Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/1392 E. 2020/994 K. 29.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/1392
KARAR NO: 2020/994
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/01/2018
NUMARASI: 2015/793 E – 2018/31 K
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2015/803 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ:29/09/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl dava ;davacı şirket vekili dava dilekçesinde; davalı ile müvekkilleri … ve … arasında, 29/12/2009 tarihinde inşaat işi ortaklığı anlaşması yapıldığını, bu anlaşmaya göre, taraflar arasında, yüklenici …A.Ş tarafından, İstanbul, Küçükçekmece, … Köprüsü, .. pafta, … parsel sayılı yerde yapılacak kat karşılığı inşaat işinde ortaklık yapılması amaçlandığını, anlaşmaya göre, bir yanda … ve … (… A.Ş temsilen), diğer yanda Davalı … arasında, ilgili inşaat işinin yarı yarıya finansmanı kabul ve taahhüt edildiğini, inşaatın … ve … ile …’e ait bölümlerinin pay edilmeden mutabık kalınacak değerler üzerinden şantiyede kurulacak satış ofisinden müştereken satılacağını, satışlardan … ve …’in %60 ve …’in %40 pay alacağı kabul edildiğini ve protokolde belirtildiğini, inşaatın tamamlanması, inşaatın olağanüstü durumlar dışında 2010 yılında Mayıs ayında başlayacağı ve 2011 yılı Ekim ayında bitmiş olacağını, iskan ile ilgili işlemler ile birlikte 2011 yılı sonunda teslim edileceği protokolde yer aldığını, tarafların bu tarihte mutabık kaldığını, davalıya, ilgili ortaklık anlaşması yapıldığında teminat bonosu verildiğini, 29/12/2009 tarihli protokolde, davalı …, … ve …’e 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Doları ödeme yapmayı taahhüt ettiğini, anlaşmaya göre davalı tarafından, müvekkillerine ödenecek bu bedelin, … ve … tarafından inşaatın bitim tarihi olarak öngörülen 31/12/2011 tarihinde iade edileceği kararlaştırıldığını, bu taahhüt nedeniyle davalıya teminat olarak, keşideci … ve kefili … olarak tanzim edilen ,31/12/2011 vade tarihli, 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Doları bedelli bir teminat bonosu teslim edildiğini, inşaatın tamamlanması müvekkillerin elinde olmayan sebeplerden geciktiğini, taşınmaz ile ilgili, encümen kararı doğrultusunda yapılması gereken terk işlemleri için Küçükçekmece Tapu Müdürlüğü, ilgili taşınmaz hissedarlarından birinin kısıtlı olması nedeni ile kısıtlının tutuklu bulunduğu mahkemeden, kısıtlının Encümen kararı kapsamında yapması gereken bu terk işlemleri için vasinin yetkili olduğu kararının alınmasını talep ettiğini, kısıtlının vasi olarak belirlenen annesinin, aynı zamanda arsa hissedarı olması nedeni ile menfaat çatışması olacağından, yapılacak inşaatlarda hissedarlar arasındaki paylaşımın da kısıtlı yönünden mahkeme tarafından kayyım atanarak kontrol edilmesi gerektiğini, inşaat ruhsatının alınması ve inşaatın başlaması müvekkillerinin iradesi dışında geciktiğini, inşaatın başlamasının gecikmesi kesinlikle müvekkillerden kaynaklanmadığını, inşaatın başlamasında oluşan ve müvekkillerin elinde olmayan durumlar neticesinde davalı ile 16/06/2011 tarihli yeni bir protokol yapılarak daha önce verilen teminat bonosu yenilendiğini, taraflar, inşaatın daha önceki protokol ile belirlenen sürede tamamlanamayacağı hususunda mutabık kalınarak, 16/06/2011 tarihinde yeni protokol yaparak, olağanüstü haller dışında 31/12/2012 tarihinde bitirileceğini öngördüklerini, buna göre daha önce müvekkilleri tarafından, davalıya verilen 31/11/2011 vade tarihli bono iptal edilerek yerine,inşaatın biteceği tarih olarak öngörülen 31/12/2012 vade tarihli, keşidecileri … ve … olan 1.000.000(bir milyon) Amerikan Doları bedelli bono teslim edildiğini, her iki protokol hükümlerine göre, davalıya, ortaklığa girişte ödemeye taahhüt ettiği 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Doları bedel karşılığı teminat senedi verildiğini, 29/12/2009 tarihli protokolde; davalının ortaklığa girişte … ve …’e vereceği 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Dolarının, iskan alınması dahil inşaatın bitirilmesi için öngörülen 31/12/2011 tarihinde … ve … tarafından iade edileceği ve bunun için aynı vade tarihine teminat bonosu verileceğini, 16/06/2011 tarihli protokolde ; inşaatın öngörülen bitirilme ve teslim edilme tarihi 31/12/2012 olarak öngörüldüğünü, davalı tarafından 29/12/2009 tarihli protokol gereği … ve …’e ortaklığa giriş için verilen 1.000.000 (bir milyon)Amerikan Dolarının iade tarihi de inşaatın bitim tarihi olarak öngörülen 31/12/2012 olarak değiştirildiğini, her iki protokol hükümlerine göre , … ve … tarafından, davalıya , ortaklığa girişte ödemeyi taahhüt ettiği 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Doları bedel karşılığı teminat senedi verildiğini ve tarafların iş bu sözleşmeye dayalı hak ve alacaklarının inşaatın iskan alınması için geçecek süreler dahil tamamlanması ve teslim edilmesi tarihine bağlandığı kabul edildiğini, inşaatın durdurulduğu ve ruhsatının Başkanlık oluru ile iptal edildiğini, 17 Ağustos 2012 tarihinde Küçükçekmece Belediye Başkanlığının 12593-539569 sayılı yazısı ile tebliğ edildiğini ve inşaata devam edilmesi mümkün olmadığını, bu durum davalı ile paylaşılarak ,teminat bonosunun vadesi olan 31/12/2012 tarihine kadar inşaatın bitirilmesinin mümkün olamayacağı kabul edilerek, inşaatın bitirilmesi ve teslim edilmesi olarak öngörülen 31/12/2012 vade tarihine verilmiş olan teminat bonosu da yenilenerek 30/06/2015 vade tarihli yeni bir bono düzenlendiğini, borcun yenilenmesi anlaşması sonucu keşideci …A.Ş tarafından 30/06/2015 vade tarihli 1.000.000 (birmilyon) Amerikan Doları bedelli yeni bir bono verildiğini, bu bono müvekkilleri tarafından ciro edildiğini, 31/12/2012 tarihli bononun davalı tarafından iade edileceği kararlaştırıldığını, davalıya verilen ilgili bono karşılığı, 06/11/2012 tarihinde 1 dükkan hissesi ve 29/06/2015 tarihinde 9 ayrı daire devri ile kendisine fazlasıyla ödendiğini, inşaatın bitiş tarihinin gecikeceği taraflarca anlaşılınca, davalının talebi üzerine, İstanbul, Küçükçekmece, … Mahallesi, … Pafta, … Ada, … Parselde kayıtlı: … Blokta .bağımsız bölümler: …-…-…-…-…-…-…-…-… no’lu daireler tam hisse olarak 29/06/2015 tarihinde 30/06/2015 vade tarihli 1.000.000 Amerikan Doları bedelli bono tarihinden bir gün önce 29/06/2015 tarihinde davalıya tapuda devredildiğini, bu taşınmazların devri ile teminat bonosu karşılığı fazlasıyla ödendiğini, kaldı ki; bu ödeme dahi, tarafların 29/12/2009 tarihli ortaklık anlaşmasına aykırı olduğunu, çünkü, bu anlaşmanın inşaatın başlama ve bitiş tarihi belirtilirken, “olağan üstü durumlar dışında ” koşulu kabul edildiğini, bu ortaklıkta sadece menfaat değil, risk paylaşımında söz konusu olduğunu, menfaat-külfet dengesi kavramı iş ortağına sorumluluk yüklemediğini, Protokolllerde, teminat senedinin, inşaatın bitiminde ödeneceği davalı yanca da kabul edildiğini, davalı tarafından , kendisine daha önce teminat olarak verilen keşidecisi … ve kefil … olan 31/12/2012 vade tarihli 1.000.000 Amerikan Doları bedelli bonoya dayalı, Bakırköy …İcra Müdürlüğü … sayılı takip ve bu bononun yenilenmesi amacıyla davacı tarafından keşide edilerek davalıya verilen, 30/06/2015 vade tarihli 1.000.000 (birmilyon) Amerikan Doları bedeli bonoya dayalı Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takibi başlatıldığını, Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … dosya numaralı takibe konu olan, 30/06/2015 vade tarihli, 1.000.000 Amerikan Doları bedelli bonoda ciro sinsilesi bozulduğunu, bu nedenle kambiyo senedi vasfını yitirdiğini, dilekçe ekinde sunulan aslı ile ilgili İcra Müdürlüğünde bulunan bono incelendiğinde, lehdarı olan davalının cirosunun bulunmadığını, diğer cirantalar: …, … ve …’nun cirolarının” karalanarak” kapatılmaya çalışıldığını, bu şekilde ciroların karalanması, ilgili ciroların yapıldığı ve lehdarının cirosu bulunmadan üçüncü şahıslara geçtiğini, bu durumda ciro sinsilesi bozulduğunun gerçeğini değiştirmeyeceğini ileri sürerek, müvekkili şirket tarafından keşide edilmiş bulunan Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibe konu olan 30/06/2015 vade tarihli, 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Doları bedelli bono nedeniyle borçlu bulunmadıklarının tespitini, borcun itfa edildiğine dair sunulan tapu kayıtları dikkate alınarak uygun görülecek teminat mukabili icra takibinin durdurulması yahut dosyaya yatacak uygun görülecek teminat mukabili icra takibinin durdurulması yahut dosyaya yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde “ihtiyati tedbir kararı” verilmesini, yargı giderleri ile ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada,davacılar … ve … vekili,aynı hukuki ilişki sebebiyle müvekkilleri tarafından keşide edilmiş bulunan ve Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibe konu olan 31/12/2012 vade tarihli, 1.000.000 – (Bir milyon) Amerikan Doları bedelli bono nedeniyle borçlu bulunmadıklarının tespitini, borcun yenilenerek itfa edildiği iddiasıyla bono ve takip sebebiyle İİK’nın 72. maddesi hükmü uyarınca borçlu olmadıklarının tespiti talep edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçelerinde , davacı tarafların sunmuş olduğu dava dilekçelerinde, takip konusu bonoların teminat bonosu olduğunu belirttiğini, ancak bu iddiasını ispatlayamadığını, keza dava dilekçesinin ekinde veya takip konusu bonolarda teminat bonosu olduklarına dair hiçbir beyan bulunmadığını, bu sebeple davacının takip konusu bononun teminat bonosu olduğuna dair iddiasının hukuken korunamayacağını, davacı tarafın bono bedelinin müvekkiline ödendiğine dair iddialarının da geçersiz olduğunu davacı taraf bunu ispat etmek zorunda olduğunu, ancak böyle bir ödeme yapılmadığı için davacı taraf bunu ispat edemediğini, davacı taraf yine dava dilekçesinde bononun yenilendiğini iddia ettiğini, ancak bononun yenilendiğine dair hiçbir delil sunamadığını beyanla asıl ve birleşen davanın reddini, dosyada paranın müvekkiline verilmemesi yönünde karar bulunduğundan davacıdan %20 kötü niyet tazminatının alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir. İstinaf konusu karar ;Mahkemece yapılan yargılama sonunda ; asıl ve birleşen davada davacılar vekili, icra takibine konu bonoların taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca teminat amaçlı olarak verildiğini,ödeme nedeniyle bonoların teminat fonksiyonlarının kalmadığını,buna rağmen davalının müvekkilleri aleyhine icra takibine giriştiğini bu nedenlerle müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, asıl ve birleşen davada davalı vekili ise,davaya konu bonoların teminat senedi olmadığını, bu bonoların teminat amaçlı olarak verildiğini ve ödeme yapıldığının davacılar tarafından ispat edilmesi gerektiğini,haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Asıl ve birleşen davaya konu bonolar incelendiğinde bonoların bonoların “nakden” ve “malen” bedel kaydıyla düzenlendiği anlaşılmıştır.Somut olayda davacı taraf ihdas nedenini talil etmiştir.İspat yükü davacı tarafta olup davacı taraf icra takibine konu senetlerin teminat senedi olarak verildiğini ve senetlerin ödeme nedeniyle teminat fonksiyonunun kalmamasına rağmen icra takibine konu edildiğini usulüne uygun deliller ile ispat edemediği gibi yemin deliline de dayanmadığı gibi dava konusu 31/12/2012 tarihli bonodan dolayı Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nce … tarihinde yapılan fiili haciz sırasında davalı şirket yetkilisi …’in “anladım fakat şu an borcu ödeyecek durumum yok” şeklinde beyanda bulunarak zımni olarak borcu kabul etmesi gözönüne alındığında davacı yan asıl ve birleşen dava yönünden iddiasını ispat edemediğinden asıl ve birleşen davanın reddine,asıl dava alacaklı lehine sonuçlanıp , alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağına geç kavuştuğundan asıl alacağın %20 ‘si üzerinden hesap edilen tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,birleşen davada ihtiyati tedbir kararı verilip davalının alacağına geç kavuşması söz konusu olmadığından davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekçesi ile asıl ve birleşen davalıarın reddine karar verilmiştir.
İstinaf: Sözkonusu kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. 1-Davacı tarafın istinaf sebepleri ,bilirkişi raporunda ve mahkeme kararında, sözleşme konusu inşaatın bitirilip bitirilmediği ve paylaşımın yapılıp yapılmadığının belli olmadığı gerekçesine dayanılmış olmasına rağmen,buna ilişkin inceleme taleplerinin reddedildiğihi,taraflar arasındaki alt ilişki gerektiği gibi incelenmeksizin eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğini,ortaklık sözleşmelerinden anlaşılacağı gibi davalının müvekkillerine borç olarak yaptığı tek ödemenin 1 milyon USD olduğu,bunun geri ödemesinin de her iki protokolde olduğu gibi inşaatın bitiminde yapılacak olup,teminat olarak alınan 31/12/2012 tarihli senedin de iade edileceğinin kararlaştırıldığı,davalının diğer ödemelerinin de inşaat harcamalarına ilişkin olduğu, inşaatın öngörülen arihte bitirilemeyeceğinin anlaşılması üzerine, sözkonusu teminat senedinin yenilenerek 30/06/2015 vade tarihli yeni senet teminat senedi verildiği,önceki teminat senedinin konusunun kalmadığı (bedelsizlik) ,ancak iade edilmediği, kendisire dükkan hissesi ve 9 tane daire verilmesine rağmen icra takibi yaptığı,sözleşmeye aykırı davrandığı,oysa taraf iradelerinin bu senetlerin iadesinin inşaatların bitirilmesi tarihinde iadesi şeklinde olduğu, sözleşme gereği aldığı senetleri takibe konu ettiğinden alt ilişkiden doğan defilerin davalıya da sürülebileceği, inşaatçı bilirkişinin raporda görüşünün bulunmadığı,mali bilirkişinin sadece 2009 yılı ile sınırlı kalarak inceleme yaptığı,alt ilişkinin bitirilip bitirilmediği, tasfiye edilip edilmediğinin incelenmeksizin, bilirkişi raporuna itirazlar değerlendirilmeksizin karar verildiği, birleşen davaya konu senetle ilgili olarak, 31/12/2012 tarihli bononun önceki bononun yerine tanzim edildiği tesbitinin yapıldığı, mahkemenin ise bununla ilgili sözleşme hükmünü gözden kaçırdığı, mahkemenin gerekçeli kararında açıkça maddi hata mevcut olup, taraflar arasındaki sözleşmede var olan hüküm yokmuş gibi değerlendirilmesi ve bu sebeple bilirkişi raporundan ayrılarak senedin teminat senedi olduğunun kanıtlanmadığına karar verilmesi açıkça hukuka aykırı olduğu, (( Hükme kısmen esas alınan bilirkişi raporunun 13. sayfasının ilk paragrafında, birleşen davaya konu senedin teminat senedi niteliğinde olduğuna dair aynen şu değerlendirmelerde bulunulmuştur:“… 16.06.2011 tarihli protokoldeki ödeme maddesinin revize edildiği ve sadece inşaatın bitimine bağlı olarak ödeme tarihi değiştirildiği görüldüğünden bu ifade ile yine birleşen dava konusu 31.12.2012 tarihli ikinci bono ve bononun meblağı uyum içinde ve davacı iddialarını destekler niteliktedir. Bu halde birleşen dava konusu 31.12.2012 tarihli ikinci bono, 31.12.2011 vade tarihli bononun yerine tanzim edilmiş ve yine taraflar arasındaki sözleşmenin teminatı niteliğini haizdir.” Mahkeme gerekçeli kararının 10. Sayfasının 2. paragrafında bilirkişi raporunun davanın esasına ilişkin çok önemli tespitine sözleşmede olan hükmü gözden kaçırarak maddi bir hata sonucu itibar etmediğini aynen şu gerekçelerle ifade etmiştir:“Sözleşmede herhangi bir şekilde ilk sözleşmedeki gibi teminat senedi verileceğine dair hüküm bulunmamaktadır. Görüldüğü üzere taraflar arasında imzalanan ikinci sözleşmede birleşen dava konusunu teşkil eden bononun teminat olarak davalıya verildiğine dair bir kayıt mevcut değildir. Taraflar yapmış oldukları ikinci sözleşmede ilk sözleşmeye nazaran daha ayrıntılı bir düzenleme yaptıkları ve teminat senedi ile ilgili olarak sözleşmede bir atıf bulunulmadığı görülmektedir. Buna göre davacılar tarafından ilk senedin alınarak yerine birleşen davaya konu senedin teminat amaçlı olarak verildiğine ilişkin bir çıkarımsamada bulunmak mümkün olmayıp verilen senedin miktar yönünden ilk teminat senedi ile uyumlu olması ve senedin vade tarihinin sözleşmede belirtilen paranın iade tarihi ile aynı olması, sözleşmede açıkça bir atfın bulunmaması ve davacının basiretli bir davacı gibi davranma zorunluluğu karşısında anılan senedin teminat senedi olduğu sonucuna bizi götürmeyecektir. Davacılar sözü geçen senedi davalıya yenilenen sözleşme uyarınca verildiğini ispat edememişlerdir. Bilirkişi kurulunun bu yöndeki görüşü yukarıda yapılan açıklamalar karşısında yerinde değildir.”Taraflar arasındaki ikinci sözleşme olan 16.06.2011 tarihli protokolün 4. maddesi aynen şu şekildedir:“… …’in 29.12.2009 tarihli protokole göre … ve …’e nakten vermiş olduğu 1.000.000 (bir milyon) USD nın geri ödemesi inşaat bitim tarihi olan 2012 Aralık ayı sonuna kadar tamamlanmış olacaktır. … …, bu tutar karşılığında almış olduğu senedi … – …’e parayı tahsil tarihinde iade edecektir.”Çok açıktır ki, mahkemenin “16.06.2011 tarihli sözleşmede senetle ilgili hüküm yoktur o nedenle bilirkişi kurulu raporunun senedin teminat senedi olduğuna dair görüşüne itibar etmiyorum” şeklindeki gerekçesi açıkça hukuka aykırıdır. Birleşen davaya konu senette bedel kaydı olarak “malen alınmıştır” denilmesine ve senet lehtarınının da mal değil para verdiğini belirtmesi karşısında ispat yükünün senedi talil eden davalıda olduğu göz ardı edilerek karara gidilmesi de başka bir hukuka aykırılıktır. İspat yükünün senetteki kaydı talil eden davalıda olduğu ve cevap ve ikinci cevap dilekçesinde hiçbir delil göstermeyen, dilekçesinde delil kısmında dahi yer vermeyen davalının ispat yükünü yerine getirmediği açık olmasına rağmen, bu hususların göz ardı edilerek haklı davamızın reddine karar verilmesi de bir başka istinaf nedenidir. Davalının dahi savunmalarında geçmeyen ihtiyati haciz esnasındaki müvekkilin icra tutanağına geçen beyanının ret gerekçelerinden biri olarak gösterilmesi de hukuka aykırıdır.” şeklinde istinaf sebepleri ileri sürülmüştür. 2-Davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf talebi: “Mahkeme kararında 29.12.2009 tarihli protokolde davalı …’in 1.000.000,00.-USD harcama yapacağı, bu bedelin inşaat bitimi tarihi olan 31.12.2011 tarihinde iade edileceği, … ve …’in …’e bu tutar kadar iade tarihine senet vereceği protokolde kararlaştırılmış olduğundan söz konusu senedin bir teminat senedi olduğunun ortaya çıktığına ilişkin değerlendirmelerinin kabulü mümkün değildir. Zira, Teminat senedi, bir sözleşmeye güvence olarak ileri sürülen sözleşmeye konu olan iş eksik veya hiç yapılmazsa karşı tarafın zararını tazmin etmek üzere karşılıklı menfaat ilkesine göre hazırlanmış güvence belgesidir. Borç senedi ise; herhangi para veya mal borcuna ilişkin vadesi, tutarı belirlenmiş tarafların bilerek, isteyerek vardığı anlaşma üzerine ödeme sözü niteliği taşıyan imzalı kıymetli evrak, bonodur.Davaya konu takibe esas senet üzerinde söz konusu senedin bir teminat senedi olduğuna ilişkin herhangi bir ibarenin varlığı söz konusu değildir. Ayrıca, bir sözleşmeye konu olarak düzenlenmiş olduğuna ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Bir senedin teminat senedi olabilmesi için ya takip konusu senet arkasında “işbu senet teminattır” biçiminde açıklama bulunmalı ya da hangi ilişkinin teminatı olduğu senede açıkça atıfta bulunan yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. Yazılı belgede senede açıkça atıfta bulunulduğunun kanıtı için senedin; vade, tanzim tarihi ve miktarının bir arada belirtilmesi gerekmektedir. Bu hususta davacı tarafça söz konusu senedin teminat senedi olduğu yazılı deliller ile ispat edilememiştir.Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, takibe konu bononun teminat senedi olduğunu ispat yükü davacı tarafta olup, yazılı delil ile ispat yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak, davacı tarafça söz konusu senedin teminat senedi olduğu yazılı deliller ile ispat edilememiştir. Kaldı ki, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 1987/16946 Esas, 1987/12004 Karar sayılı ve 23.11.1987 tarihli kararında, “ düzenlenme tarihlerine göre, protokolden sonra düzenlendikleri anlaşılan senetler, protokolün kapsamı içinde düşünülemez.” hükmüne de yer verilmiştir. Protokol tarihi ile takibe konu senedin düzenlenme tarihleri de göz önüne alındığında aralarında bir bağ olmadığının kabulü gerektiği Yargıtay içtihatları ile de sabittir. Bu nedenle, Mahkeme tarafından 31.12.2011 vade tarihli bononun teminat senedi olduğunun ispatlandığına ancak protokol gereği %60-%40’lık paylaşımın yapılmış olup olmadığına, sözleşme konusu inşaatın bitirilip bitirilmediğinin netleşmediğine ilişkin tespitleri yerinde olmamıştır. Kaldı ki, Yerel Mahkeme tarafından teminat senedi olduğu kabul edilen 31.12.2011 tarihli bono dava konusu bile değilken bu yönde değerlendirmeler yapılması hatalı olmuştur. 31.12.2011 tarihli bono dava konusu bile olmadığından, teminat senedi vasıfları taşımadığından ve davacı tarafından söz konusu senedin teminat senedi olduğu yazılı olarak ispatlanamamış olduğundan , Mahkeme kararındaki bu gerekçenin karardan çıkartılarak Mahkeme kararının düzeltilmesi istenmiştir. …nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava,inşaat ortaklığı (adi ortaklık) sebebiyle verildiği iddia edilen senetlerle ilgili olarak yapılan icra takiplerinde, davacıların menfi tesbit talebine ilişkindir Dosyadaki bilgi ve belgelere göre ,taraflar arasında uyuşmazlığı doğuran hukuki ilişkinin adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklandığı,dava ve takip konusu bonoların ,adi ortaklık sözleşmeleri ve ilişkileri sebebiyle verilen senetler olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki ,mahkemece adi ortaklığa konu inşaatın hangi seviyede olduğu araştırılmamış,yapılan ödeme ve verilen senetlerin adi ortaklık işlerine ilişkin olduğu, davalının ilk ödemesinin adi ortaklığa giriş için yapması gereken ödeme olduğu, diğer ödeme veya senetlerin adi ortaklık harcamalarına ilişkin bulunduğu iddia edilmesine ve belediyenin ruhsat iptali sebebiyle inşaatın sürdürülemediği de (adi ortaklığın sona erdiğ) iddia edilmesine rağmen, adi ortaklığın sona erip ermediği,davalının ortaklığa giderken verdiği parayı istemesinin adi ortaklığın feshini talep ettiği sonucunu doğurup doğurmadığının mahkemece değerlendirilmediği anlaşılmıştır.Mahkeme senetlerin malen,nakden kaydı ve isbat yükü üzerinde durmuş,senetlerin veriliş sebeplerini ,yapılan ödemeleri değerlendirmemiştir.Adi ortaklığın sona erdiğinin tesbiti halinde 6098 sayılı BK’nın 644. ve devamındaki adi ortaklık ve tasfiye hükümlerine göre sözleşme de dikkate alınarak tasfiyenin mahkemece yapılması gerekir -Kabule göre de ;davacılar vekili 15/02/2017 tarihli dilekçesi ile “Huzurda görülen davaya konu icra dosyası borcu, davalı alacaklı tarafa tamamen ödenmiş olup , dava istirdat davası olarak devam edecektir.”şeklinde beyan ve talepte bulunmasına rağmen mahkemece bu talep değerlendirilmemiş,menfi tesbit şartları yönünden dava incelenmiş,istirdat talebi hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Açıklanan nedenlerle; davacının istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine,karar şekline göre davalı tarafın istinaf taleplerinin incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Karar şekline göre davalı tarafın istinaf taleplerinin incelenmesine yer olmadığına Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 29/09/2020