Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2353 E. 2020/1268 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/2353
KARAR NO : 2020/1268
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/02/2018
NUMARASI : 2017/718 E – 2018/155 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 22/10/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 25/11/2006 tarihinde davalının 80000061433 tesisat numarası üzerinden kaçak elektrik kullandığının tespit edildiğini, bu kapsamda düzenelenen tutanak ile yenilen yapılan hesaplama neticesinde kullanılan elektrik bedelinin davalıdan talep edildiğini, ancak davalı tarafından bedelin ödenmemesi üzerine alacağın tahsili amacıyla İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamını, % 20 oranında icra inkar tazminatı ile yargılama masrafları ve vekalet ücretininde davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle görevsizlik ve yetkisizlik itirazı ile birlikte,, görevli ve yetkili Mahkemenin Düzce Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, … Mah. … Cad. N… Bodrum ve yazıhane Halkalı Küçükçekmece İstanbul adresinde davalıya ait … isimli işyerinde kaçak elektrik kullanımından dolayı davacı tarafından davalı hakkında kaçak elektrik tespit tutanağının tutulduğunu,davalının işyerini 2006 yılının 6. Ayında kapatmak suretiyle ayrıldığını, tutanakta ismi yeralan kişinin müvekkili işyeri çalışanı olmadığını, bu hususun araştırılması gerektiğini, aynı zamanda kaçak elektrik tutanağının tarihinin ise 25/11/2006 olduğunu, 818 sayılı BK.’nın 60. Maddesi uyarınca düzenlenen 1 yıllık zamanaşımı dikkate alınmakla davanın zamanaşımına uğradığını savunarak haksız davanın reddi ile % 20 oranında kötüniyet tazminatı ile yargılama masrafları ve vekalet ücretininde davacı tarafa yükletilmesini istemiştir.Mahkeme, uyuşmazlık konusu kaçak elektrik tutanağının tanzim tarihi 25/11/2006 tarihi olduğunu,d.ava tarihi itibariyle tutanak tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu 60. Maddesi uyarınca gerek bir gerekse on yıllık zamanaşımı sürelerinin dolduğunu, davalı vekili süresinde cevap dilekçesi vermediği , sonradan verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunduğunu, cevap dilekçesi verilerek, ileri sürülen vakıaların inkâr edilmesi ile cevap dilekçesi vermemek suretiyle vakıaların inkar edilmesi, aynı neticeyi doğurduğunu, ıslahın mahiyeti gereği davaya süresi dahilinde cevap vermeyen, böylece esasa cevap süresi içinde zamanaşımı definde bulunmayan davalının ıslah yoluyla bunu ileri sürebileceği zira 6100 Sayılı HMK 176 ve devamı maddeleri uyarınca ıslahın, takhikatın sona ermesine kadar yapılabileceği ve taraflardan her birinin mahkemece tahkikatın sonuçlandığı bildirilene kadar her türlü usul işlemini ıslah edebileceği, keza yine HMK 137-(2) bendi uyarınca da ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği ve yine HMK 141- (1) maddesince; tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletip yahut değiştirebilecekleri, huzurdaki davada zamanaşımı defii öne sürüldüğünde henüz tahkikata geçilmemiş olup ön inceleme aşamasının devam ettiği, dilekçeler aşaması sonuçlanmadan herhangi bir tamamlanmış işlemde bulunmamakla davalının cevap dilekçesi sunmak ve zamanaşımı def’inde bulunmak suretiyle savunmasını ıslah etmesinin bu aşamada mümkün olduğu gerekçesiyle ; “Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” karar vermiştir.Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde;davalı tarafça zamanda verilmiş cevap dilekçesi bulunmadığından ıslahla zamanaşımı definde bulunulamayacağını, davalı borçlu hakkında aynı borç hakkında daha önce 17.09.2007 tarihinde açılmış olan takibe ilişkin Küçükçekmece ….İcra Müdürlüğü’nün yenilenmiş dosya numarası olarak 2010/4011 sayılı icra takibi dosyası ile takip açıldığından zamanaşımı itirazının yerinde olmadığını,davalı tarafından cevap dilekçesi süresinde verilmediğinden ilk itiraz niteliğindeki yetki ve zamanaşımı itirazlarını kabul etmediklerini, zamanaşımına ilişkin ilk itiraz hakkında Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 2011/19767 E, 2013/19537 K. Sayılı kararında da belirtildiği üzere, “Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvaffakati ile yapılabilir.” denilmekle, bu konuda da hiçbir şekilde muvaffakatları olmadığını beyan ettiklerini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Konuya ilişkin Yargıtay 3.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2016/19373 E.2018/7265 K.sayılı ilamında; “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.06.2017 gün, 2017/17-1093E.,2017/1090 K sayılı ilamında da belirtildiği gibi “…6100 sayılı HMK’nın 176. maddesinde taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu nedenle olay bakımından cevap dilekçesinin ıslahı için öncelikle yapılması gereken usul işlemi davaya cevap vermekten ibarettir. Cevap dilekçesinin hiç verilmemiş olması halinde ortada ıslah edilmesi mümkün bir usul işleminin varlığından söz edilemez. Aksi halde, suskun kalınarak hiç cevap verilmemiş olması halinin bir usul işlemi olarak kabulü gerekir. Bu çerçevede süresi geçtikten sonra yapılan ve karşı çıkılan savunmanın da hiç yapılmamış gibi olduğunu ve aynı hukuki sonucu doğuracağını belirtmek gerekir. Usul işleminin ıslahla düzeltilmesi öncelikle geçerli bir hukuki işlemin varlığını gerektirdiğinden, yapılmamış hükmünde sayılan bir usul işleminin ıslahla düzeltilmesi de düşünülemez. Bu aşamada süresinde cevap dilekçesi verilmemesinin doğuracağı sonuca da değinmek gerekmektedir. Bilindiği üzere davalı, davaya cevap vermek zorunda değildir. Davanın cevapsız bırakılması ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemesi halinde davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı 6100 sayılı HMK’nın 128. maddesinde düzenleme altına alınmıştır. Bu kural, HUMK’nın yürürlükte olduğu dönemde de öğreti ve yargı kararlar ile kabul edilmiştir. Ancak, süresinde cevap dilekçesi vermemek suretiyle davanın inkarı ileri sürülen vakıaların inkarı niteliğinde olup, bu inkarın zamanaşımı def’ini de kapsadığı söylenemez. Ayrıca, davalının süresinden sonra yaptığı usuli işlemi ıslah ederek zamanaşımı def’inde bulunabileceğini kabul etmek ıslah ile kaçırılmış olan sürenin geri getirilmesi, daha doğrusu ıslah ile davaya cevap verilmesi sonucunu doğuracaktır. Oysa ki kanun ile belirlenen süreler kesin olup, ıslah kaçırılmış olan süreleri geri getiren bir yol değildir. Hal böyle olunca, yasal süresi geçtikten sonra verilen ve davacı tarafın itirazı ile karşılaştığı için hiç verilmemiş sayılan cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı def’inin ileri sürülemeyeceğinin …” kabulü gerekir. ” hususları açıkca vurgulanmıştır.Bu durumda davacının cevap dilekçesi sunmadığı,daha sonra ıslahla zamanaşımı definde bulunduğu,davacı tarafın ise buna açık bir muvafakatının bulunmadığı görülmekle,zamanında verilen ıslaha konu bir cevap dilekçesinin olmadığı gibi,davacı tarafın muvafakatının bulunmayışı gözetilerek,davalının geçerli bir zamanaşımı defi olmamasına rağmen mahkemece geçerli kabul edilerek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve hukuka uygun bulunmamıştır.Açıklanan nedenlerle; davacının istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmak ve bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine,Davacı istinaf karar harcını yatırmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/10/2020