Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/1301 E. 2018/597 K. 17.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/1301
KARAR NO : 2018/597
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/04/2017
NUMARASI : 2015/1171 E – 2017/373 K
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 17/05/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirketle arasında elektrik tedarik sözleşmesi bulunduğunu, müvekkil adına tahakkuk ettirilen ilk faturanın 18.06.2013 tarihli olduğunu ve davalı şirketin fatura ile yalnızca elektrik tüketim bedeli tahakkuk ettirebilecekken; Elektrik Piyasası Kanunu, Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği, Dağıtım Sistemi Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ ve diğer ikincil mevzuata dayandırarak, müşterilerine kayıp kaçak, dağıtım, perakende satış bedeli ve iletim bedeli de tahakkuk ettirdiğini iddia ederek, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, ilk fatura tarihinden bu yana yukarıda sayılan bedeller adı altında tahsil edilen tutara karşılık olmak üzere şimdilik 3.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren uygulanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kayıp kaçak bedellerinin tahsil edilmesinin idari kararlar ile olduğundan uyuşmazlıkların çözümünde adli yargının görevli olmadığını, müvekkili şirketin taraf sıfatına haiz olmaması ve müvekkili şirkete husumet yöneltilemeyeceğinden davanın usulden reddine, davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olması sebebiyle esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; 6719 sayılı yasa değişikliği sonucu işbu davanın konusu kalmadığı düşünülerek karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuş, uyuşmazlık bu şekilde bir karar ile sonuçlandırıldığı için mahkemece yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücreti hususunda davanın konusuz kaldığı aşamada tarafların haklılık durumu gözetilerek karar verileceği gerektiğinden, dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olamayacağı için davacı lehine vekalet ücretine, harç ve yargılama giderlerinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına hükmedildiği görülmüştür.
Karara karşı davalı ve davacı vekillerince süresinde istinaf yoluna başvurulmuş, ayrıca davacı vekilince davalının istinaf dilekçesine karşı cevap dilekçesini süresinde sunduğu görülmüştür.
Davalı istinaf dilekçesinde özetle; davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilmemesinin hukuki yönden eksik ve hatalı olduğunu, 6719 sayılı yasa ile getirilen değişikliğin genel olarak açıklayıcı hükümler içerdiğini ve mahkemelerin yerindelik denetimi yapmalarının önüne geçilmesinin amaçlandığını, bu yasal düzenlemeden önce de davanın usul ve esas yönünden reddinin gerektiğini belirtmiş ve istinaf başvurusunun kabulü ile karar kaldırılıp, reddedilerek, bu talepler doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde ve davalının istinaf dilekçesine karşı verdiği cevapta özetle; 6719 sayılı Kanunun 21. maddesinin yargının hukukilik denetimi yetkisini kısıtladığını, yargı yetkisini sadece Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun düzenleyici işlemleri ile tüketiciden alınacak bedellerin uygunluğunu yani yerindeliğini denetlemekle sınırlandırdığını, kişinin hak arama hürriyetine kısıtlama getirdiğini, bu sebeplerle mahkeme kararı ortadan kaldırılarak, davanın kabulüne, istinaf giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HMK 355. maddesi uyarınca, davalı ve davacı vekillerinin istinaf dilekçelerinde ileri sürdüğü istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda davanın; dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedellerinin iadesine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Yargılama esnasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17. maddesi birinci, üçüncü, dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (c), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile ”kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamın da belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda, tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, tüketici hakem heyetlerinin ve mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayacı okuma perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgi tarifelerin düzenlenmesine EPDK kanunundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda söz edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektirik Piyasası Kanunu’na eklenen geçici 19;” Bu maddeyi ihdas eden kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, geçici 20; “kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’ nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Bu sebeple davacı vekilinin istinaf talebi yerinde değildir.
Mahkemece; davacı lehine vekalet ücreti ile harç ve giderlere hükmedilmiştir. Dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuş ve vekalet ücreti ile yargılama giderleri yönünden de davacı lehine hüküm verilmiştir. Davacı mevzuat değişikliği sonrası haksız çıkmış olsa da, davanın açıldığı tarih itibariyle haklılığı HGK ve diğer yargı kararları ile açık olduğundan, davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir.
Bu nedenle; davacı ve davalının istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı ve davalının istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine,
Alınması gereken 35,90 TL istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından, yeniden alınmasına yer olmadığına ve istinaf edenler üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yapılan yargılama giderlerinin istinaf eden davacı ve davalı üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 17/05/2018