Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2125 E. 2020/1192 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/2125
KARAR NO: 2020/1192
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2018
NUMARASI: 2016/1231 E – 2018/271 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 15/10/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin gerçekleştirmiş olduğu kontroller esnasında davalının kaçak usulsüz elektrik kullanmış olduğu tespit edilerek hakkında kaçak tüketim tahakkuku işlemi gerçekleştirildiğini, davalı kendisine tahakkuk ettirilen bedeli ödemekten kaçındığını, bu sebeple müvekkili şirketin, kaçak olarak kullanılmış elektriğin bedeli olarak yapılan tahakkukun tahsili için davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından icra takibi başlattığını ve davalıya ödeme emri gönderdiğini, söz konusu ödeme emrinden, davalının beyanına göre 14/12/2015 tarihinde haberdar olduğunu, davalı borçlu bulunduğu miktarı ödemediği gibi borcunun olmadığı iddiasıyla icra takibine 15/12/2015 tarihinde, haksız ve dayanaktan yoksun olarak salt takibi durdurmak ve müvekkili şirketin alacağına kavuşmasını engellemek niyetiyle itiraz ederek takibin kötüniyetli olarak durmasına sebep olduğunu, davalı borçlunun haksız ve kötüniyetli itirazının iptali ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibinin devamını, davalı borçlunun %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini, esas yönden de davanın reddine, müvekkiline yöneltilen haksız takip nedeniyle alacaklının %20 haksız takip tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; ” davalının kaçak elektirik tutanağında adı geçen şirketin tutanağın tutulduğu tarihte temsilcisi olduğu belirlenmiş ise de; davaya konu kaçak elektrik tutanağına ilişkin aboneliğin davalı adına değil dava dışı şirket adına kayıtlı olduğu, davadan önce davacı tarafça düzenlenen ihtarnamelerin de bu sebeple dava dışı şirket adına düzenlendiği, anlatılan nedenlerle davalı yetkili ile dava dışı şirket arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu, bu sebeple davaya konu takibin davalı ve dava dışı şirket aleyhine başlatılması gerekirken yalnızca davalı adına takibe girişilmesinin taraflar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunması nedeniyle mümkün olmadığı” gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuruluştur.Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; kaçak tespit tutanaklarının davalı adına düzenlendiğini, haklılıklarının bilirkişi raporuyla da belirlendiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Uyuşmazlık, kaçak elektrik tutanağı nedeniyle başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; 11/08/2009 tarihli kaçak-usulsüz elektrik tespit tutanağında tesisat numarasının … ve … Ltd. Şti. … olarak belirtildiği, tutanağın çalışanı olduğu belirtilen … huzurunda tutularak reşit olmadığı için imzasının alınmadığı, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 14/02/2018 tarihli müzekkere cevabında; dava dışı … Ltd. Şti.’nin 28/04/2009 ile 15/02/2016 tarihlerinde Davalı …’nun münferiden yetkilisi olduğu, bu tarihten itibaren yetkilisinin ise; … olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre kaçak tespitinin yapıldığı yerde dava dışı şirketin faaliyet gösterdiği konusunda ihtilaf yoktur. Yerleşik yargısal uygulamada kabul edildiği üzere; tüzel kişiliğin varlığı asıl olup borcun yükümlüsü olan bir tüzel kişilik bulunmakta iken şirketin ortaklarına ya da başka bir şirkete karşı bu borçtan dolayı yönelinemeyecektir. Ancak tüzel kişiliğin kötüye kullanıldığı bazı istisnai hallerde tüzel kişilik perdesi aralanmak suretiyle gerçek ya da tüzel kişi ortakların sorumluluğu cihetine gidilebilecektir. Uygulamada ve doktrinde tüzel kişi ile ortaklarının alanlarının ve malvarlığının birbirine karışması halinde, yetersiz sermaye durumunda, aynı şirketler topluluğu içinde yer alan kardeş şirketler arasında koşulların varlığı halinde ve çok istisnai hallerde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisinin uygulanmasının mümkün olabileceği de kabul edilmektedir. “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” ana kuralın istisnası olarak ancak belirli ve sınırlı durumlarda “sakınılarak” uygulanması gereken bir yoldur. “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi”nin belirli ve sınırlı durumlarda sakınılarak kullanılması gereken bir yol olduğu ve somut uyuşmalık bakımından perdenin aralanması koşullarının oluşmadığı nazara alınarak mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olduğuanlaşılmıştır. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararın mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 15/10/2020