Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/1564 E. 2020/1349 K. 03.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/1564
KARAR NO: 2020/1349
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/01/2018
NUMARASI: 2014/1411 E – 2018/112 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklı )
KARAR TARİHİ: 03/11/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili kendilerine ait uçağın …A.Ş hangarında iken davalılarca 200 saat civarında kullanıldığının soruşturma evrakındaki beyanlar ile sabit olduğunu, … (1997 Model) uçağın izinleri dışında ve haksız olarak 200 saat kullanılması nedeniyle saati 200 dolardan toplam 200 saat olarak hesaplanan 40.000,00-USD uçuş ücretinin ödenmesi gerektiğini, işbu bedele hangar, yakıt, bakım, konma ve konaklama, sigortalar ve sair diğer tüm giderlerin dahil olmadığını beyanla 40.000,00-USD alacağın ödeme günündeki T.C. Merkez Bankası Efektif Satış Kuru karşılığı olan Türk Lirası olarak, ihtarname tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile taraflarına ödenmesini talep etmiştir. Davalı … vekili Mahkememize sunduğu yanıt dilekçesi ile müvekkilinin davacı şirketin sahibi-yetkilisi … ile yakın arkadaş olduğu, anılan uçağı 2008 yılında, …’ın muvafakati, bilgisi ve izni dahilinde kullandığını, dava konusu uçağın vekil edene satımı konusunda taraflar arasında ön satış sözleşmesi yapıldığını, gerek tarafların arkadaş olması gerek ön sözleşme uyarınca dava konusu uçağın davacı şirketin yetkilisi tarafından vekil edene kullandırıldığını, uçağın sigorta poliçesine diğer kullanıcılar yanında vekil edenin de pilot olarak kaydedildiğini, satış bedelinin tamamı ödendiğini uçağın zilyetliğinin ve mülkiyetinin vekil edene devredileceğini, ancak davacının ön satış sözleşmesinden vazgeçerek aldığı paranın bir kısmını iade etmek sureti ile sözleşmeyi bozduğunu, tarafların bu iş nedeni ile kendi aralarında ibralaştıklarını, vekil edenin davacının izni ve bilgisi dahinde uçağın sigorta poliçesinde kullanıcı olarak adının kayıtlı olması nedeni ile davaya konu uçağı belirli aralıklarla kullandığını, nitekim davacı yetkilisinin de soruşturma dosyasında bunu beyan ettiğini, davalı …’nun pasif husumet ehliyeti bulunmadığını. davanın zamanaşımına uğramış olduğunu beyanla haksız ve dayanaksız olan davanın reddini talep etmiştir. Davalılar …A.Ş’nin yetkilisi …’ün mirasçıları vekili Mahkememize sunduğu yanıt dilekçesi ile davanın zamanaşımı dikkate alınarak reddini, müvekkili şirket yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddini etmiş, söz konusu uçağın, … tarafından değil, … tarafından kullanılmış olduğu, …’ün yalnızca bazı uçuşlarda, uçağı kullanan …’nun yanında bulunduğu, zaten …’ın da uçağın … tarafından kullanımı konusunda izninin bulunduğunu beyanla haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın esastan reddini talep etmiştir. Mahkeme tarafından davalılardan … tarafından, davacının bilgisi ve muvafakati ile kullanıldığı anlaşıldığı,diğer davalı … AŞ ve bu şirketin yetkilisi …’ün (dava mirasçılarına yöneltilmiştir) uçağı kullandığına dair dosyaya yansıyan bilgi belge bulunmadığı gibi, pilotlar uçağın sigorta poliçelerinde davacının bilgisi ve onayı ile pilot olarak dahil edildiği, buradan da davacının uçağın kullanılmasına izin verdiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde bilirkişi raporunda 24/08/2008 ile 27/11/2011 tarihleri arasında uçağın davalı … tarafından kullanıldığı sabit olmasına rağmen hesaplama yapılamaması,sigorta poliçesinde davalıların isminin yazması ,uçağın kullanımına izin verildiğine delil teşkil etmeyeceği,davalı …’ın satış bedelini müvekkile belirlenen vadelerde ödeyeceği,bu döneme kadar olan uçak ile ilgili her türlü bakım ve sigorta masrafını karşılayacağı, tüm uçuk saat bedelini ödeyeceğine ilişkin sözlü anlaşma yapıldığı, her iki davalının da davacıya ait uçağın izinsiz defalarca kullanıldığını bu nedenle 24/08/2008 ile 27/01/2011 tarihleri arasında elde edilen ticari kazançlar tespit edilmeden eksik inceleme nedeniyle mahkeme kararı istinaf edilmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle katılma yolu ile istinaf dilekçesi sunarak yerel mahkemenin uzamış zamanaşımı ile ilgili tespitlerinin doğru olmadığı, ve davacının talebinin zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile istinaf edilmiştir. Davalı … A.Ş ve … mirasçıları vekili katılma yolu ile istinaf dilekçesi sunarak yerel mahkemenin uzamış zamanaşımı ile ilgili tespitlerinin doğru olmadığı, ve davacının talebinin zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile istinaf edilmiştir. Dava ,davacılara ait uçağın davalılar tarafından toplam 200 saat izinsiz kullanıldığı gerekçesi ile haksız fiil nedeniyle tazminat davasıdır. Davacı ,davalılardan şirket hangarına konulan uçağın , pilot olan davalı … tarafından haksız olarak 200 saat kullanıldığı iddiası ile davalılardan kullanım bedelinin talep etmek olup mahkeme tarafından bilirkişi raporu alınarak yapılan yargılama sonucu davanın reddine karar verilmiştir. Davacının istinaf talebinin incelenmesi sonucu; davacı tarafından davalılardan … davalının da kabulünde olduğu üzere 125.000 USD bedelle satışı konusunda şifai olarak anlaşılmış ancak taraflar arasında satış konusunda mutabık kalınamaması nedeniyle satışın gerçekleşmediği sabit olmuştur. on satış sözleşmesi uyarınca davalının adı uçağın 20/07/2008 başlangıç ve 04.09.2010 bitiş tarihli toplam 7 adet sigorta poliçesinin tamamında ,sigortalı uçağı kullanma yetkisi verilen pilotlar arasında davacı şirket yetkilisi … yanında davalılar … ile …’ün de … olarak isimlerinin bulunduğu tespit edilmiştir. Davalılardan … A.Ş için davaya konu uçağın bu şirketin hangarında olması nedeniyle hem şirket adına hemde şirket yetkilisi …’ün iki mirasçısına karşı dava açılmıştır. Davacı uçağının kendi rızası dışında haksız olarak davalı şirket hangarındayken diğer davalı pilot tarafından kullanıldığını iddia etmiş ise de dosyadaki delillerin değerlendirilmesi ve Poliçede ‘…’ ile ilgili kısımda ‘sigortalı uçağın ,sigortacının onayını almaksızın bir başka pilot tarafından kullanılması halinde poliçe altında sigortalının hiçbir teminatı bulunmadığı’ maddesi de uçağı kullanana pilotun ehemmiyetini göstermek de olup davacının rızası dışında uçağın kullanılmasının mümkün olmadığına delil teşkil etmesi ,14.05.2012 tarihli Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘Takipsizlik’ kararı verilmesi ve Mahkemece de tespit edildiği üzere ispat külfeti davacıda olan somut davada dava ispat edilemediğinden istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar vermek gerekmiştir. Davalılar vekillerinin istinaf taleplerinin incelenmesi sonucu; belirtilmelidir ki 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) konuya ilişkin 49. ve 72. maddeleri de aynı yönde düzenleme içermektedir. Anılan maddeler ile haksız fiillere uygulanacak üç zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bunlar, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren başlayacak bir yıllık zamanaşımı; fiilin vukuundan itibaren işleyecek on yıllık zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda ceza kanunlarında düzenlenmiş olması hâlinde uygulanacak olan ceza zamanaşımı süreleridir. Haksız fiillerin bir kısmı, sadece hukuk açısından değil, ceza yasaları bakımından da sorumluluğu gerektirir; haksız fiilin faili, yani sorumlusu genellikle daha ağır sonuçları olan ceza kovuşturmasına konu olabileceği sürece, zarar görenin haklarını yitirmesinin kabul edilmesi mümkün değildir. Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza kanunları gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları ya da ceza hükümlerini ihtiva eden şair kanunlar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur. Nitekim bu husus 07/12/1955 tarihli ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır. Buna göre, anılan mevzuat uyarınca ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle zarar veren eylemin ceza kanunu veya ceza hükmü taşıyan özel kanunlarda suç olarak düzenlenmesi gerekli olup özel kanunlarda haksız eylem için başka bir zamanaşımı süresi tayin edilmiş olmadıkça, haksız eylemden doğan maddi ve manevi zararların tazmini için açılacak davalarda 818 sayılı BK’nin 60. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 72.) maddesinde öngörülen zamanaşımının uygulanması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09/10/2013 tarihli ve 2013/4-36 Esas 2013/1457 Karar) Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Vurgulamakta yarar vardır ki, 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin ikinci fıkrasına göre, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalarda uygulanabilmesi için, sadece eylemin “cezayı gerektiren fiilden” doğmuş olması gerekli ve yeterlidir. Diğer bir ifade ile tazminat davalarına daha uzun süreli ceza davasına ilişkin zamanaşımının uygulanması için fail hakkında bir ceza davası açılması; mahkûmiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı veya zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması aranmamaktadır. Sadece cezalandırılması kabil bir eylemin işlenmiş olması, bir diğer söyleyişle, haksız fiilin suç niteliğini taşıması yeterlidir. Anılan madde uyarınca “eylemin” suç teşkil etmesi; cezai nitelik taşımasından hareketle mahkûmiyet veya takipsizlik kararı aranmaksızın ceza zamanaşımı uygulanacaktır. Bundan başka, işlenen eylemin, kovuşturulması şikâyete bağlı bir suç teşkil edip etmemesi de önemli değildir. Zira bu yön, ceza davasının açılabilmesinin bir şartıdır. Bu bakımdan şikâyet süresinin (mülga Türk Ceza Kanunu Madde 108) geçirilmesinden ötürü, ceza davasının açılamamış olması, bu davaya ilişkin zamanaşımı süresinin, tazminat davasına uygulanmasına engel değildir. (Hukuk Genel Kurulu 2017/17-1103 Esas 2019/423 Karar ) Bu açıklamalar ışığında davalının haksız fiil nedeniyle zamanaşımı itirazının incelenmesi sonucu ‘Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma’ TCK 155/2 maddesinde düzenlenmiş olup TCK 66/1-d bendi uyarınca beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıllık dava zamanaşımı süresine tabi olması, eylem tarihinin başlangıç tarihi 06.10.2011 olup ceza zamanaşımının haksız fiil nedeniyle hukuk davası içinde geçerli olması ve olay tarihi üzerinden 15 yıl geçmeden açılmış olması karşısında olayda zamanaşmının gerçekleşmediği sabit olup taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, Davacıdan alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davalılardan alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin istinaf eden davalılardan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/11/2020