Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/1318 E. 2020/174 K. 12.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/1318
KARAR NO: 2020/174
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2017
NUMARASI: 2017/399 E – 2017/925 K
DAVANIN KONUSU: İstirdat
KARAR TARİHİ: 12/02/2020
KARAR YAZIM TARİHİ: 13/02/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı arasında abonelik sözleşmesi bulunduğunu, davacıdan kayıp kaçak, iletim, dağıtım sayaç okuma ve parekende satış hizmeti bedeli altında haksız kesinti yapıldığını belirterek yapılan kesintilerin karşılığı olarak şimdilik 500,00 TL. nin dava tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın reddini istemiştir. Yetkisizlik kararı ile dosya İstanbul Ticaret Mahkemesine gönderilmiş, yetkili mahkemede yapılan yargılama sonrasında, 6719 sayılı yasa kapsamında davanın reddine karar verilmiştir. Söz konusu kararı karşı davacı vekili istinaf etmiştir.Ancak mahkemece,davacı vekiline yapılan tebligata rağmen eksik istinaf harçlarının yatırılmadığı gerekçesiyle,16/02/2018 tarihli ek karar ile “Davacı tarafın istinaf dilekçesinin reddi kararın davacı tarafça istinaf edilmemeşi sayılmasına ” karar verilmiştir. Davacı tarafça işbu ek kararla ilgili verilen istinaf dilekçesinde,istinaf sebepleri olarak HMK 344.madde kapsamında ,gerekli eksik istinaf harçlarının yatırılması için bir haftalık kesin sürenin yazılı olarak bildirilmesi gerekirken bu hususun mahkemece yerine getirilmediğini belirterek mahkemenin ek kararının kaldırılmasını istemiştir. Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. Davacı tarafın ek karara yönelik istinaf talebinin incelenmesiyle,eksik istinaf harçlarının yatırılmasına yönelik davacı tarafa usule uygun bir muhtıra tebliği olmadığı, zira hakim imzalı, usulünce düzenlenen bir muhtıranın bulunmadığı, tebliğ zarfının altına yazı işleri müdürünce konulan imzalı olmayan bir şerhin , usule uygun muhtıra olarak kabul edilemeyeceği açık olduğundan , davacı tarafın ek karara yönelik istinaf talebinin kabulü ile, mahkemenin “Davacı tarafın istinaf talebinden vazgeçmiş sayılmasına” ilişkin 16/022018 tarihli ek kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Davacı vekili 21/11/2017 tarihli asıl karar ile ilgili olarak verdiği istinaf dilekçesinde; bu bedellerin hukuka aykırı alındığının emsal kararlarla belli olduğunu, fatura içeriğine itiraz edilmemesinin davacının bu bedelleri geri alacağına ilişkin hükme etkisinin bulunmadığını, davanın davalı kusurundan dolayı açıldığını, bu nedenle davacı lehine vekalet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesi gerekirken bu konuda karar verilmediğini belirterek kararın ve ek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. Davacının asıl karara yönelik HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Davacının istinaf sebeplerinin incelenmesiyle;ilke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır (28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı İ.B.K). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun yada Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir. Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Bu noktada, mahkemece; HMK’nun 331/1. maddesi uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tesbit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine (bu bağlamda vekalet ücretine de) mahkum edilmesi gerekir. Eldeki davada; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı taraflar, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. İlk derece mahkemesince, yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalı taraflardan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile, ek kararın kaldırılması ile, asıl karara yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, karar HMK 353/1-b-2 maddesi gereği düzeltilerek, bu konuda yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, yeniden esas hakkında; “1-Dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca maktu vekalet ücretinin davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı tarafından yapılan yargılama giderinin ve peşin harcın davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ek karar yönelik istinaf talebinin kabulü ile, ek kararın kaldırılması ile, asıl karar yönelik davacı istinaf başvurusunun kabulüne, karar HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek, yeniden esas hakkında; 1-Dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-Alınması gereken 31,40 TL harcın, peşin alınan 29,20 TL dan mahsubu ile bakiye 2,20 TL eksik harcın davalıdan alınıp Hazineye gelir kaydına, 3-Davacıdan alınan 29,20 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine , 4-Davacının yaptığı toplam 463,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı lehine karar tarihindeki AAÜT uyarınca takdir edilen 1.980,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Taraflarca yatırılan delil-gider avanslarının bakiyesinin karar kesinleşince taraflara iadesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davacının istinaf aşamasında yaptığı 140,50 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 12/02/2020