Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/265 E. 2019/894 K. 24.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/265
KARAR NO : 2019/894
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/02/2017
NUMARASI : 2012/1454 E – 2017/139 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 24/05/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının Dağıtıcı Lisansı” kapsamında faaliyet gösteren bir firma olduğunu ve eski malik dava dışı … SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ’nin kendisine anılan gayrimenkul üzerinde 985.010,00 TL bedelle 22.05.2021 tarihine kadar süreli intifa hakkı sağladığını; Bayi-Malik/Dağıtım Şirketi arasında bayilik sözleşmesi ile bağlantılı kredi sözleşmeleri, ekipman sözleşmeleri, uzun süreli kira sözleşmeleri ya da uzun süreli intifa hakkı tanınması gibi şahsi ya da ayni hak doğurucu etkili sözleşmelerin de Rekabet Kurulu tarafından 12.03.2009 tarihinde rekabet yasağı kapsamında değerlendirildiğini; bu sebeple, 18.09.2005 tarihinden önce yapılmış olan ve süresi beş yılı aşan sözleşmelerin, Rekabet Kurulu tarafından uygulanan “azami hadde İndirme” ilkesi gereğince 18.09.2010 tarihine kadar tebliğde yer alan muafiyetten yararlanabileceğini; bu tarihten sonra muafiyet koşullarının ortadan kalkacağını; beş yılı aşan süreler bakımından 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesi kapsamında yasak bîr anlaşma olarak değerlendirileceğinden geçersiz hale geleceğini; bu geçersizlik nedeniyle yerine getirilmiş edimlerin istenmesi halinde tarafların İade borcunun Borçlar Kanunu’nun 63. ve 64. maddelerine tabî olacağını; tarafların beş yılı aşan süreler bakımından münasip bir tazminat ödemek durumunda kalacağını; 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 56. maddesi gereğince aynı Kanunun 4. maddesine aykırı olduğu gerekçesi ile Rekabet Kurulu tarafından geçersiz sayılan anlaşmalar nedeniyle tarafların birbirlerine verdikleri her şeyin BK m. 63 ve 64 çerçevesinde iadeye tabi olacağını; Rekabet Kurulu’nun 12.03,2009 tarihli duyurusu sonrasında davacı lehine 22.05.2006 tarih 5969 yevmiye numarası ile tesis edilen intifa hakkının, anılan gayrimenkul üzerinde kurulu akaryakıt istasyonunun işletilmesine ilişkin davacı şirketle imzalanan Bayilik Anlaşmasının ve eki Protokollerin 5 yılı aşan kısmının geçersiz kaldığını; davalı ….’nin davaya konu taşınmazı 20.10.2011 tarihinde intifa hakkıyla yükümlü olarak satın aldığını; yukarıda anılan geçersizlik nedeniyle de intifa hakkını bilabedel terkin etmek zorunda kaldığını ve bakiye kalan süre dolayısıyla davalı şirketin zenginleştiğini iddia ederek davalının maliki bulunduğu gayrimenkul üzerinde lehine tesis edilen hukuksal tasarruf hakkı için, ödenen peşin ivaz bedelinin, geçersiz kılınan süresine (işlememiş süre) tekabül eden kısmının, denkleştîricî adalet ilkesine göre hesaplanacak güncelleştirilmiş miktarı olan 928.127,35 TL’nin ve anılan istasyondaki ticari faaliyetin geliştirilmesi için, münhasıran davaya konu akaryakıt istasyonunda müvekkil tarafından gerçekleştirilen kalıcı yatırımların (mütemmim cüz niteliğindeki yatırımlar, malzeme -teçhizat, demirbaş desteği), işlememiş süreye tekabül eden Yargıtay içtihatlarında kabul edilmiş denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplanacak güncelleştirilmiş miktarı olan 109.589,76 TL’nin; davalıdan temerrüt (ödeme) tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsil olunarak ödenmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde, özetle, davalı ile dava dışı …San. ve Tic. Ltd. arasında 26.05.2006 tarihinde Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiği ve bu sözleşmeye dayalı olarak davaya konu gayrimenkul üzerinde lehine ipotek tesis edildiğini; dava dışı şirketin kredilerini ödememesine binaen davaya konu taşınmaz hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine geçtiğini ve gayrimenkulun mülkiyetinin davalı şirkete devrolduğunu; sebepsiz zenginleşmeye konu intifa bedelinin kendilerine değil dava dışı … San. ve Tıc. Ltd. Şti’ne ödendiğini dolayısı ile sebepsiz zenginleşmeden ve işbu davanın tarafı olmasından bahsedilemeyeceğini; davanın husumetden reddi gerektiğini; keza, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını ve yetkiye de itiraz ettiklerini; davacının, intifa ve benzer etkiye sahip sözleşmeler açısından geçersizlik nedeniyle yararlanılmayacak sürelere ilişkin ödenen ivaz bedellerinin iadesini istemeye hakları olduğunu öğrenmelerinin; Rekabet Kurulu’nun yaptığı 12.03.2009 tarihli duyurusuyla gerçekleştiğini ve sebepsiz zenginleşmeye istinaden açılacak iade davalarının 12.03.2010 tarihine kadar açılması gerektiğini, aksi takdirde zamanaşımına uğrayacağını ve zamanaşımı defisini ileri sürdüğünü; Danıştay 13. Daire Kararı’na göre İntifa Hakkı’nın 5 yıldan uzun süreli yapılamayacağını; 5 yıldan uzun süreli İntifa hakkının tesis edilmesinin 2002/2 sayılı Tebliğe açıkça aykırılık teşkil edeceğini ve cebri icra İhalesinin yapıldığı tarih itibari ile intifa hakkı için geçerli olan 5 yıllık sürenin dolmuş olduğunu, her ne kadar kayden intifa hakkından bahsedîlse de hukuken geçerli bir intifa hakkı bulunmadığını ve buna güvenerek ihaleden taşınmazı aldığını; ayrıca davacı şirket lehine tesis edilmiş olan İntifa hakkının davacı şirket tarafından hiçbir ihtirazı kayıt ileri sürülmeden ve hiçbir şerh düşülmeden tapu kayıtlarından kaldırıldığını; beş yıldan uzun süreli intifa hakkı sözleşmelerinin 2002/2 sayılı tebliğ hükmü gereğince beş yıl süresine uygun hale getirilmesi için geçiş süreci öngörülmesi sebebiyle kazanılmış hakların ihlalinden söz edilemeyeceğini beyan ederek, genel yetki kuralı gereği davalının ikametgâhında açılmayan davanın yetki yönünden, davacı şirket ile kendileri arasında dava konusu alacağı doğuran hiçbir hukuki ilişki bulunmaması nedeniyle davanın husumet , zamanaşımı ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkeme, dava konusu taşınmazın icra süreci sonunda davalı banka adına 20/10/2011 tarihinde tescil edildiği, davalı bankanın dağıtıcı lehine intifa yüklü olarak taşınmazı devraldığı, 09/01/2012 tarihinde intifa hakkının terkin edildiğinin anlaşıldığı, yararlanılmayan intifa hakkı bedeline ilişkin talep bakımından; davacı ile davalı arasında bayilik sözleşmesinin bulunmadığı, davacının bayilik sözleşmesini dava dışı … San ve Tic. Ltd. Şti ile yaptığı, intifa bedelini de söz konusu şirkete ödediği, davalının taşınmazı intifa ile yükümlü olarak satın alarak malik sıfatına sahip olmasının davalıyı tarafı olmadığı bir sözleşmeden sorumlu kılmayacağı, dolayısıyla davalıya husumet yöneltilemeyeceği, bununla birlikte dava dışı şirket ile davacı arasındaki intifa hakkının dayanağı olan bayilik sözleşmesinin 19/06/2006 olduğu, piyasa teamülü gereği intifa hakkı 22/05/2006 tarihinde kurulmuş ise de bayilik sözleşmesinin yapılması ile dikey ilişkinin başladığı, Rekabet Kurulu’nun kararına göre 18/09/2005 tarihinden sonra yapılan sözleşmeler bakımından sözleşme süresi ne olursa olsun yapıldıkları tarihten itibaren ilk beş yıllık süre boyunca muafiyetten yararlanılacağı, her ne kadar davacı ile dava dışı şirket arasında yapılan fesih protokolünde ilk satışın 06/11/2006 tarihinde başladığından bahisle 06/11/2011 tarihinde intifa hakkının sonlandırılacağı belirtilmiş ve davacı tarafça iddia edilmiş ise de Rekabet Kurulu kararı dikkate alındığında öngörülen 5 yıllık sürenin sözleşme tarihinden itibaren başladığı ve öngörülen 5 yıllık sürenin 19/06/2011 tarihinde sona erdiği, davalının taşınmazı satın aldığı 20/10/2011 tarihi itibari ile intifa hakkının mevcut olmadığı ve davalı için sebepsiz zenginleşme şartlarının oluşmadığı, kalıcı yatırım bedeli talebi bakımından; ise davacı tarafça yapıldığı bildirilen kalıcı (sabit) yatırımların dava dışı şirket ile yaptığı işletme sözleşmesinin gereği olarak sözleşmenin süresine bakılmaksızın akaryakıt istasyonunun faaliyete geçirilmesi için yapılması gereken yatırımlardan olduğu, bununla birlikte yukarıda da açıklandığı üzere davacı ile davalı arasında sözleşme bulunmadığı, bayilik sözleşmesinin davacı ile dava dışı şirket arasında yapıldığı, salt malik olması nedeniyle davalıya husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle “Davanın reddine” karar vermiştir.Mahkemenin bu kararına karşı davacı vekili istinaf talebinde bulunmuşur. İstinaf dilekçesinde; davalı bankanın taşınmazı satın aldığı tarihte intifa hakkı davalı açısından geçerli olduğunu, eski malik ile yapılan protokol ile taraflarca intifa hakkının 06.11.2011 tarihine kadar muafiyetten yararlanması hususunda anlaşmaya varıldığını, davalının ise taşınmazı 06.11.2011 tarihinden önce yani intifanın fiilen ve hukuken geçerli olduğu, tapuda bu dönemde intifa hakkı ile yükümlü olarak satın aldığını, taşınmazın intifa hakkıyla yükümlü olarak tapuda davalı adına tescil edildiğini, icra müdürlüğü satış ilanında taşınmazın intifa hakkı ile satılacağının ilan edildiğini, davalının buna itirazının olmadığını, intifa hakkı Rekabet Kurulu kararı ile kendiliğinden ortadan kalkmadığını, davaya konu intifa hakkının bizzat davalı tarafından süresinden önce sonlandırıldığını, davaya konu intifa hakkının tapuya şerh edilmiş bir hak olup davalı tarafın taşınmazı eşyaya bağlı bu hakla yükümlü olarak satın aldığını, intifa hakkının kendiliğinden geçersiz olmasının da söz konusu olmadığını, bu nedenle davalı taraf söz konusu intifa sözleşmesinin tarafı haline gelmiş olduğundan, intifa hakkının sonlandırılması nedeniyle dava konusu edilen taleplerin davalıya yöneltilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, bu durumda davalının mülkiyetine sahip olduğu taşınmaz üzerindeki intifa hakkının davalının talebi üzerine ve onun yararına terkini nedeniyle, davalının davaya konu edildiği şekliyle zenginleştiğinin kabulü gerekeceğini, intifa hakkının davalının malik olduğu dönemde ve davalının talebiyle sicilden terkin edildiğini,intifa hakkının süresinden önce sona ermesi nedeniyle bedeli davacı tarafından ödenerek davaya konu taşınmaza sağlanan sabit yatırım ve demirbaşlar davalı uhdesine geçtiğini ve bunlarda davalının yararlandığını, davalının yatırımlar yönünden zenginleştiği ve davacı şirketin bu yönde fakirleştiğini,intifa hakkının kalan süresini davacıya kullandırmayan ve intifa hakkını süresinden önce sonlandıran davalı … Bankasının, intifa hakkının kullanılmayan dönemine ilişkin bedelinin güncel karşılığını ve davacı tarafından taşınmaza sağlanan sabit yatırımların güncel değerini davacıya ödemekle yükümlü olduğunu belirterek, davanın kabulü yönünden kararın kaldırılmasını istemiştir.Benzer davalı … Bankasının taraf olduğu davalara ilişkin Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2015/42413 E. sayılı, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2016/20345 E. sayılı kararlarında 29.10.2016 tarih ve 29872 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 675 sayılı KHK’nun 16. maddesinin birinci fıkrası, ”…20/07/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır…” düzenlemesini içermektedir. Bu düzenleme gereğince bir karar verilmek üzere mahkeme kararının bozulması gerekmektedir.” denilmiştir.Davalı … Bankasının bu KHK kapsamında sicilden terkin edildiği, malvarlığının Hazine’ye devredildiği kayıtlardan anlaşılmaktadır.Açıklanan nedenlerle ,davacının istinaf talebinin kabulü ile 670 sayılı KHK 5. Madde ve 675 sayılı KHK’nın 16/1. maddeleri uyarınca bu konudaki dava şartı hususu gözetilerek mahkemece bir değerlendirilme yapılıp karar verilmesi gerekirken, bu hususta hiçbir değerlendirme yapılmadığı anlaşıldığından, kararın HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca karar kaldırılarak 670 s., 675s. ve 667 sayılı KHK’lar uyarınca değerlendirme yapılıp bir karar verilmek üzere dava dosyasının ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine,Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf eden tarafa isteği halinde iadesine,İstinaf yargılama giderlerinin davalı sıfatı nedeniyle istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/05/2019