Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2441 E. 2019/749 K. 08.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/2441
KARAR NO : 2019/749
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/03/2018
NUMARASI : 2016/358 E- 2018/220K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 08/05/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 5.000,00 TL’nin faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, özetle; elektrik faturalarında yer alan kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararının tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin istenemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 Sayılı Yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir.Söz konusu kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebepleri olarak, kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olduğunu, kısa kararda “karar verilmesine yer olmadığına” dair karar, gerekçeli kararda “red” kararı verilmiş olmasının çelişki yarattığını ve HMK 297 ve 298’e aykırı olduğunu, esas yönünden de, dava konusu bedellerin 6719 Sayılı Yasanın yürürlüğünden önceki mevzuata göre da alınması gerekli bedeller olduğunu, sözkonusu yasanın bu duruma sadece açıklık getirdiğini, bu kanunun yenilik getirmediğini, o nedenle kararın red olması gerektiğini, 6719 Sayılı Kanun ve 26.maddeyle getirilen 6446 Sayılı Kanun değişikliğinin geriye yürürlük hükmünün , bu amaçla getirildiğini, yasa ile dava açılması geriye dönük yasaklanıyorsa davanın reddi gerektiğini, ayrıca davacının dava açmakta haklı olmadığını, davalı yerine davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir. Mahkeme kısa kararda yasa değişikliği olduğundan esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, gerekçeli kararda ise davanın reddine karar vermiştir.Yargıtay 15.H.D. 2016/4164 E., 2017/118 K. sayılı emsal kararında “HMK’nun 298/2. maddesi gereğince, sonradan yazılacak gerekçeli kararın da bu kısa karara uygun olması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına da güven sarsılmış olacaktır” demiştir. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 tarih, 7/4 sayılı kararında da vurgulandığı üzere kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunması hususları bozma sebebi yapılmıştır.Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir. HMK 297. maddeye göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK 298/2. maddede ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur. HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/186 Esas ve 2010/108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması; yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine aykırılık teşkil eder.HMK’nın 294. maddesinde, hükmün verilmesi ve tefhimi hususları düzenlenmiş olup, HMK’nın 298/2 maddesinde de “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz” şeklinde emredici düzenleme yer almaktadır. Kısa karar ile gerekçeli kararın farklı olması hususu HMK. 355 maddesine göre kamu düzerine aykırılık teşkil etmektedir. Mahkemece, bu şekilde kamu düzenine aykırı şekilde karar verildiğinden, bu haliyle de, kısa karar ve gerekçeli karar arasında oluşan çelişki nedeniyle denetlenebilir ve uygulanabilir olmaktan uzak olan yerel mahkeme kararı, Anayasa ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun emredici hükümlerine de açıkça aykırılık oluşturduğundan, bu husus, HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzenine ilişkin ve re’sen dikkate alınacak hususlardan olmakla, HMK’nın 355, 297 ve 298 maddeleri gereğince kararın (kısa karar-gerekçeli karar arası çelişki nedeniyle) kaldırılması ile yeniden karar verilmek üzere dosyanın ilgili mahkemeye iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının istinaf talebinin incelenmesi sonucu, HMK 355, 297 ve 298. maddeleri gereğince ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,Diğer istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/05/2019