Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/1614 E. 2020/447 K. 04.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/1614
KARAR NO: 2020/447
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/03/2018
NUMARASI: 2016/1096 E – 2018/149 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 04/05/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirketin … abone numarası ile elektrik aldığını, davalının sayaca 25 kere manyetik alan uygulandığı gerekçesiyle 08.01.2014-08,10.2014 arası için 85571 kWh ek tüketim bedeli hesaplanarak 32.316 TL borç tahakkuk ettirildiğini, davacı şirketin sayaca manyetik müdahalede bulunmadığını, borcu kabul etmediğini, elektriğin kesilmemesi için, fatura bedelini ödemek zorunda kaldığını, davacının diğer iş yerini kapatarak, makinelerini ve doğal gaz ile çalışan fırınlarını dava konusu işyerine kademeli olarak taşıdığını, bundan dolayı elektrik tüketiminin arttığını, itirazlara rağmen fatura bedelinin iade edilmediğini beyanla, 32.316 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek ticari faiziyle birlikte iade edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davalı şirketin tanzim ettiği faturaların yönetmelik hükümleri uyarınca hesaplandığını, davacının fatura bedelini ödediğini, davacının beyanlarını kabul etmediklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama sırasında mali müşavir ve elektrik bilirkişisinden alınan bilirkişi raporunda, manyetik müdahalenin, elektrik sayacının eksik tüketim kaydetmesine neden olup olmadığı henüz doğrulanmamışsa da, manyetik müdahalenin, etki süresine ve manyetik akımın büyüklüğüne göre tüketimi eksik kaydedilebileceği ihtimal dahilinde olduğundan, en kötü hal yani etki süresi boyunca sayacın tüketimi hiç kaydetmediği varsayılarak, davalının tahakkuk ettirdiği bedelin hesaplanan eksik tüketim bedeli, davalının davacıya iade etmesi gereken bedelin ( davalının tahakkuk ettiği bedel 24.141,31 TL, hesaplanan eksik tüketim bedeli 248,15 TL ) 23.893,16 TL olduğu belirtilmiştir. Davada davalı tarafça, davacının kullanmakta olduğu elektrik aboneliğine ilişkin sayaca manyetik müdahalede bulunulduğu iddiasıyla ek fatura tahakkuk ve tahsilatının yapılmasına rağmen, davacının manyetik alan kullanmadığı ileri sürülerek tahakkuk nedeniyle yapılan tahsilat bedelinin iadesi talep edilmiştir. Mahkemece davacının tekstil işi ile uğraştığı, 2013 döneminde daha az elektrik tüketmesine rağmen dosyaya sunduğu belgelerden diğer iş yerini kapatarak mevcut ek tahakkukun yapıldığı abonenin bulunduğu iş yerine takviye makinalar getirdiği, bu takviye makine ve üretim dönemi uyarınca işlerinin artmış olduğu, bu hususun dosyaya sunulan gaz fatularından da teyid edildiği ve davalı tarafça 2014 yılındaki döneme ilişkin manyetik müdahale savunmasına karşın manyetik müdahale iddia edilmeyen bu dönemin daha öncesine ait 2013 yılında daha az elektrik tükettiği, bu nedenle de elektrik tüketim artışının davacı iddiasında belirtilip dosyaya sunulan bilgi ve belgelerle de ispatlanmış olan yeni makina parkuru eklenmesi ve üretim artışından kaynaklanan elektrik tüketiminde artış olduğuna kanaat getirildiği,bu artışa göre de her ne kadar davalı tarafça 2014 yılında manyetik müdahale yapıldığı ve bu müdahale sonucunda da dakika hesabına göre manyetik müdahale süresinin sayaçta kayıtlı olduğu ve bu kayıtların 10 adet olarak görüldüğü, bu 10 adedin dışında davalı tarfça 15 adet müdahaleye ilişkin herhangi bir başkaca dosyaya savunmasını destekler belge ve delil sunamadığı, savunmasını somutlaştıramadığı, bilirkişinin yönetmeliğie uygun yapıldığı ihtilafsız önceki dönemin 2013 yılı olması nedeniyle bu dönemin hesaplamada dikkate alındığı ve hesaplamanın doğru yöntemle yapıldığı, davalı tarafın 2015 yılının yani ihtilaf dönemi sonrasının hesaplamada dikkate alınması yönündeki talebinin dikkate alınamayacağı, zira yönetmelik uyarınca bilirkişinin uyguladığı yöntemin doğru yöntem olduğu ve bu yöntem ile yapılan hesaplamada davacı taraftan fazladan tahsil edilen miktarın normal tüketim kısmı düşüldükten sonra 23.893,16 TL olarak tespit edildiği gerekçesiyle, “Davacının davasının kısmen kabulü ile, davacının davalıya 8016959 nolu aboneliğine ilişkin 31/03/2015 tarihli 32.316,00 TL lik faturanın 23.893,16 TL lik kısmından borçlu olmadığının tespiti ile bu miktarın dava tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine ” karar verilmiştir. Mahkemenin bu kararına karşı (katılma yoluyla) davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde;davalının istinaf talebinin reddinin gerektiğini,ayrıca davanın reddedilen kısmı nedeniyle davalı lehine reddedilen 8.422,84 TL yönünden 2.180,00TL yerine 1.010,74 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken hatalı vekalet ücreti hesaplaması yapıldığını,bu nedenle davalı hakkında vekalet ücretine ilişkin kısmı yönünden yerel mahkemece verilmiş olan kararın 7 numaralı bendinin; “…AAÜT gereğince hesaplanan 1.010,74TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine…” şeklinde düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkeme tarafından tek bir bilirkişi raporuna göre ve bu rapora itirazları değerlendirilmeden karar verildiğini, davalının EPDK yönetmeliklerine uygun davrandığını, davacının kanuna karşı hile ile bizzat kaçak elektrik kullanarak, kullandığı elektriği düşük gösterdiğini,tutulan tutanak ve belgelerin aksının ispatlanmadığını,bilirkişinin ise eksik tüketim gün ve kurulu gücü hesaplamada davalı kurumun belgeleri yerine ortalama bir hesap yoluna gittiğini, bilirkişinin EPDK yönetmeliklerini değerlendirmediğini, davacının kullanmış olduğu … numaralı tesisatlarındaki … seri numaralı sayacın 08.10.2014 tarih ve 27.11.2014 tarihli laboratuvar sonucuna göre optik porttan alınan bilgilere göre 25 defa manyetik alana maruz kaldığı tespit edilmekle, davacılar tarafından 25 defa sayaca müdahale olduğunun tespiti sonucu, bu döneme ait 85.571 kwh eksik tüketim belirlenerek davacıya tahakkuk ettirildiğini,bilirkişi incelemesi sırasında, davalı kurumdan laboratuvar sonuçlarının celbi gerekirken, kurulu güç ve tahakkuk ettirilen 85.571 kwh neye göre hesaplandığına dair hesap bülteninin celbi gerekirken, ortalama güç diyerek varsayım üzerinden hesaplama yapılmış olması sebebiyle denetime elverişsiz ve eksik inceleme ürünü bir rapor uyarınca karar verilmesinin bozma nedeni olduğunu, bilirkişi raporuna itirazları sonrası yeniden bilirkişi raporu alınmadığını, ayrıca, yargılama gideri yönünden kabul/ret oranı hesabıyla davalı kurum aleyhine yargılama giderine hükmederken ücreti vekâlet açısından kabul/ret oranını göz ardı ederek her iki tarafa maktu ücreti vekâlete hükmetmesinin hukuka aykırı olduğunu, öncelikle davanın reddine karar verilerek ilave olarak yargılama gideri ve ücreti vekâlet açısından da kararın bozulmasını, aksi taktirde itirazları doğrultusunda tekrar bilirkişi raporu alınmasını talep etmiştir Somut davada, manyetik alan uygulamasını tespit eden sayaç labaratuvar muayene raporu kapsamında, tespit ve belirtilen süreler yönünden ,abone olan davacının sayacının bu anlarda elektrik tüketimini kaydetmediği gözetilerek , davacının işyerine yeni makinalar alarak iş hacmini genişletmesi halinde tutanak tarihinden sonraki dönem fatura tutarlarının daha fazla olacağının normal kabul edilmesi gerektiği karşısında, ortalama baz alınacak dönem yönünden ihtilaflı dönemin önceki dönem olarak kabulü ile yapılan hesaplamanın usul ve hukuka uygun olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle alınan bilirkişi raporunun hükme dayanak yapılacak yeterlilikte bulunduğu,yeni bir bilirkişi incelemesinin davaya katkı sağlamayacağı açıktır. Ayrıca yargılama gideri ve vekalet ücreti açısındanda, kararda aykırılık bulunmadığı, bu açıdan mahkeme kararının usul ve hukuka uygun olduğu değerlendirilerek, davalının istinaf talebinin HMK 353/1b-1.madde gereğince reddi gerekmiştir. Davacının davalı hakkındaki vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusu yönünden yapılan değerlendirmede ise; karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T.’nin 13. maddesinde “Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Ancak hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez” düzenlemesi yer almaktadır. AAÜT 13. Madde hükmüne göre belirlenecek ücretin davanın görüldüğü mahkeme için tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalamayacağı ve mahkemece reddedilen kısım için davalı yararına hükmedilen maktu vekalet ücretinin tarifenin belirtilen maddelerine uygun takdir edildiği anlaşıldığından, davacının istinaf başvurusunun da, HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekir. Açıklanan nedenlerle ,davacı ve davalının istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1.madde gereği ayrı ayrı reddi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalının istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Alınması gereken 1.632,14 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 408,04 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.224,10 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı ve davalı üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/05/2020