Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/1456 E. 2018/713 K. 01.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/1456
KARAR NO : 2018/713
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/04/2017
NUMARASI : 2016/638 E – 2017/331 K
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 01/06/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davalı şirketin elektrik enerjisi abonesi olduğunu, müvekkili şirketin faturalarını ödeyen dürüst bir abone olduğunu ancak kötü niyetli kullanıcılar ile dağıtım firmasının alt yapı eksiklerinden kaynaklanarak ortaya çıkan kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedellerini tüm dağıtım bedelleri adı altında hiçbir kusuru olmadığı halde müvekkiline yansıtıldığını, bu durumun hakkaniyete aykırılığının Yargıtay Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih 2013/2354 E. Ve 2014/679 K. sayılı kararı ile sabit olduğunu, hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmayan durumun şeffaflık ilkesine de aykırı olduğunu, EPDK’nın ikincil mevzuat olan yönetmelikle kanunun amacına aykırı olarak kayıp kaçak bedellerinin abonelere yansıtılacağını düzenlemesinin Anayasaya aykırı olduğunu, davalı şirketin elektrik dağıtımında tekel olduğu için müvekkil şirketin kayıp kaçak bedellerini istemeyen alternatif sözleşme yapma imkanının olmadığını, geriye dönük 10 yılı kapsayan şekilde, şimdilik 5.000,00 TL olmak üzere, bu bedellerin iadesini istediklerini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ayrıca sunmuş olduğu 26/07/2016 tarihli dilekçesi ile özetle; 04/06/2016 tarihinde kabul edilip 17/06/2016 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun hükmü ile 6446 sayılı Kanunun 17. maddesine eklenen 10. fıkranın konu, amaç, şekil ve maksat yönünden hukuka ve Anayasaya aykırı olduğunu, aleyhe kanunun geriye yürümezliğinin hukukun genel ve evrensel ilkelerinden olduğunu belirtmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının hiçbir dayanağı olmayan soyut, genel ve mükerrer beyanlarına itibar etme olanağının olmadığını, davanın muhatabının müvekkili yerine dağıtım lisans sahibi şirket olması gerektiğini, zaman aşımı ve hak düşürücü süre itirazlarının olduğunu belirtmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; 6719 sayılı yasa ile tartışmalara son verildiğini, kayıp kaçak ve sair bedellerin EPDK’nın öngördüğü ölçütler dahilinde tahsil edilmesinin hukuka aykırı olmadığının belirtildiği, 17/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 sayılı yasadan önce hukuki durumun tartışmalı olması ve bu tartışmaya yasa ile son verilmesi nedeni ile davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini, Anayasaya aykırılık iddiasının mahkemece ciddi görülmemesi ve 5 aylık yasal bekleme süresinin de dolması nedeni ile başvuruların sonucunun beklenmediği, bu nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olduğu görülmüştür. İstinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin gerekçesine dayanak olarak gösterdiği 6719 sayılı Kanunun işbu davanın açılmasından sonra 17/06/2016 tarihinde yürürlüğe girdiğini, kanunun geriye yürümezliği ilkesi gereği davanın reddine karar verilmesinin hukukun genel prensiplerine ve yasaya aykırı olduğunu, Anayasanın 36. maddesiyle korunan Hak Arama Hürriyetinin ihlal edildiğini, mahkemelerin hukuka aykırılık denetimi yapma yetkisinin ortadan kaldırıldığını, bir an için işbu dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın davaları açısında uygulanacağı düşünüşse dahi bu durumda davanın reddi değil, davanın konusuz kaldığı kabul edilerek karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi gerektiğini, ayrıca bu durumda davanın açıldığı tarihte haklı ve talep edilebilir nitelikte olması sebebiyle davacı lehine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, bu sebeplerle davanın reddi yönündeki kararın bozulması talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduklarını belirtmiştir.
Davacı vekilinin istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda; 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Bu sebeple, yasa değişikliği ve getirilen yeni düzenleme sebebiyle,bu bedeller maliyet unsuruna dahil edildiğinden ve bu düzenlemelerin eldeki davalara da uygulanacağı 17. maddede belirtildiğinden, mahkemelerin ve tüketici hakem heyetlerinin bu konudaki yetkileri , denetim görevi ile sınırlandırılmıştır. Ayrıca Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin benzer davalarda, eldeki davalara yönelik, yürürlüğe giren 6446 sayılı yasadaki değişiklikler nedeniyle davanın konusunun kalmadığına dair karar verilmesi gerektiği yolundaki emsal 2017/13140 E – 2017/16544 K sayılı ve 2017/13142 E – 2017/16545 K sayılı kararları ile kanunun geriye yürümezliği ilkesinin gözetilmesinden ziyade kanunu değişikliğe uygun şekilde geriye yürütüp konusuz kalan dava nedeniyle davanın reddine karar vermek yerine davanın konusuz kalması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına hükmetmek gerekir. Davacı vekilinin bu yöndeki istinaf taleplerinin yerinde bulunmuştur.
Sonradan yürürlüğe giren yasa sebebiyle konusuz kalan ve karar verilmesine yer olmadığına hükmedilen davalarda bir diğer sorun da davacı vekilinin istinaf sebebinde belirttiği gibi vekalet ücreti ve yargılama giderlerine kimin lehine hükmedileceğidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 gün, 2009/18-421 E., 2009/526 K. sayılı ilamında belirttiği üzere, “Dava tarihinde davasında haklı olan davacının sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine masraf ve vekalet ücretine” hükmedilmesi gerekir. Somut davada; dava açıldığı tarih olan 07/06/2016’da davacının, dava açmakta haklı olduğu, söz konusu değişikliklerin henüz yayınlanmayıp yürürlüğe girmediği, bu nedenle yargılama harç ve giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekliliğine rağmen davacı taraf lehine masraf ve vekalet ücreti taktir edilmemesine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Tüm gerekçelerle; davacının istinaf talebinin kısmen kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca karar düzeltilerek yeniden esas hakkında; ” konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı lehine 1.980,00 TL maktu vekalet ücretinin ve davacının yaptığı yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, sair istinaf taleplerinin reddine” karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf talebinin kısmen kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca karar düzeltilerek yeniden esas hakkında;
1-Konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacı lehine 1.980,00 TL maktu vekalet ücretinin ve davacının yaptığı yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-HMK. 333. md. uyarınca davacı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talebi halinde davacıya iadesine,
Sair istinaf taleplerinin reddine,
Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine
Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 51,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 01/06/2018