Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/1724
KARAR NO: 2020/917
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2017
NUMARASI: 2015/1090 E – 2017/923 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 23/09/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında arsa karşılığında hasılat paylaşım usulü ile yapılması konusunda sözleşme imzalandığını, sözleşme uyarınca yapılacak işin çevre ihata duvarları ve site içerisindeki istinat duvarlarının, mevcut proje ve şartname mahal listesindeki imalat şekline göre yapılmasının uygun olmadığından davalı tarafın talebi ve yapılan proje değişikliği nedeniyle duvarların taş olarak yapıldığını, bu durumun maliyet artışına sebebiyet verdiğini, inşaat ruhsatlarını alma yükümlülüğünün davalı şirkete ait olduğunu, davalı idarenin talimatı ile gerekli ruhsatların var olduğunun kabulü ile davacı şirket tarafından işe başlandığını ve inşaatların belirli bir seviyeye gelmesinden sonrasında Karamürsel Belediyesi tarafından inşaatların ruhsat yokluğu nedeniyle mühürlendiğini, bu nedenle imalatların durduğunu, uzun bir müddet sonra belediyelerin anlaşması üzerine imalatlara tekrar başlandığını, bu durumun davalı şirket yönünden piyasada güveninin sarsılmasına yol açtığını, ayrıca Kocaeli Büyükşehir Belediyesine verilen dairelerin liste fiyatlarından, davacının muvafakati olmaksızın %15 oranında indirim yapılarak ödeme yapılması yoluna gidildiğini, meydana gelen zararların telafisi için fiyat artış ve indirim uygulaması gibi tedbirlerin şerefiye usulü ile yapılıp homojen yapılmadığından her dairenin satış fiyatında aynı oranda artışın meydana gelmediğini, yasal geçerliliği olmayacak protokoller yapıldığını, bankalarla yapılan anlaşmalarda kredili satışlarda bankaların komisyon kesintisi uygulandığını, yine gecikmeden doğan kira bedellerinin de protokoller geregince kesilmemesi gerekmesine rağmen kesilmesi yoluna gidildiğini, tüm bu nedenlerle yaklaşık 600.000,00-TL civarında davalı şirketin zararının oluştuğunu beyanla, taş duvarlar, atık yağmur suyu ve ENH deplase için 100.000,00-TL, A tipi 95 m² dairelerin fiyat farkı için 100.000,00-TL, A Tipi 125 m² dairelerin fiyat farkı için 200.000,00-TL, A Tipi Dubleks Dairelerin fiyat farkı için 100.000,00-TL olmak üzere 500.000,00-TL alacaklarının fazlaya ilişkin hakları saklı olmak kaydıyla ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı tarafça, bilirkişi raporu sonrası ıslah dilekçesi sunularak toplam taleplerini 560.386,29-TL’ye çıkardıkları bildirilmiş,ancak mahkemece tahkikat tamamlandıktan sonra ıslah mümkün olmadığı gerekçesiyle 06/12/2017 tarihle celsede ara kararda ıslah talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, çevre ihata duvarları ve site içerisi arazi kotları ile proje kotları uyumsuzluğu nedeniyle yapılan ilave taş duvarlar nedeniyle, davalı şirketin genel uygulaması ve sözleşmenin 4.13. maddesi uyarınca iş artışının davalı tarafından karşılanacak kısmının yüklenici payına ilave edildiği ve kesin hak ediş ile yüklenicinin alacak hanesine yansıtıldığı, davacının bu nedenle bu yöndeki alacak iddiasının dayanaksız olduğu, Kocaeli Büyükşehir Belediyesine satışı yapılan dairelerin satış fiyatları ve indirim oranlarını gösteren fiyat tablosunun davacı firmayı münferit imzası ile temsil ve ilzama yetkili … tarafından imzalandığı, satışların bu fiyatlar üzerinden yapıldığı, kesin hesabında imza altına alınan fiyatlar doğrultusunda yapıldığı, dava konusu alacak iddialarının geçici kabul ve kesin kabul süreçlerinde itiraza konu olmadığını beyanla, davanın reddini istemiştir. Davada kat karşılığı inşaat ve hasıllat paylaşımı sözleşmesinden kaynaklanan ödenmeyen hak ediş bedeli ve haksız yapılan kesintilerin iadesi istenilmekle,mahkeme keşif sonrası alınan 12/12/2016 tarihli kök bilirkişi heyet raporunda ; peşin alımlarda uygulanacak %15 iskonto oranını içeren fiyat tablosunun altında davacı şirket ortaklarından …’nin imzasının olduğu ve imzanın yetkili kişi tarafından atılması sebebi ile %15 indirim yapıldığı için davacı şirketin davalıdan talep etme hakkının bulunmadığı, davacı tarafın ilave olarak yaptığı işler sebebiyle, hak ediş yapıp davalıya faturalandıramadığı işler için fatura düzenlemek suretiyle davalıdan KDV dahil 590.264,00-TL+106.247,52-TL=696.511,52-TL isteyebileceğinin belirtildiğini,itirazüzerine ek raporda ise ; sözleşme hükümlerine göre %78 yüklenici payı olmak üzere 409.004,94-TL ve %22 idare payı olmak üzere 115.360,37-TL olduğu, ilave işler bedeli olarak KDV dahil 115.360,37-TL x 0,18 = 136.125,23-TL yüklenici hak edişine yansıtıldığı, yüklenicinin talep edebileceği ilave işler bedelinin 696.511,52-TL – 136.125,23-TL = 560.386,29-TL olduğunun hesaplandığını,dava dilekçesinde dava değerinin 500.000 TL olarak gösterildiği,bu miktarın 400.000 TL sı daire fiyat farklarına ilişkin olup 100.000 TL sı taş duvar, atık yağmur suyu + ENH Deplase için talep edildiği,davacı daire satışlarındaki indirimden dolayı tazminat talep etmiş ise de bedel indirimi konusunda alınan kararda davacı şirketin yetkilisi …’nin imzası bulunduğundan davacının indirime rızası olduğu gerekçesi ile bu talebi kabul edilmeyerek dava dilekçesindeki 400.000 TL tutarında tazminat talebinin reddedildiği, dava dilekçesindeki ilave maliyetlerden dolayı talep edilen 100.000 TL alacak bakımından ise, keşif sonrası alınan bilirkişi rapor ve ek raporunda ek maliyetler bedeli KDV dahil 696.511,52 TL hesaplandığı, davalı tarafından dava açılmadan önce ek maliyetler için ödenen KDV dahil 136.125,23 TL bu miktardan düşüldüğünde 696. 511, 52 – 136. 125, 23 TL = 560.386,29 TL ödeme ile karşılanmayan ilave iş bedeli bulunduğu,bilirkişilerin ilave işlerin yüklenicinin kusurundan değil, zorunluluktan olduğu gerekçesi ile ilave işler bedelinin tamamının davalı tarafından yükleniciye ödenmesi gerektiği konusunda mütalaada bulunmuş iseler de bilirkişilerin bu görüşleri mahkemece kabul edilmeyerek, mahkemece sözleşme hükümlerine göre , sözleşmenin hasılat paylaşımı sözleşme olması nedeni ile davalı idarenin %22 oranında sorumlu olması gerektiği gerekçesi ile kısmi ödeme ile karşılanmayan ek maliyet tutarı olan 560.386,29 nin orana göre paylaştırılması sonucu 560.386,29×22/100=123,284,98 TL. davalının ilave ek maliyet ödemesi gerektiğine,ancak dava dilekçesinde 100.000 TL talep edildiğinden , ıslah talebi de reddediliğinden taleple bağlı olarak, “Açılan davanın kısmen kabulü ile,100.000,00-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Mahkemenin bu kararına karşı davacı vekili ile katılma yoluyla davalı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde ;davanın kısmen kabulüne karar verilmesine rağmen diğer kısım yönünden reddine karar verilmediği halde davalı lehine masraf ve vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olmadığını,tahkikatın eksik olduğun,liste fiyatlarında davacı oluru olmadan %15 indirim yapılmasına dair inceleme yapılmadığını,mahkemece davacı yetkilisi olduğu ileri sürülen kişi için verilen vekaletnamedeki yetkilerin incelenmediği,belediyenin inşaatı mühürlemesi sonrası davacının şantiye masraflarının raporlarda değerlendirilmediği,banka komisyonları,kira bedellerinin de tartışılmadığı,keşif sırasında davacı tanıklarının dinlenilmesi hususunda taleplerinin tutanakta yer almadığını,ayrıca ıslah taleplerinin 06/12/2017 tarihli oturumda sözlü yargılamaya geçildikten sonra yapılması nedeniyle reddine karar verildiğini,ıslahın HMK 177/1.maddesine göre tahkikat bitinceye kadar yapılabileceğini,ıslah talebinden önceki duruşmanın 11/10/2017 olduğunu,bu oturum ara kararında tahkikat safhasının sona erdiği ve sözlü yargılamaya geçildiğine ilişkin hüküm olmadığını,ıslah talebinin ise 09/11/2017 tarihli olduğu,ıslah talebinin reddinin ise 06/12/2017 tarihi olduğu ,bu tarih itibarıyla tahkikatın bitmiş sayılmayacağı,çünkü tahkikatın bittiğinin tefhim ve tebliğ edilmediğini,ıslah talebinin reddinin de yasaya uygun olmadığını,bilirkişi raporları ile mahkeme kararının arasında farklılık olduğunu,temsilci …i’nin davacıyı temsile yetkili olup olmadığının ticaret odası nezdine de araştırılmadığını, zarar araştırmasının indirimli hali de yapılmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde;davacı istinafının reddi ile ,bilirkişi raporundaki ilave işler yönünden eksik inceleme yapıldığını,davacı ile metraj tespiti ve kesin hesap konusundaki yazışma ve belgelerin değerlendirilmediğini,raporlar arasında fark olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını istemiştir. Davacı tarafın ıslah talebi konusundaki istinaf sebeplerine göre yapılan inceleme sonucunda ;mahkemece 14/06/2017 tarihli taraf vekillerinin mazeret verdikleri celsede,taraf vekillerinin mazeretlerinin kabulüne,davalı vekilinin ek rapora itirazlarının reddi ile tahkikat sona erdirilerek gelecek celse sözlü yargılamaya geçilmesine ve sözlü yargılama gününün meşruatlı davetiye ile tara vekillerine tebliğine ilişkin ara karar oluşturulduğu,bu ara kararın tebliğ edilmediğine ilişkin bir sonraki celsede taraf itirazlarına rastlanmadığı ,davacının ıslah talebinin 09/11/2017 tarihi olduğu,aradaki 11/10/2017 tarihli celsede gelecek celse karar verileceğinin belirtildiği, heyette değişikliği olduğu da görülmekle ıslah konusunda değerlendirme yapılmadığı,bir sonraki celse olan 06/12/2017 tarihli celse mahkeme heyeti teşekkül ederek daha önceden tahkikatın sonlandırıldığı gerekçesiyle davacının ıslah talebinin reddine ve daha sonra esas hakkında karar verildiği görülmekle, mahkemece HMK nun 177. maddesi hükümlerine göre ise davanın ıslahının tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği nedeniyle tahkikat aşaması sonlandırıldıktan sonra dava ıslah edilemeyeceği gerekçesiyle ıslah talebinin reddine karar verilmiştir. HMK’nun 184. maddesinde , tahkikat aşaması; hakimin, tarafların dilekçelerinde ileri sürdükleri iddia ve savunmaları ve bunların ispatı için gösterilen delilleri inceleyip bitirmesi ve tahkikatın tümü hakkında tarafların açıklamalarını dinlemesinden sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse sona ermiş (bitmiş) olur. Ancak; hakim, duruşmada hazır bulunan taraflara, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Tarafların tahkikatın tümü hakkında yapacakları açıklamalardan sonra, mahkeme, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığı sonucuna varırsa, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder (HMK. md 182/4) ve sözlü yargılama aşamasına geçilir(HMK. md. 186). Öte yandan, ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. (HMK. md.177/1).Konu ile ilgili HMK hükümleri ve emsal içtihatlar dikkate alındığında,14/06/2017 tarihli celsede,mahkemece “tahkikatın sona erdirilerek sözlü yargılamaya geçilmesi şeklindeki tesbit ile tahkikat o celse sona ermiştir. Sonraki celsede taraf vekilleri sözlü yargılama günün tebliğ edilmediği itirazında da bulunmadıkları gibi,mahkemece ,duruşmanın ertelenmesine dair ara karar oluşturulması dahi ,tahkikatın bittiği soncunu değiştirmemektedir. Bu sebeple ıslah dilekçesi tahkikatın bitirilmesinden sonra verilmiş olmakla,davacı tarafın bu husustaki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Alınan kök ve hükme dayanak yapılan ek bilirkişi raporunda, ilave işlerin yüklenici kusurundan kaynaklanmadığı ve tamamından davalının sorumlu olduğu belirtilmesine rağmen mahkemece resen sözleşmenin hasılat paylaşımı sözleşmesi olması ve sözleşmesel oranlar gereği davalı idarenin %22 oranında sorumlu olması gereği üzerine mahkemenin kendi yaptığı hesaplama sonrası ilave ek maliyet tutarının 123.284,98 TL olarak hesaplanmasının ve davacının ilave maliyet olarak dava dilekçesinde sadece 100.000,00 TL talep etmesi,diğer 4000.000,00 TLlık talebin bedel indirim vs başka taleplere ilişkin olması ve yerinde görülmeyerek buna dair davanın ispatlanamadığı ,ayrıca ilave talebe dair ıslah talebi de reddedilmekle, davanın ilave maliyet açısından kısmen kabulüne karar verilmesi karşısında,mahkemenin hükme dayanak ek bilirkişi raporu ve ilave maliyetteki sözleşmesel sorumluluk oranının sözleşmenin bizzat mahkemece yorumlanıp değerlendirilmesi sonucu,mahkemenin kararı usul ve hukuka uygun bulunmuştur.Yeni bir bilirkişi incelemesinin davaya katkı sağlamayacağı da açıktır. Bu nedenlerle davacının ve katılma yoluyla davalının istinaf taleplerinin HMK 353/1b-1.madde gereğince ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının ve katılma yoluyla davalının istinaf taleplerinin HMK 353/1b-1.madde gereğince ayrı ayrı reddine, Davacıdan alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davalıdan alınması gereken 6.831,00 TL istinaf karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.708,00 TL harçtan mahsubuna, bakiye 5.123,00 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/09/2020