Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2435 E. 2019/1937 K. 10.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/2435
KARAR NO : 2019/1937
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2018
NUMARASI : 2014/756 E – 2018/784 K
DAVANIN KONUSU: Alacak (Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/12/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, 2012 yılı Ocak – Kasım aralığına ilişkin davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, herhangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 28.703,00 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili birleşen dosyada dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, 2011 yılı Ocak ayı ile 2012 yılı Mart ayı aralığına ait davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, herhangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 138.652,74,00 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, 6446 sayılı EPDK’nın verdiği yetki ile bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararlarının ve belirlediği tarifelerin tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin talep edilemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece asıl ve birleşen dava yönünden; yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir.Söz konusu kararı davalı vekili istinaf etmiştir. İstinaf dilekçesinde özetle; davacının asıl ve birleşen dosyadaki dava dilekçesinde işlemiş faizle birlikte toplam 162.481,60 TL talep ettiğini, alınan bilirkişi raporunda 40.224,30 TL kayıp-kaçak bedeli tahsil edildiğinin bildirildiğini, başka şirketin elektrik faturalarının da davaya konu edildiğini, bu nedenle fazla talep edilen 122.257,30 TL üzerinden lehine nispi vekalet ücreti ve yargılama giderine karar verilmesi gerektiğini beyanla, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir.HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.Kararı sadece davalı, asıl ve birleşen dava yönünden istinaf etmiştir. Davacı ise red kararını konusuz kalmadan dolayı karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi ve lehine vekalet ücreti ile yargılama gideri hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf etmemiştir. İstinaf talebinde bulunanlar davalıdır. O halde, istinaf eden ve istinaf sebepleriyle bağlı kalınarak sınırlı inceleme yapılacaktır.Davacının 6719 sayılı yasanın yürürlüğünden önce bu davayı açarak, kayıp kaçak bedellerinin alınamayacağını ileri sürdüğü ve ilk başta açılan davanın hükümlerine ve dava tarihindeki mevzuat, usul ve esaslarına tabi olduğu, dava sırasında yürürlüğe giren yasayla kayıp kaçak bedellerinin maliyet unsuru olarak, değişik adlarla faturaya yansıtılmasının kabul gördüğü ve eldeki davalara uygulanacağı düzenlendiğinden, dava bu sebeple konusuz kalmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 gün, 2009/18-421 E., 2009/526 K. sayılı ilamında belirttiği üzere, dava tarihinde davasında haklı olan davacının sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmayacaktır. Yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Mahkeme kararı, aynı zamanda dava konusu hakkın mevcut olmadığını da tespit ettiği için tespit hükmü niteliğindedir.Esasen bu davada, davacı, faturalara yansıtılan kayıp-kaçak bedellerinin yansıtılmasının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla bu davayı açmış olup, talebi, esasen bir tespit istemini kapsamaktadır. Dava devamında yürürlüğe giren yasa nedeniyle, bu bedellerin maliyet unsuru adı altında faturalara yansıtılması ve eldeki davalara uygulanacağı kesinleştiğinden, somut davada bilirkişi raporunun ve rakamsal bedelin sonuca etkisi yoktur. Alacağın varlığı ve bir kısmının kabul bir kısmının reddine dair bir karar değil, bu bedellerin istenemeyeceğine dair bir karar verilmiştir. Böyle olunca, davacı, bu bedellerin, başlangıçta, alınamayacağı iddiasında haklıyken, dava devamında yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun değişikliği ile haksız duruma düştüğünden, esasen davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdiri gerektiği halde, ayrıca verilecek karar red değil, “konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” olması gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuşsa da, bu konuda davacı istinafı olmadığından ve davalı aleyhine istinafen bu konuda düzeltim yapılamayacağından, davalı lehine takdir edilen yargılama gideri ve vekalet ücreti kısmı ile, red hükmü, istinaf inceleme kapsamı dışında tutulmuştur.Açıklandığı üzere karar bir tespit hükmü niteliğinde olduğu, kısmi kabul veya red kararını gerektirmediği, dava değeri üzerinden, bilirkişi incelemesinin dosyadaki iddianın ileri sürülüşüne, talep niteliğine göre sonuca bir etkisi olmadığı kanaatiyle, bedelin bir kısmına ilişkin, kendi faturaları olmadığı gerekçesiyle, bu hususlar yönünden, davalının, lehine nispi vekalet ücreti takdiri isteğinin yerinde olmadığı kabul edilmiştir. Kaldı ki; davacı tarafça istinaf konusu yapılmadığından, davacı lehine takdir edilen maktu vekalet ücreti de, zaten hükümde muhafaza edilmiş olup, davalı lehine takdir edilen bir vekalet ücreti kısmı da hükümde mevcuttur. Bu itibarla, davacının istinaf talebi olmadığı ve mahkemece 6719 sayılı yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle karar verildiği, verilen kararın tespit edici niteliği nazara alındığında başlangıçta talep edilen alacaklarla ilgili hüküm kurulmaması nedeniyle davalı nispi vekalet ücretine hükmedilemeyeceği gözetilerek, davalının istinaf talebi yerinde görülmemiş ve HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının asıl ve birleşen dosya yönünden istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine,Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 44,40’ar TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50’şer TL’nin istinaf eden davalıdan ayrı ayrı alınarak Hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/12/2019