Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2384 E. 2019/1518 K. 04.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/2384
KARAR NO : 2019/1518
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/06/2018
NUMARASI : 2017/826 E- 2018/727K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 04/10/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 92.316,87,- TL’nin ticari avansa faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; elektrik faturalarında yer alan kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararının tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin istenemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 Sayılı Yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Sözkonusu kararı davacı vekili ile davalı vekili istinaf etmiştir.Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle dava konusu bedellerin Yargıtay içtihatlarına ve hukuka aykırı olarak tahsil edildiğini, Anayasa Mahkemesi’nin 6719 sayılı kanun ile ilgili iptal kararını 28/12/2017 tarihinde verdiğini,bu kararın 15/02/2019 tarihli resmi gazetede yayınlandığını,Anayasa Mahkemesinin 6446 sayılı kanuna eklenen 17.maddesine eklenen 10 numaralı fıkrayı iptal ettiğini, iptal edilen fıkranın “Tüketici hakem heyetlerinin ve mahkemelerin yetkisinin bu bedellerin kurumun kurumun düzenleyici işlemlere uygunluğunun denetimi ile sınırlı olacağı ”hükmünü içerdiğini ve bu fıkra hükmü iptal edildiğine göre bunun için, mahkemece uygunluk denetimi yapılması gerektiğini, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği yanında ayrıca davalının daha önce İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin verdiği yetkisizlik kararı nedeniyle davalı lehine vekalet ücreti talebinin de haksız haksız ve hukuka aykırı olduğunu, yetkisizlik kararının ön inceleme duruşmasında verildiği göz önünde tutularak davalı vekilinin ücreti vekalet talebinin reddedilmesi gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, dava konusu bedellerin 6719 Sayılı Yasanın yürürlüğünden önceki mevzuata göre da alınması gerekli bedeller olduğunu, sözkonusu yasanın bu duruma sadece açıklık getirdiğini, dava açıldığında haklı olmaları sebebiyle ve HMK 331/2 ve Avukatlık Ücret Tarifesinin 7. Maddesi gereği ilk yetkisizlik kararı nedeniyle davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, somut davanın konusuz kalmadığını, alacağın fiilen ortadan kalkması gibi bir durum olmadığı için konusuz kalma kararının hatalı olduğunu, yine de konusuz kalmadan karar verilecekse HMK 331-1. maddesi gereği konusuz kalma durumunda davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerine hükmedileceğini, davanın reddine ya da karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi hallerinin ikisinde de, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, vekalet ücreti ve yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmak üzere kararın kaldırılmasını istemiştir.Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir.HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Davacının, Anayasa Mahkemesinin bu bedellerin alınmasını yasal hale getiren 6719 sayılı Kanun’un iptal başvurularını reddetmesi ile, iptal edilen, “mahkemelerin yetkisi, uygunluk denetimi ile sınırlıdır” hükmüne göre; dava başında, bu bedellerin hiç alınamayacağı iddiası ile davayı açması, talebini buna dayandırmış olması nedeniyle, taleple bağlılık kuralı gereği bu hüküm uyarınca, uygunluk denetimi yapılmasının gerekli olmadığı anlaşıldığından, davacının bu konudaki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin benzer davalarda, eldeki davalara yönelik, yürürlüğe giren bu yasa nedeniyle davanın konusunun kalmadığına dair karar verilmesi gerektiği yolundaki emsal 2017/13140 E – 2017/16544 K sayılı ve 2017/13142 E – 2017/16545 K sayılı kararlarındaki gibi tespit hükmünde, davanın konusunun kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi usul ve hukuka uygun bulunmuştur.Buna göre davacının istinaf talebinin HMK 353/1b-1.madde gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.Davalının istinaf taleplerinin incelenmesine gelince; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Bu sebeple mahkemece “dava konusuz kaldığından; esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi ve HMK 331/1 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve bu kapsamda maktu vekalet ücretinin haksız tarafa yükletilmesinde usul ve hukuka aykırlık bulunmamaktadır. Çünkü davacının, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden yargılama harç ve giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletileceği kuralı karşısında davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğinden, davalının bu yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Davalı vekili, yetkisizlik kararı verildikten sonra yargılamaya yetkili mahkemede devam edildiğini belirterek, yetkisizlik kararı nedeniyle davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi konusunda istinaf talebinde bulunmuş ise de, konuya emsal Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/2-3004 E,2019/217 K.sayılı ilamında “Yetkisizlik kararı ile, HMK’nın 331/2. maddesine uygun olarak “yargılama giderleri ve sair hususlarının yetkili mahkemece ele alınmasına” karar verilmiştir. Davacının süresinde başvurusu üzerine yetkili mahkemede davaya devam edilmiş ve dava esastan kabul edilmiştir. Davanın kabulü ile davacı lehine vekâlet ücretine ve haksız çıkan taraf olan davalı aleyhine yargılama giderlerine hükmolunmuştur. Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında yetkili mahkemede devam eden davada, “kabul görmüş bir yetki itirazının varlığı” dikkate alınarak davalı lehine ayrıca bir yargılama giderlerine hükmedilmeyeceğine ilişkin direnme gerekçesi yerindedir.O hâlde, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerektiği “belirtilmekle yetkisizlik kararı sonrası yetkili mahkemede devam eden davada bu karar sebebiyle davalı lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinden,davalının buna dair istinaf talebi de yerinde değildir.Ancak istinafa konu kararda, alınması gereken harçtan mahsup sonrası bakiye harcın davacıya iadesi gerekirken ”davalıdan alınarak hazineye irat kaydına” karar verilmesinin hatalı olması yanında, yine davacı tarafça peşin yatırılan ve karar sonrası iadeye konu olan karar harcı kısmı da dahil edilerek yargılama giderinin davalıdan alınmasına dair hüküm kısmının, bakiye karar harcı yönünden davalıdan mükerrer tahsilata yol açacağı anlaşılmakla, bunun usul ve hukuka uygun olmadığı anlaşılmış ve davalının istinaf talebinin kısmen kabulü ile hükmün 2 ve 4. bentleri yönünden karar HMK 353/1b-2.madde gereğince düzeltilerek ,yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;A-Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,B-Davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, hükmün 2. ve 4. fıkraların hükümden çıkartılıp düzeltilmesi ile yeniden HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkında;1-Konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,2- Davacının yatırdığı 1.576,55 TL peşin harçtan alınması gereken 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.540,65 TL harcın, karar kesinleşince ve talep halinde davacıya iadesine,3-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜTgereğince 2,180,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4- Davacının yaptığı 201,50 TL yargılama gideri ile 35,90 TL peşin karar harcının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,5-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, Sair istinaf taleplerinin reddine İstinaf incelemesiyle ilgili olarak;Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davalıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,Davacının istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, Davalının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 31,50 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361 maddesi uyarınca işbu gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili dairesinde temyizi kabil olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04/10/2019