Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/1401 E. 2019/864 K. 21.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/1401
KARAR NO : 2019/864
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/01/2018
NUMARASI : 2015/1121 E- 2018/34K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 21/05/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, her bir davalıdan 25.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … Anonim Şirketi cevap dilekçesi ile, davaya görev yönünden itirazda bulunduklarını, yargılama yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın idari yargıda açılması gerektiğini, uyuşmazlığa konu edilen fatura kalemlerinin tüketicilere hangi oranda yansıtılacağı hususunu belirleme ve karar verme yetkisinin tamamen EPDK’na ait olduğunu, kayıp-kaçak bedelinin tamamen yasadan kaynaklanmakta olduğunu ve yasal mükellefler gereği uygulandığını, yapılan tahsilatlarda herhangi bir hukuksuzluğun bulunmadığını beyan ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı …. cevap dilekçesi ile, davaya zamanaşımı ve husumet yönünden itirazda bulunduklarını, mahkemede görülen davanın muhatabının EPDK olduğunu, müvekkili şirketin EPDK mevzuatı ve kurul kararları gereği tespit edilen tarifelere göre faturaları tahakkuk ettirdiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olmasının kabul edilebilir olmadığını, davacının talep ettiği bedellerin faturalar ile belirlendiğini, bu nedenle davanın belirsiz ya da kısmi alacak davası olarak açılmasının hukuka aykırı olduğunu beyan ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 Sayılı Yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Sözkonusu kararı davalılar vekilleri istinaf etmiştir.Davalı …. vekili istinaf dilekçesinde özetle, dava konusu bedellerin 6719 Sayılı Yasanın yürürlüğünden önceki mevzuata göre da alınması gerekli bedeller olduğunu, sözkonusu yasanın bu duruma sadece açıklık getirdiğini, bu nedenle kararın red olması gerektiğini, davacı, dava başında da haklı olmadığından kararda aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmiş olması ve kendileri lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının hukuka aykırı olduğunu ve lehe takdir edilmesini istinaf sebepleri olarak ileri sürmüş, kararın kaldırılmasını istemiştir.Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle, dava konusu bedellerin 6719 Sayılı Yasanın yürürlüğünden önceki mevzuata göre da alınması gerekli bedeller olduğunu, davalı şirketin dava açılmasına sebebiyet vermediğini, davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının usul ve hukuka aykırı olduğunu,aksine kendileri lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini beyanla,kararın yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden kaldırılmasını istemiştir.Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir.HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Her ne kadar bu davada Anayasaya aykırılık iddiası nedeniyle Anayasa Mahkemesine başvuru yapılıp beklenmişse de: Anayasa Mahkemesinin yasal 5 aylık sürede karar vermemiş olması gerekse hüküm tarihinde, bu bedellerin maliyet unsuru kabulünün Anayasaya aykırı olduğuna ilişkin başvuru kısmını reddetmesi karşısında, bu iddianın sonuca etkisi kalmamıştır.Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.Davalıların istinaf taleplerinin incelenmesiyle; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Bu sebeple mahkemece “dava konusuz kaldığından; esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi ve HMK 331/1 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve bu kapsamda maktu vekalet ücretinin haksız tarafa yükletilmesinde usul ve hukuka aykırlık bulunmamaktadır. Çünkü davacının, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, davaya konu bedelleri tahsil eden davalılar davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden yargılama harç ve giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletileceği kuralı karşısında davalılar lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğinden, davalıların bu yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle davalıların istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalılar … ve … istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı reddine,Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 44,40’ar TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50’şer TL’ nın taraflardan ayrı ayrı alınarak Hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalılar üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 21/05/2019