Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2670 E. 2018/1595 K. 14.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/2670
KARAR NO : 2018/1595
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/03/2018
NUMARASI : 2015/299 E- 2018/272K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 14/11/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 100.000,00 TL’nin avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 11/06/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 595.480,88 TL’ye yükseltmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, 6446 sayılı EPDK’nın verdiği yetki ile bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararlarının ve belirlediği tarifelerin tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin talep edilemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle dava konusuz kaldığından, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Söz konusu kararı davacı vekili ve davalı vekili istinaf etmiştir.Davacı tarafça istinaf sebepleri olarak, hükme esas alınan 6719 sayılı kanun hükümlerinin geriye yürütülemeyeceği, kaldı ki bu yasanın Anayasa Mahkemesi’nce anılan yasanın 17/10 maddesinin, yani mahkemelerin denetim yetkisini kısıtlayan maddenin iptal edildiği, o halde tarifeye uygun alınsa bile, mahkemelerin bunu denetleme ve haksız alınanın iadesine karar verme yetkisi bulunduğu,bu sebeple bu kanunun kazanılmış haklara aykırı olduğu, geçmişte yeni yasa öncesi bu konuda açılan ve kazanılan davalar bulunduğu, o halde davanın esas yönünden incelenip kabul edilmesi gerektiği, dava başında haklılık kabul edilmişken, lehe AAÜT 6.madde gereği nispi yerine maktu vekalet ücreti takdirinin hatalı olduğu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüş ve kararın bu yönlerden kaldırılması istenmiştir.Davalı tarafça , 6719 Sayılı Kanunun yenilik değil açıklama getirdiği,anılan yasa öncesinde de, bu bedellerin EPK ve Kurul kararları gereği yasal olarak alındığı,6719 sayılı yasanın yargısal karmaşayı gidermek için çıkarıldığı, o halde davada red kararı verilmesi gerektiği, kabule göre de, davacının açıklanan gerekçelerle dava başında haklı olmadığı, o nedenle lehine vekalet ücreti ve yargılama giderleri takdirinin hatalı olduğu, davalı lehine takdir edilmesi gerektiği, kararın bu yönlerden kaldırılması istinaf sebepleri olarak ileri sürülmüştür.Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir.HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Anılan yasanın bazı maddelerinin Anayasaya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvuruları mevcut ise de , dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın yürürlük tarihi gözetildiğinde çok sayıda mahkemenin Anayasaya aykırılık başvurularının, istinafa konu kararın karar tarihi itibariyle yasal karara bağlama süresinin geçtiği ve henüz sonuçlanmadığı, bazı mahkemelerinin başvurularının da usulden reddedildiği anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. (Anayasa m. 152,III; An. Mah. m. 28,IV c,2) Aksi halde, Anayasa Mahkemesine başvurmuş ve onun kararını beklemekte olan mahkeme, beklemeye son vererek, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırabilir. Dolayısıyla, mahkemenin, Anayasanın m. 152, III; Any. Mah.Kuruluş Kn m. 28,IV c,2 gereğince, Anayasa Mahkemesine başvurunun esastan incelenmesini beklemeksizin, yürürlükteki 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırılması hukuka aykırı bulunmamıştır.Kaldı ki, istinaf incelemesi sırasında 28/12/2017 de Anayasa Mahkemesi bu konudaki muhtelif mahkeme başvurularını 17. madde ilgili sınırlı iptal kararı dışında reddetmiştir.Davacı tarafın 6719 sayılı Yasanın Anayasa Mahkemesi’nce 17/10. maddesinin, yani mahkemelerin denetim yetkisini kısıtlayan maddenin iptal edildiği, o halde tarifeye uygun alınsa bile, mahkemelerin bunu denetleme ve haksız alınanın iadesine karar verme yetkisi bulunduğuna ilişkin istinaf sebebinin incelenmesiyle ,davacı vekilinin yargılama aşamasında son celsedeki “yasa değişikliği sebebiyle uygunluk denetimi istemedikleri ,taleplerinin bu bedellerin hiç alınamayacağı yolunda olduğu,tarifelere uygun olmadığı şeklinde iddialarının bulunmadığı ” şeklindeki beyanı ve mahkemenin taleple bağlılığı ilkesi uyarınca ,bu hususta bilirkişi incelemesi yaptırılmamasının usul ve hukuka aykırı olmadığı değerlendirilmekle ,davacı tarafın bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.Davacı tarafın ,lehine nisbi yerine maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ile ilgili istinaf sebebi yönünden ise ,uyuşmazlığın niteliği de gözetildiğinde davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm ,esasında dava konusu bedellerin ,davalı tarafça alınıp alınamayacağına dair mahkemece yapılan belirlemeye ilişkin bir tesbit hükmü olduğundan ,bu durumda parasal bir talebe ilişkin olsa da davada ,gerek bu konudaki Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin muhtelif emsal kararları ,gerekse açıklanan gerekçe uyarınca Avukatlık Asgari Ücret Tarife’sinin nisbi vekalet ücreti hükümlerinin uygulanaması sözkonusu olamayacağından ,mahkemece maktu vekalet ücreti takdirinde de usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından ,davacı tarafın yerinde görülmeyen istinaf talebinin HMK nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.Davalı tarafın istinaf taleplerinin incelenmesiyle; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Bu sebeple mahkemece “dava konusuz kaldığından; esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi ve HMK 331/1 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve bu kapsamda maktu vekalet ücretinin haksız tarafa yükletilmesinde usul ve hukuka aykırlık bulunmamaktadır. Çünkü davacının, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden, yargılama harç ve giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletileceği kuralı karşısında, davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğinden, davacı ve davalı tarafın istinaf talebi yerinde görülmemiş ve istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının ve davalının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine,Alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına ve istinaf eden taraflar üzerinde bırakılmasına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden taraflar üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/11/2018