Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2728 E. 2019/435 K. 20.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/2728
KARAR NO : 2019/435
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/10/2017
NUMARASI : 2014/431 E – 2017/796 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 20/03/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ve davalı arasında imzalanan 01/03/2011 tarihli “ortaklık ve iş birliği sözleşmesi” gereği gelir ortaklığı yönünden davacının bu internet içerik ağ gelirlerine %45 oranında ortak olduğunu, gider ve zararlardan ise sorumluluğunun bulunmadığını, bu ortaklığın internet sitelerinin mülkiyetini ve kişi olarak davalıyı da kapsadığını, davalının şahıs şirketi ve davalıya ait, sözleşmede belirtilen internet sitelerinin ve bundan böyle sahibi olacağı sitelerin de tüm mal varlığı değerlerinin % 45 oranında ortağı olduğunu, davacının sözleşme gereği 20.000.-TL ödeme yaptığı ve tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, internet sitelerinin takip ediliş sayılarında çok önemli miktarda artışlar olduğunu, davalının kazanç sağlamasına karşın 24/08/2011 tarihli ihtarnameyle sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, 09/09/2011 tarihli karşı ihtarname ile cevap verildiğini, davalının, ihtarnamedeki taleplere aykırı tutumlarının devam etmesi üzerine, 18/10/2011 tarihli cevabı ihtarname keşide edildiğini, davacının davalıdan olan alacaklarına ilişkin olarak 20/11/2011 tarihli ihtarname keşide edilerek 12.027,15 TL bedelli faturanın davalıya gönderildiğini, davalının buna da olumlu cevap vermediğini, sözleşmede fesih protokolünün açıkça belirlendiğini, açıklanan nedenlerle; …. gerçek piyasa değeri tespit edilerek bunun % 45’inin müvekkiline verilmesini ve bunun 20.000.-TL’den aşağı olamayacağını, ayrıca cari hesap kayıtlarında gözüken 3.987,15 TL’nin de dikkate alınması ile toplam 23.987,15 TL’nin işlemiş faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı tarafça davaya cevap verilmediği gibi dava da takip edilmemiştir.Mahkemece, adi ortaklığın tasfiyesiz olarak, tek ortağın hüküm ve tasarrufuna iş ve malvarlığının intikali ile fiilen sona erdiği, artık fesih ve tasfiyenin sözkonusu olmayacağı ancak davacının tamamlanan iş ve işlemlerden parasal alacağının sözkonusu olacağı, ortaklık payının % 45 olması nedeni ile davacının web sitesinin değerinden kaynaklanan 31.500,00 TL alacağının bulunduğu, … Üniversitesine yapılan işten kaynaklanan 34.895,00 TL alacağının bulunduğu, davacının talep ettiği cari hesap alacağının varlığı ve miktarı ile davalının sorumluluğunun ise kanıtlanamadığı gerekçesiyle;dava ve ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kısmen kabulü ile, davalı yanın sözleşmeyi haksız feshettiğinin tespitine, davacı yanın ortaklık payının %45 olmasıyla hesaplamalarda dikkate alınarak; web sitelerinin ortaklık payına tekabül eden 31.500,00 TL ‘nin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, bu miktarın 20.000,00 TL’sine 19/09/2011 tarihinden ve 11.500,00 TL’sine de dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, bilgi üniversitesine yapılan işlerden kaynaklanan 34.895,00 TL’nin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, kanıtlamayan cari hesap alacağına ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir.Mahkemenin bu kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.İstinaf dilekçesinde;ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararının Tebligat Kanunu 21/2.maddeye göre davalıya usulsüz tebliğ edildiğini,davalının kapısına haber kağıdı yapıştırılmadığını, bu nedenle usulsüz tebliğ açısından karara ıttıla tarihi olarak 17/07/2018 tarihinin kabul edilmesi gerektiğini,istinaf dilekçesinin bu açıdan incelenmesi lazım geldiğini,davalıya dava sırasında Tebligat Kanunu yapılan tüm tebligatlarda eksiklik bulunduğunu, tebligatlardaki şerhlerin birbiri ile uyuşmadığını,bilirkişi raporunun davalıya hiç tebliğ edilmediğini,görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu,uyuşmazlığın ticari işletmeden kaynaklanmadığını,bilirkişi raporunun denetime elverişli bulunmadığını,eksik hesaplama ve değerlendirme yapıldığını,faiz uygulamasının da hatalı olduğunu,davalının sözleşmeyi haklı feshettiğini,davacının ödeme yaptığını ispatlaması gerektiğini,davalının … Üniversitesine sözleşme feshinden sonra başka bir konuda işbirliği gerçekleştirerek farklı hizmet verdiğini,davacının ise … Üniversitesi ile işlemleri yürütmediğini,bu konudaki hizmet ve hizmet bedelleri konusunda araştırma yapılmadığını,davalının … Üniversitesi ile işbirliği ve hizmet ilişkisinin adi ortaklık bittikten sonra yapıldığını,yerel mahkeme gerekçesi ile hükmün çelişkili olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir. Yargıtay 3.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2016/11965 E.2018/4613 K.sayılı kararında “7201 Sayılı Tebligat Kanununun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 Sayılı Kanunun 3. maddesi ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır.7201 Sayılı Kanunun 21. maddesi ile ilgili değişikliğe ilişkin kanun gerekçesinde, 21/1. maddeye göre bilinen en son adrese çıkartılan tebligattan sonuç alınamazsa, 10. madde gereği adres kayıt sistemindeki adres esas alınarak başkaca araştırma yapılmaksızın o adrese tebligat çıkarılacağı açıklanmıştır. Muhatap o adreste hiç oturmamış ya da adresten ayrılmış dahi olsa tebligat iade edilmeyecek, 21/2. madde gereğince işlem yapılacaktır. Bunun yapılabilmesi için de tebligatı çıkaran merciin, adresin, adres kayıt sistemindeki mernis adresi olduğunu tebliğ evrakında belirtmesi gerekmektedir.Tüm bu açıklamalar doğrultusunda, kişiye önce bilinen en son adresi esas alınarak (bilinen bir adresi yok ise adres kayıt sistemindeki adresi esas alınarak) Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre tebligat çıkartılmalı, adres tebligata elverişli değilse ya da tebligat yapılamazsa adres kayıt sistemindeki adresine buna ilişkin şerh de düşülerek 21/2. madde uyarınca tebligat çıkartılmalı” denilmiştir.Dosyada yargılama aşamasında davalının mernis adresine 20//6/2017 ve 31/10/2017 tarihli duruşma günlerinin tebligat Kanunu 21/2.maddesine göre tebliğ edildiği,yargılama sonunda gerekçeli kararın yine davalının mernis adresine ancak bu kez mernis adresi belirtilmeksizin tebliğe çıkartıldığı,tebligatın mahkemeye iade edilmesi üzerine yeniden davalının mernis adresine mernis adresi olduğu belirtilerek gerekçeli kararın Tebligat Kanunu 21/2.maddeye göre 08/03/2018 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği ,yasal süre içinde karar istinaf edilmediğinden kararın 23/03/2018 tarihinde kesinleştiği ve kesinleşme şerhi verildiği görülmüştür.Söz konusu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf talebine bulunulmuş ise de, gerekçeli kararın (o tarihte davalının vekili yok)davalıya 08/03/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 17/07/2018 tarihinde istinaf dilekçesi sunarak aynı tarihte istinaf harcını yatırdığı, 2 haftalık istinaf süresinin 23/03/2018 tarihinde dolduğu anlaşılmıştır.Davalının mernis adresi olduğu anlaşılan adresine (mernis adresi olduğu belirtilmeden) gerekçeli kararın tebliğine yönelik çıkartılan davetiyenin, davalının taşındığından bahisle iade edildiği,akabinde davalının aynı adresine mernis adresi olduğu belirtilerek çıkartılan gerekçeli karar tebliğine dair tebligatın ise Tebligat Kanunu 21/2.maddesine uygun olarak davalıya tebliğ edildiği görülmekle, o halde bu durumda , başka bir şart aranmaksızın ilgili orada oturmuyorsada mernis adresine Tebligat Kanunu 21/2.maddeye göre tebligat yapılabileceğinden ,gerekçeli karar tebliğinin davalının mernis adresine tebliğine ilişkin işlemde usulsüzlük bulunmaması sebebiyle ,davalı vekilinin HMK 345.maddesinde düzenlenen 2 haftalık süre geçtikten sonra kararı istinaf ettiği, belirlendiğinden, süresinden sonra verilen istinaf dilekçesinin HMK 346.madde ve HMK 352/1-c maddesi gereğince reddine karar vermek gerekmiştir
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının istinaf dilekçesinin HMK 346. ve HMK 352/1-c maddeleri uyarınca reddine,Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davalıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 20/03/2019