Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/1292 E. 2018/698 K. 30.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/1292
KARAR NO : 2018/698
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2017
NUMARASI : 2016/145 E – 2017/1025 K
DAVANIN KONUSU : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 30/05/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında arasında elektrik abone sözleşmesi bulunduğunu, davacının aboneliği boyunca davalı şirket tarafından davacıdan tahakkuk ettirilen faturalar ile kayıp/kaçak, sayaç okuma, dağıtım, iletim, perakende satış hizmet bedeli adı altında haksız ve hukuka aykırı tahsilatlar yapıldığını, haksız yapılan kesintilerin davacıya iadesinin gerektiğini beyanla; bu bedellerin belirlenerek şimdilik 2.500,00 TL bedelin her bir faturanın ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, bütün yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın usul ve esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece;17/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 sayılı yasa ile 6446 sayılı yasaya getirilen yeni düzenlemeler gerekçe gösterilerek “davada karar verilmesine yer olmadığına, ayrıca yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine” karar verildiği görülmüştür.
Mahkemenin kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresinde ve harcı yatırılarak istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının eksik/hatalı olduğunu, Anayasa Mahkemesi’nin 6446 sayılı Kanunun 17. maddesine eklenen 10. numaralı fıkrayı iptaline ilişkin kararıyla ilk derece mahkemelerinin kayıp kaçak ve diğer bedeller bakımından idarenin tarifelerini ve bunları uygulayan elektrik şirketlerinin faturalara yansıtmasını esastan denetlemesini ve bir karara kavuşturmasını beklediğini, bu nedenle somut davanın esastan incelenip 6719 sayılı Yasa öncesinde Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin ve Hukuk Genel Kurulunun vermiş olduğu kararlarındaki ilkeler ışığında haksız tahsil edilen bedellerin taraflarına iadesinin gerektiğini beyanla davanın kabulüne veya mahkeme ilamının kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine, aksi halde davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdir edilmesine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yasal değişiklik ile 17. maddeye getirilen hükümler ile tüketicilere yeni bir yükümlülük getirilmediğini, sadece mahkemeler tarafından perakende satış hizmetini sürdürülemez hale getirebilecek olan kararların verilmeye devam edilmesinin önlenmesinin amaçlandığını, mahkeme kararının 6719 sayılı Kanunun amacına, usul hukukunun amir hükümlerine ve hakkaniyete aykırı olduğunu beyanla ilk derece mahkemesinin davalı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden kaldırılarak davanın reddine, davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesini talep etmiştir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde; davanın elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp/kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış hizmeti ve sayaç okuma bedellerinin istirdatı istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17. Maddesi birinci, üçüncü, dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (c), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend’in ”Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda, tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü ise Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın 16.02.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 28.12.2017 tarihli 2016/150 Esas ve 2017/179 Karar sayılı ilamı ile “kişilere yargı mercileri önünde dava açma hakkı tanıyan bir düzenlemenin aynı amanda yargı mercilerinin etkili bir yargılama yapmasını engelleyen kurallar içermesi halinde bu düzenlemenin hak arama özgürlüğüne uygun olduğundan söz edilemeyeceği, EPDK tarafından gelir ve tarife kapsamında düzenlenen ve tüketicilerden tahsil edilen bedellerin iadesi talebiyle yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin söz konusu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığının yanı sıra uyuşmazlıkla ilgili diğer mevzuat hükümlerini de gözetmelerinin adil yargılanma yapılmasının bir gereği olduğu, söz konusu hükmün hak arama özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahale oluşturduğu ve hakkın özünü zedelediği” gerekçesiyle iptal etmiştir. Dolayısıyla Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak açılan davalarda, mahkemelerce, söz konusu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığının yanı sıra uyuşmazlıkla ilgili diğer mevzuat hükümleri de gözetilerek yargılama yapılması gerekmekte olup mahkemelerin bu husustaki yetkisi genişlemiştir ancak bu genişleme yalnızca uyuşmazlıkla ilgili diğer mevzuat hükümlerinin de göz önüne alınması suretiyle yargılama yapılması noktasındadır. Zira; Anayasa Mahkemesi yine aynı kararında 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektirik Piyasası Kanunu’na eklenen geçici 20. maddesinin iptali talebini reddetmiştir. Dava konusu bu bedellerin açıkça maliyet unsuru olarak tahsili yasal hale gelmiştir.
Ayrıca, 6719 sayılı kanunun 26. Maddesi ile 6446 sayılı Elektirik Piyasası Kanunu’ na eklenen; geçici madde 19;” Bu maddeyi ihdas eden kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, geçici madde 20;” Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere geçici 20. Maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Bu nedenlerle davacının “somut davanın esastan incelenip 6719 sayılı yasa öncesinde Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin ve Hukuk Genel Kurulunun vermiş olduğu kararlarındaki ilkeler ışığında haksız tahsil edilen bedellerin taraflarına iadesinin gerektiğini beyanla davanın kabulüne veya mahkeme ilamının kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine” yönelik istinaf talebinin reddi gerekmekle mahkemece davanın konusuz kalmasına dair verilen karar usul ve esasa uygundur.
Diğer istinaf sebeplerine gelince, HMK’nın 331. maddesinin 1. fıkrasının “davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, hakim davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder” hükmü gereği ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve 2013/7/2454 Esas 2014/679 Karar sayılı ilamı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin kararları gereği içtihat durumuna göre davacının dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp/kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davacının yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. Ayrıca davacı mevzuat sonrası haksız çıkmış olsa da dava tarihi itibariyle, uygulamanın haksız olduğu iddiası ile açmış olduğu bu davasında, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Bu itibarla, dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, mahkemece yasa değişikliği nedeniyle, davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden de, davacının dava tarihi itibariyle uygulamanın haksız olduğu iddiası ile açmış olduğu davasında, dava tarihinde haklılığı (Baki Kuru 4. Cilt sayfa 3687) göz önünde tutularak, anılan yasa maddeleri ve 6100 sayılı HMK’nın 331. Maddesi gereğince, mahkemenin yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine yönelik kararının usul ve yasaya uygun olduğu görülmekle tarafların bu yöne ilişkin istinaf talebinin yerinde olmadığı görülmüştür.
Tüm bu sebeplerle davacının ve davalının istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının ve davalının istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine,
Alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından, yeniden alınmasına yer olmadığına ve istinaf edenler üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 30/05/2018