Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2061 E. 2020/267 K. 26.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/2061
KARAR NO: 2020/267
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/04/2018
NUMARASI: 2016/1025 E – 2018/364 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 26/02/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin abonesi olduğu sayaçlara ilişkin son 10 yılda her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden şimdilik 5.000,00 TL ve alınan KDV’lerin ödeme tarihlerinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 Sayılı Yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Sözkonusu kararı davalı vekili istinaf etmiş olup, istinaf dilekçesinde özetle, mahkemenin 6719 sayılı kanunda yapılan değişiklikler nedeniyle davanın konusuz kaldığı belirtilerek, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin takdir edilmesinin gerektiğne ilişkin gerekçesinin yerinde olmadığını, mahkemenin davacının emsal Yargıtay HGK kararına göre davayı açmakta haklı olduğuna ilişkin tesbitin de hatalı bulunduğunu, mahkeme kararında bahsedilen Yargıtay HGK kararında eğer kayıp kaçak bedeli alınıyorsa bu bedelin iadesinin talep edileceğinin belirtildiğini, ancak bu karara göre de kayıp kaçak bedelininin alındığının kanıtlanması gerektiğini ,bu yöndeki savunma dikkate alınmadan kayıp kaçak bedeli alındığı varsayımından hareketle hüküm kurulmuş olduğunu, bu durumun hukuka aykırı olduğunu, diğer yandan davacı şirketin Organize Sanayi Bölgesi içinde faaliyet göstermekte olup (OSB iletim sistemi kullanıcısı olduğu için) müvekkili OSB’nin ,dağıtım şirketleri gibi doğrudan indirici trafo merkezlerinde bulunan sayaçlardan ölçülen değerler üzerinden elektrik satın aldığını, bu sebeple OSB’nin aldığı ve sattığı enerji faturalarında kayıp-kaçak bedeli bulunmadığını, mahkemece bu savunmaların elektrik bilirkişisi vasıtasıyla değerlendirilmediğini ve ayrıca davanın açıldığı anda davacının haklı olduğu kanıtlanmamış iken, yargılama giderlerinden ve vekalet ücretlerinden davalının sorumlu tutulmasının da usule ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüş, kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; davalı tarafça istinaf sebeplerinden birisi olarak ,her ne kadar mahkemenin istinaf konusu kararının gerekçesinde yer alan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/7-2454 E ve 2014/679 karar sayılı ve 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararlarında, Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir. Bu sebeplerle ,davalı tarafın HGK kararına göre bu bedellerin alınacağı,ancak iade edilebileceği şeklindeki istinaf sebebi yerinde bulunmamaktadır. Diğer istinaf sebeplerinin incelenmesiyle , yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunla 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun bir kısım maddeleri değiştirilmiş, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı kanunun getirdiği yeni düzenleme ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirilmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Bundan başka, dava devamı sırasında, dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayrimenkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun ya da Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle davanın konusuz kalması mümkündür. Davanın konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde, mahkemece esas hakkında; “Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin hüküm kurulması gerekmektedir. Bu tür kararlar, hükümler gibi nihai kararlardandır. Mahkeme kararı, aynı zamanda dava konusu hakkın mevcut olmadığını da tespit ettiği için tespit hükmü niteliğindedir. Davanın konusuz kalması halinde, mahkemece; yargılamaya devam edilerek davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haklı olduğunun tespit edilmesi, o taraf lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekir. Başka deyişle, yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada, yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde, davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden taraf lehine “maktu vekalet” ücretine hükmedilmesi, yargılama giderlerinin ise karşı taraftan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarih, 2009/18-421 E. – 2009/526 K. sayılı kararında “Dava tarihinde haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilmiştir. Dava tarihindeki mevzuat, Yargıtay HGK’nun yukarıda alınan kararları ve 3. HD.’nin kararlarına göre davacı dava tarihi itibariyle eldeki davayı açmakta haklıdır. Ancak dava açıldıktan sonra geçmise etkili şekilde yürürlüğe giren yasa değişikliği sebebiyle dava konusuz kalmıştır. Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir. (HMK 326/1) Aynı şekilde, vekalet ücreti yönünden de haksız çıkan taraf aleyhine hüküm kurulur. (HMK 330/1) Dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde ,yukarıda açıklanan Yargıtay HGK kararı uyarınca yargılama giderlerinden, dolayısı ile karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması olanaklı değildir. Bu itibarla, yasa değişikliği sebebiyle karar verildiği gözetilerek, davalı taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi mümkün olmadığından, davalı tarafın istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Diğer yandan, dava dilekçesine ekli bir kısım faturalarda OSB’nin kullanıcılarına bu bedelleri ekleyip yansıttığı, bir kısım faturalarda ise, o dönemlerde şeffaflık olmadığından faturaların içeriğine gizlenerek ve dahil edilmek suretiyle yansıttığı anlaşılmakla, davalının, faturalara dahil etmediği ve bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğine ilişkin istinaf sebepleri dinlenebilir ve kabul edilebilir görülmemiştir. Bu sebeplerle ,kararda usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmakla, davalının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 341,55 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 305,65 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderinin istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.26/02/2020