Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2078 E. 2019/1045 K. 24.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/2078
KARAR NO : 2019/1045
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/04/2018
NUMARASI : 2016/742 E- 2018/197K
DAVANIN KONUSU: İstirdat
KARAR TARİHİ: 24/06/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının kullandığı elektrik sebebiyle davalıların abonesi olduğunu, davacının davalılar nezdindeki tüm aboneliklerine ilişkin düzenlenen faturalarda kayıp kaçak vs bedeller olarak yansıttıkları bedellerin haksız olarak alındığını,bu bedellerin belirlenerek herbir davalının sorumlu olduğu bedellerin belirlenmesi gerektiğini beyanla,şimdilik herbir davalıdan ayrı ayrı 1.000,00 TL olmak üzere toplam 4.000,00 TL.nın ödeme tarihlerinden itibaren ticari faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; yetki itirazında bulunarak yetkili mahkemenin davalı ikametgah mahkemesi olan Kocaeli Mahkemeleri olduğunu, davalılar arasında dava arkadaşlığı bulunmadığını, bu nedenle davanın tefrik edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin davacı şirkete sattığı elektrik enerjisini, … ile yapmış olduğu Dağıtım Sistem Kullanım Anlaşması kapsamında … kurulu hattı üzerinden alıcıya ulaştırdığını, mevzuata aykırılık teşkil edecek herhangi bir uygulamanın gerçekleşmediğini, müşteriden tahsil edilen kayıp kaçak bedelinin dağıtım şirketi olan …, iletim sistemi kullanım bedelinin iletim faaliyetini yapan … aktarılmak üzere dağıtım şirketi olan …, dağıtım sistemi kullanım bedelinin dağıtım şirketi olan …, sayaç okuma bedelinin …, TRT payının TRT’ye, enerji fon bedelinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına, Belediye Tüketim Vergisinin tüketicinin adresinin bulunduğu yer belediyesine (Fatih Belediyesi), KDV’nin Vergi Dairesine aktarıldığını, perakende satış hizmet bedelinin ise davacıya düzenlenen faturada belirtildiği şekilde davacıdan alınmadığını, tedarikçi firma ile dağıtım şirketinin müşteriye karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu olmadığını, sözleşme hükmü gereğince kayıp/kaçak bedelinin davacı tarafından karşılandığını belirterek davanın reddini istemiştir. Davalı yönünden yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiği görülmekle,yapılan yargılama sonunda mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 Sayılı Yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Sözkonusu kararı davacı vekili istinaf etmiştir. İstinaf dilekçesinde özetle, dava konusu bedellerin Yargıtay içtihatlarına ve hukuka aykırı olarak tahsil edildiğini, bu konudaki emsal Yargıtay kararları olduğunu, bu yasanın getirdiği düzenlemenin kanunların geriye yürümezliği şeklindeki Anayasal ilkeyi ve hak arama özgürlüğünü ihlal ettiğini, Mahkemenin yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın Anayasa’ya aykırılığı ile ilgili olarak yapılan başvuruların sonuçlanmasını beklemediğini, davanın kabulü ile aksi taktirde yasa değişikliğinin geçmişe uygulanması sebebiyle dava açmakta haklı olmaları gözetilerek davanın konusuz kalması sebebiyle davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi için kararın kaldırılmasını istemiştir.Konuya ilişkin emsal Yargıtay 3.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2016/2593 E.2017/13551 K.sayılı kararında “Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak bedelinin istirdadı için yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.TTK’nun 4.maddesinde ise, ticari davalar tanımlanmıştır. Anılan maddenin 1.fıkrasında “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda…”sayılan davaların ticari dava olduğu öngörülmüştür.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir” hükmünü içermektedir. 26/06/2012 tarihinde kabul edilen ve 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6335 sayılı yasanın 2.maddesinde, “6102 sayılı Kanun’un 5. maddesinin başlığı” 2. ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler” şeklinde, 1. fıkrasında yer alan “davalara” ibaresi ise ”davalar ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine” şeklinde 3.ve 4. fıkraları da Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır. Somut olaya bakıldığında ise; davacı üniversite olup, 6102 sayılı TTK’nun yukarıda ifade edilen yasa hükümleri de incelendiğinde, davacının tacir sıfatını taşımadığı , ticari işletmesi olmadığı ve yine taraflar arasındaki uyuşmazlığın da ticari nitelikte bulunmadığı açıktır. Bu nedenle, somut olayda; 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanamayacağı ve uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda davaya bakmaya Genel Mahkemeler görevlidir. Bu nedenle, mahkemece; yukarıda belirtilen yasa hükümleri ve açıklamalar uyarınca davada genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunun gözetilmesi ve görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davaya bakılıp neticelendirilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir” demiştir. Yargıtay 3.Hukuk Dairesi Başkanlığı 2016/18404 E.2016/12784 K.sayılı ilamında “Davacı vakıf üniversitesi; kazanç amacı olmamak şartı ile mali ve idari konular dışında akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabi olarak Yükseköğretim Kurulunun görüş ve önerisi üzerine kanunla, tüzelkişiliği haiz olmak üzere kurulmakta olup; bu tüzel kişiliğinde, gerek 2809 sayılı Kanun hükümleri ve gerekse Anayasa Mahkemesinin 30.05.1990 günlü ve 1990/2 E 1990/10 K. sayılı kararı uyarınca kamu tüzel kişiliği niteliğinde olduğu tartışmasızdır.Bu haliyle, davacı üniversite tarafından sunulan eğitim hizmeti sırasında kullanılan elektrik aboneliğine bağlı olarak açılan davaya, genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin bakmakla görevli olduğu gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme ile dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir” demiştir.Somut davada, davacı … Üniversitesinin Vakıf Üniversitesi statüsünde olduğu, kazanç amacı olmamak şartı ile mali ve idari konular dışında akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabi olarak Yükseköğretim Kurulunun görüş ve önerisi üzerine kanunla, tüzel kişiliği haiz kurulduğu, 2809 Sayılı Kanun ile ve Anayasa Mahkeme kararı ile belirlendiği üzere bir kamu tüzel kişisi olduğu, tacir olmadığı, davanın ticari işletme ile ilgili bulunmadığı gözetilerek, bu aşamada davacının bu statüsü nedeniyle tacir olmaması sonucu, davanın da 6102 sayılı TTK 4.maddede sayılan mutlak ticari davalar kapsamında bulunmadığı anlaşılmıştır.Kaldı ki, 6102 sayılı TTK 19/2.maddesi açısından taraflardan biri için ticari sayılan işin, diğeri içinde ticari iş sayılmasının, davayı ticari dava lahine getiremeyeceği, mutlak ticari davalar dışında, ticari davanın, ticari işletme esasına göre belirleneceği kabul edilmelidir. Davacı tacir olmayıp, iş ticari işletmeyle de ilgili olmadığından, bu davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Davacının istinaf talebinin kabulü ile davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olması sebebiyle, göreve ilişkin dava şartı yokluğundan usulden red kararı verilmesi gerekirken davaya devamla esas hakkında karar verildiği anlaşılmakla, kararın HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın Kocaeli Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmesini temin için dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 355, 353/1-a-3 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkeme kararı kaldırılarak, dosyanın görevli Kocaeli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesinin temini için İlk Derece Mahkeme’sine geri gönderilmesine,Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 24/06/2019