Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2524 E. 2018/1493 K. 06.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/2524
KARAR NO : 2018/1493
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: …15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/01/2018
NUMARASI : 2015/271 E – 2018/15K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 06/11/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 04/06/2013 tarihinde abonesi olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik ana para ve faizi olarak toplam 65.237,39 TL’nin dava tarihinden itibaren her bir ödemeye işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, kendilerinin elektrik üreten bir kuruluş olduğunu, elektrik dağıtım şirketi olmadığını, davacı ile aralarında 04/06/2013 tarihli enerji satış anlaşması yapıldığını, ancak davacıdan tahsil edilen kayıp kaçak bedellerinin dağıtım şirketine aktarıldığını,müvekkili uhdesinde kalmadığını, davacının talebini dağıtım şirketine karşı ileri sürmesi gerektiğini , davalıya husumet düşmediğini, esas yönünden de davanın haksız olduğunu,dava konusu bedellerin yasal zorunluluk gereğince tahsil edildiğini, iadesinin istenemeyeceğini beyanla davanın esastan reddini istemiştir.
Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle dava konusuz kaldığından, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Söz konusu kararı davalı vekili istinaf etmiştir. İstinaf dilekçesinde özetle, EPDK’nın düzenleyici işlemi iptal edilmedikçe bu bedellerin tüketicilerden tahsilinin kaçınılmaz olduğunu, üretim ve dağıtım şirketlerinin kanuni zorunluluk gereği bu bedelleri tüketicilerden tahsil ettiğini, davanın husumetten, aksi halde esasten reddedilmesi gerektiğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin müvekkili şirket değil davacı aleyhine hükmedilmesi gerektiğini beyanla, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını,davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir.
HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.Davalı tarafın husumete ilişkin istinaf sebepleri yönünden, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, ” Enerji Satış Anlaşması ” 04/06/2013 tarihinde taraflar arasında akdedilmiştir. Dava konusu bedellerin davalı tarafından tahsil edildiği hususu da davalının kabulündedir. Davalı şirketin, tedarikçi sıfatından dolayı davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak bedelinin iadesi talebi bakımından, somut olayda pasif husumet ehliyeti bulunduğunun kabulü gerekir.Emsal nitelikli Yargıtay kararında kayıp kaçak bedellerinin iadesi hususunda açılan davalarda husumetin sözleşme yapılan şirkete yöneltilmesi gerektiği vurgulanmıştır. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/11060 E. 2017/967 K. ve 08.02.2017 tarihli kararı) Görüldüğü üzere, sorumluluk sözleşmenin tarafı olan şirkette olup somut olayda sözleşmenin tarafı olan şirket davalı şirkettir. Yine Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/18311 E 2015/15438 K ve 08.10.2015 tarihli kararında da, tedarikçi ve pazarlayıcı konumda bulunan şirketlerin, sorumluluk doğduğu tespit edildiğinde, dava konusu bedellerin iadesinden müteselsilen sorumlu olduğu vurgulanmıştır. Davalı şirketin, tedarikçi sıfatından dolayı davacıdan tahsil edilen kayıp- kaçak bedelinin iadesi talebi bakımından somut olayda pasif husumet ehliyeti bulunduğu açıktır. Nitekim Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin benzer uyuşmazlık ile ilgili olarak verdiği 08.10.2015 tarih ve 2014/18311 E.-2015/15438 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, tedarikçi ve pazarlayıcı konumunda bulunan şirketlerin, dava konusu bedellerin iadesinden müteselsilen sorumlu oldukları benimsenmiştir. Bu sebeple, davalı tarafın bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Diğer istinaf sebeplerinin incelenmesiyle ; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Davanın 6719 sayılı yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle konusuz kaldığı gerekçesi ile mahkemece esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilip , hüküm sonucunun buna göre düzenlendiği dikkate alındığında karar bu yönüyle hukuka uygun bulunmuştur. Çünkü davacının, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden, yargılama harç ve giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletileceği kuralı karşısında, davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğinden , davalı tarafın istinaf talebi yerinde görülmemiş ve istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,
Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 35,90 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına ve istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına,
İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 06/11/2018