Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2295 E. 2020/1282 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/2295
KARAR NO: 2020/1282
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/03/2018
NUMARASI: 2016/599 E – 2018/335 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 22/10/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, herhangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 19.500,00 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kararlarının iptali hususunda mahkemenin görevli olmaması İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla Danıştay’ın görevli olması sebebiyle görevsizlik kararı vererek dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde, dava konusu bedellere ait iade taleplerinin mali yükümlülüğü, ilgili dağıtım şirketine ait olduğundan husumetin …’ne yöneltilmesi gerekmekte olduğundan davanın husumet yönünden reddine, davacının talep ettiği faturalarda tahsil edilen dava konusu bedelleri tespit etmesi mümkün olduğundan belirsiz alacak davasının hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddine, davacının dava konusu talepleri haksız ve dayanaksız olduğunu, müvekkil şirket kanun, yönetmelik maddelerine istinaden ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun almış olduğu kararlara istinaden dava konusu bedelleri tahsil etme yetkisine sahip olduğundan davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın tarafı olmadığının kabulüne pasif husumet yokluğundan davanın reddine, kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, 6446 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun verdiği yetki ile bu bedellerin belirlenmesi için alınan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarının ve belirlediği tarifelerin tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin talep edilemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Söz konusu kararı davacı vekili istinaf etmiştir. İstinaf dilekçesinde özetle; 6719 sayılı yasanın kanunların geriye yürümezliğine ilişkin anayasal ilkeyi ihlal ettiğini, davanın reddine karar verilmesi nedeniyle davacı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, dava tarihinde dava açmakta haklı olduklarını, dava tarihinden sonra hasıl olan yasa nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerektiğini beyanla, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, aboneden tahsil edilen dağıtım, iletişim vb. diğer bir kısım bedelleri haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti ve iletim bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Anılan yasanın bazı maddelerinin Anayasaya aykırılığı iddiasına ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın yürürlük tarihi gözetildiğinde 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na 04/06/2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırılması hukuka aykırı bulunmamıştır. Kaldı ki; 28/12/2017’de Anayasa Mahkemesi bu konudaki muhtelif mahkeme başvurularını reddetmiş olup, Anayasa Mahkemesince anılan yasanın eldeki davalara da uygulanacağına ilişkin hükmü iptal edilmediğinden davalı tarafın bu bedelleri maliyet unsuru olarak talep edebileceği hususu kesinleşmekle, buna ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacının, lehine vekalet ücreti takdiri gerektiği yolundaki istinafı yönünden yapılan incelemeye göre ise; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 gün, 2009/18-421 E., 2009/526 K. sayılı ilamında belirttiği üzere, “Dava tarihinde davasında haklı olan davacının sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine masraf ve vekalet ücretine” hükmedilmesi gerekir. Yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Bu sebeple mahkemece davanın reddi yerine “dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi ve HMK 331/1 maddesi uyarınca maktu vekalet ücretinin haksız tarafa yükletilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve hukuka aykırılık oluşturmaktadır. Davacı tarafın, lehine nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğine ilişkin istinaf sebebi yönünden ise, uyuşmazlığın niteliği de gözetildiğinde davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm,esasında dava konusu bedellerin, davalı tarafça alınıp alınamayacağına dair mahkemece yapılan belirlemeye ilişkin bir tespit hükmü olduğundan, bu durumda parasal bir talebe ilişkin olsa da davada, gerek bu konudaki Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin muhtelif emsal kararları, gerekse açıklanan gerekçe uyarınca Avukatlık Asgari Ücret Tarife’sinin nispi vekalet ücreti hükümlerinin uygulanması söz konusu değildir. Yukarıda açıklanan gerekçeye binaen, red kararı verilmesi ve dava tarihindeki haklılık durumu sebebiyle davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesi usul ve hukuka aykırı olduğundan, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile, karar HMK 353/1-b-2 maddesi gereği düzeltilerek, bu konuda yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, yeniden esas hakkında; “Dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca maktu vekalet ücretinin davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesine, davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,” şair istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği tespit edilmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca kabulüyle kararın kaldırarak yeniden esas hakkında 1-Konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-Alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 35,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 18,50 TLnin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacının yapmış olduğu 2.235,80 TL yargılama gideri ve 54,40 TL harç olmak üzere toplam 2.290,20 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı kendisini vekil ile temsi ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 5-Taraflarca yatırılan gider/delil avanslarının kullanılmayan kısımlarının karar kesinleşince taraflara iadesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, Davacının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 112,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/10/2020