Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/1795 E. 2020/913 K. 23.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/1795
KARAR NO: 2020/913
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/01/2018
NUMARASI: 2015/394 E – 2018/42 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 23/09/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan 25/08/2008 tarihli sözleşme ile davalının büyükbaş hayvanların kesiminden sonra ortaya çıkan ve … ismi verilen ürünün satışından sonra davacıya % 40 kâr payı ödemesini kabul ettiğini, davalının Afyon’da faaliyet gösterdiğini, vergi dairesi kayıtlarının bulunduğunu,ayrıca davalının ilgili ürünleri ihraç yolu ile satmasına rağmen davacıya kar payı ödemediğini, vergi levhasına yansıyan kar payları ile işin niteliği gereği kayıtlara yansıtılmaması nedeniyle davacıya isabet edecek kar payının bilirkişi raporuyla belirlenmesi ile tüm fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek bankalarca ödenen en yüksek ticari faiz oranına göre davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesine ekli sözleşmede, sözleşme metnini kapsar şekilde imzanın bulunmadığını, davacı tarafın kötü niyetli olarak sözleşme metnini kendisi alacaklı olacak şekilde düzenlediğini ve imzalı olan arka sayfaya eklediğini,davalının kar payı sözleşmesi imzalamadığını, kar paylaşımı ve diğer hususları içeren ön sayfanın sonradan eklendiğini, davanın yetkili mahkemede açılmadığını, sözleşmenin ön sayfası imzalı olmadığı için hukuken geçerli olmadığını, sözleşmenin yetki ile ilgili maddesininde geçerli olmadığını, sözleşmenin ön sayfası incelendiğinde yükümlülüklerin tek taraflı olan davalıya yüklendiğini, davacının hiçbir yükümlülüğü olmadığını, cezai şartın bile tek taraflı davalıya yüklendiğini beyanla,sözleşmenin ön sayfasının değiştirilmesi sonucu imzasız olan ön sayfanın geçersiz olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı dava değerini 151.462,61 TL’ye yükselterek eksik harcı ikmal etmiştir.Mahkemece alınan kök ve ek bilirkişi raporuna göre, taraflar arasında 25/08/2008 tarihli sözleşme bulunduğu, sözleşme konusunun kırkbayır adlı ürünün satışı sonrasında kar paylaşımı olduğu, sözleşmeye göre gelirden gider düşüldükten sonra net karın %40’ının davacıya ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davalının ticari defterlerinin incelenmesinde 2010 – 2011 yılı ticari defterlerinin delil vasfı taşımadığı, 2009 – 2012 – 2013 – 2014 – 2015 yılı ticari defterlerinin lehine delil vasfı taşıdığı, sözleşmenin ilk sayfasında imza olmayıp ikinci sayfasında davacı ve davalı kaşe imzası bulunduğu, 2008 – 2015 dönemlerinde kırkbayır adlı ürünün satışından tüm giderler, vergiler ve geçmiş zararları mahsup edildikten sonra net 378.656,54 TL kar elde edildiği ve sözleşmeye göre davacının payına düşen %40 bedelin 151.462,61 TL olduğunun belirlendiği,taraflar arasındaki sözleşmeye ilişkin davalı sözleşmenin ön sayfasının imzasız olması nedeniyle davacının kötü niyetli olarak sözleşmeyi kendi lehine düzenleyip imzalı sayfa ile birleştirdiği bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğu iddiasında bulunmuş ise de, davanın devamı süresince davacı ile aralarındaki sözleşmenin ilk sayfasını sunmadığı, bu nedenle davalının bu beyanına itibar edilmediği ve sözleşmenin dosyada mevcut hali ile geçerli olduğunun kabul edildiği, davalının ticari defter incelemesine göre 2008 yılından dava tarihine kadarki kırkbayır adlı ürünün gelir rakamlarından giderler, zarar ve hesaplanan verginin düşülmesi neticesinde 378.656,54 TL net karı olup geçerliliği mahkemece kabul gören sözleşme hükümlerine göre davacının bu miktarın %40’ına tekabül eden 151.462,61 TL talep edebileceği gerekçesiyle, “Davanın ıslah gibi kabulüne,151.462,61 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili istinaf talebinde bulunmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde;ülkemizde esnaf ve tacirlerin büyük bir çoğunluğunun vergisel kayıtları gerçeği yansıtmadığını, yapılan bilirkişi incelemelerinde salt vergisel kayıtların baz alınmasının aslından da az bir kar hesaplamasına neden olduğunu,gerçek karın hesaplanması için talepleri doğrultusunda gümrük giriş çıkış kayıtları esas alınması gerektiğini,bu konudaki itirazlarının değerlendirilmediğini,eksik inceleme ile mahkeme tarafından hükmedilen tutarın gerçek karın çok altında olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; karara dayanak olan 25/8/2008 tarihli sözleşmenin tek taraflı olarak davalıya edimler yüklediğini ve edimlerin bulunduğu ilk sayfasında davalının imzasının olmadığını,davalının imzası olmayan sayfanın kötü niyetli olarak davacı tarafından bilgisayar ortamında düzenlenerek ikinci sayfaya eklendiğini,davayı ispat yükünün davacıda olduğunu, öncelikle sözleşmenin ilk sayfasının ibraz edilmesi gibi bir yükümlülüğün davalıya yüklenemeyeceğini, kaldıki davalının imzasının olmadığı tek nüsha bir sözleşmenin ilk sayfasını ibraz etmesinin mümkün olmadığını,davalı tarafça davacıya karşı yükümlülük altına girdiği bir sözleşme imzalamadığını,davacı tarafın davayı açtığı sırada metnin tamamında davalının imzası olan sözleşmeyi mahkemeye ibraz etme yükümlülüğü olduğunu,ayrıca davacı ile aralarında yaptıkları davaya konu bir sözleşme bulunmadığını,raporlara itirazlarının değerlendirilmediğini,sözleşmede davalıya yüklenilmiş edimin karşılığında davacı tarafça ne yapılacağına ilişkin en küçük bir edim belirtilmediğini,konuya ilişkin emsal kararı sunduklarını ve Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2012/24788 Esas 2013/3356 Karar nolu ilamında da aynen “somut olayda, taraflar arasında düzenlenen 1/3/2008 tarihli iki sayfadan ibaret emlak sözleşmesinin incelenmesinde; tarafları borç ve yükümlülük altına sokan ilk sayfada imza bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda, taraflar arasında yazılı olarak yapılmış geçerli bir tellallık sözleşmesinin varlığından bahsedilemez. Açıklanan nedenle davacı tellallık ücretine hak kazanamamıştır. O halde mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” denildiğini,kararda ıslah tarihi yerine davanın tamamına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir. Somut davada davacının sunduğu adi ortaklık sözleşmesinin 1.sayfasında tarafların imzasının bulunmadığı, 2.sayfasında ise ortaklığın diğer hükümlerinin de açıklığa kavuşmadığı,davalının da böyle bir sözleşme ve davacı ile adi ortaklık bunuduğunu açıkca kabul etmediği görülmektedir. TMK’nun 6.maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”, HMK’nun 190.maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. ” Kural olarak, adi ortaklık ilişkisinin geçerliliği herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak, ihtilaf çıktığında, adi ortaklık ilişkisinin varlığını ispat yükü iddia eden düşer. Bu iddiayı ileri süren taraf, adi ortaklık ilişkisi bir sözleşme olduğundan, iddiasını HMK. md.200 gereğince senet (kesin delil) ile ispat etmelidir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Davacı tarafça dosyaya sunulmuş adi ortaklık sözleşmesinin 1.sayfasında davalının imzasının bulunmadığı anlaşılmıştır. Davalı taraf ise, aralarında bir sözleşme ve adi ortaklık bulunduğunu kabul etmemiştir. Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre, adi ortaklık sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması şekil şartı olmasa da, ispat koşulu yönünden önemlidir. Taraflar arasındaki adi ortaklığın varlığının tespiti yargılamayı ve yazılı delil ile ispatı gerektirmekte olup, taraflarca dosyaya ibraz edilmiş tüm nüshaları taraflarca birlikte imzalanmış yazılı bir ortaklık sözleşmesi bulunmadığı görülmüştür. Bu durumda davacının ispat delilleri açısından açıkça yemin deliline de dayanmadığı görüldüğü gibi, davanın tanık ile ispatlanması söz konusu değildir. Davacı adi ortaklığın varlığını usulünce ispat edememiştir.Sözleşmenin tüm nüshalarının sözleşme taraflarınca imzalanması gerektiğinden,sunulan sözleşmenin 1.sayfası bu niteliği taşımayıp geçersiz olduğundan,davacı yemin deliline de dayanmadığından ,davanın reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi usul ve hukuka uygun bulunmamıştır. Buna göre , davacının yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, davalının istinaf talebinin ise kabulü ile karar HMK 353/1b-2.madde gereği düzeltilerek “Davacının davasının reddine” dair yeniden esas hakknıda karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A) Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, B) Davalının istinaf talebinin kabulü ile HMK 353/1b-2.madde gereği karar düzeltilerek yeniden esas hakkında; 1-Davacının davasının reddine, 2- Alınması gereken 54,40 TL harcın davacı tarafından yatırılan 170,78 TL peşin harç, 2.415,82 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 2.586,60 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.532,2 TL harcın karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince talep halinde davacıya iadesine, 3- Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Davalının yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 5- Davalı kendisini vekil ile temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca reddedilen kısım üzerinden hesaplanan 18.338,95 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısımın ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, İstinaf incelemesi ile ilgili olarak; Davacıdan alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davalıdan peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene davalıya isteği halinde iadesine, Davacının istinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından istinaf yargılama gideri olarak yapılan toplam 6,50 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/09/2020