Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2341 E. 2018/1806 K. 14.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/2341
KARAR NO : 2018/1806
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/04/2018
NUMARASI : 2016/628 E – 2018/442K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 14/12/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 1.500,00 TL’nin avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, 6446 sayılı EPDK’nın verdiği yetki ile bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararlarının ve belirlediği tarifelerin tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin talep edilemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Söz konusu kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı tarafça istinaf sebepleri olarak, davalı şirket tarafından haksız ve hukuki mesnetten yoksun şekilde düzenlenen faturalara istinaden müvekkili şirketten kayıp kaçak bedeli tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğu, söz konusu bedellerin iadesinin gerektiği, dava konusu uyuşmazlığın dayanağını taraflar arasındaki sözleşmesel ilişki oluşturduğu, açık kanun hükmü ve yerleşik uygulama halini almış Yargıtay içtihatlarıyla da sabit olduğu üzere, geçici 20.madde uyarınca, madde 17’de yer alan hükmün dava konusu uyuşmazlığa uygulanması ve EPDK hedef oranlarından fazla olacak şekilde tahsil edilen bedellerin iadesi gerektiği, elektrik enerjisinin nakli sırasında meydana gelen kaybın ve başka kişilerin kaçak kullanımı neticesinde oluşan elektrik bedellerinin abonelerden tahsil edilmesinin hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı, nitekim konuya ilişkin Yargıtay içtihatlarına göre de kayıp-kaçak, perakende satış hizmeti, iletim ve dağıtım bedellerinin faturalarda yer almasının kanun ve yönetmeliğe aykırı olduğu, 6719 sayılı kanun ilgili maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulduğundan, işbu dosyanın bekletici mesele yapılması gerektiği, netice itibariyle; davacı ve davalı taraf arasında akdedilen sözleşmenin, bizzat davalı tarafından hazırlanmış olup, genel işlem şartı niteliğindeki düzenlemeleri içerdiği, bu nedenle, söz konusu hükümler uyarınca dava konusu bedellerin tahsil edilmesinin haksız ve hukuki mesnetten yoksun olduğu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, EPDK mevzuatının sözleşme bakımından geçerlilik arz ettiği kabul edilse dahi, EPDK’nın kriterlerine aykırı şekilde tahsil edilen bedellerin müvekkili şirkete iade edilmesi gerektiği, açıklanan nedenlerle, EPDK kriterlerine aykırılık bakımından beyanda bulunmak üzere süre verilmeksizin tesis edilen hükmün bu sebeple eksik inceleme ile verildiği ileri sürülerek, kararın kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir.HMK 355. maddesi uyarınca, davacının salt davanın kabulü gerektiği yolunda istinafı bulunduğu, karar şekline ve kabule göre de feri hükümlere yönelik istinafı bulunmadığından, sadece ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Anılan yasanın bazı maddelerinin Anayasaya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurularının bekletici mesele yapılmamasına ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın yürürlük tarihi gözetildiğinde çok sayıda mahkemenin Anayasaya aykırılık başvurularının, yasal karara bağlama süresinin geçtiği ve sonuçlanmadığı, bazı mahkemelerinin başvurularının da usulden reddedildiği anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. (Anayasa m. 152,III; An. Mah. m. 28,IV c,2) Aksi halde, Anayasa Mahkemesine başvurmuş ve onun kararını beklemekte olan mahkeme, beklemeye son vererek, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırabilir. Dolayısıyla, mahkemenin, Anayasanın m. 152, III; Any. Mah.Kuruluş Kn m. 28,IV c,2 gereğince, Anayasa Mahkemesine başvurunun esastan incelenmesini beklemeksizin, yürürlükteki 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 04.06.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırılması ve Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruları bekletici mesele yapmaması hukuka aykırı bulunmamıştır. Kaldı ki, karardan kısa bir süre önce ve istinaf incelemesi sırasında 28/12/2017 de Anayasa Mahkemesi bu konudaki muhtelif mahkeme başvurularını reddetmiştir.Davacı tarafın EPDK mevzuatının sözleşme bakımından geçerlilik arz ettiği kabul edilse dahi, EPDK’nın kriterlerine aykırı şekilde tahsil edilen bedellerin müvekkili şirkete iade edilmesi gerektiği, açıklanan nedenlerle, EPDK kriterlerine aykırılık bakımından beyanda bulunmak üzere süre verilmeksizin tesis edilen hükmün bu sebeple eksik inceleme ile verildiğine ilişkin istinaf sebebinin incelenmesiyle, davacı tarafın dava başındaki talebi dava konusu bedellerin haksız alındığı, alınmaması gerektiği iddiasına dayalı olmakla ve davacı tarafın yargılama aşamasında tarifelere uygunluk denetimi yapılması yönünden talebi ve bu yönden ıslah da bulunmadığı gözetildiğinde, iddianın ileri sürülme şekli, mahkemenin taleple bağlılığı ilkesi sebebiyle bilirkişi incelemesinin davaya katkı sağlamayacağı kanaati ile davacı tarafın bu yöne ilişkin istinaf talebinin de yerinde olmadığı,böylece istinaf konusu kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu anlaşılmakla, HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince sınırlı sebeplere dayalı yapılan inceleme sonucu istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,
Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 35,90 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına ve istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,
İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/12/2018