği, 6102 sayılı TTK’nun 778/2 f ve 680 maddeleri uyarınca açığa bono düzenlenmesi mümkün olup ,bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu yolundaki iddianın davacı keşideci tarafından yazılı delille ispat edilmesi gerektiği, davacının takibe konu senetten dolayı davalıya borçlu olmadığına dair herhangi bir yazılı belge sunamadığı, davacı …’ün yemin deliline dayanması sonucu davalı usulüne uygun olarak yeminini eda ettiği ve bu sebeple davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine ilişkin kararda, ilk talep şekli yönünden vaki gerekçeye göre de usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, sonucu itibarıyla doğru olan ve ispatlanamayan davanın reddine ilişkin karara karşı, davacı …’ ün istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı …’ ün istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 31/01/2020