Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/1254 E. 2020/718 K. 03.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/1254
KARAR NO: 2020/718
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/11/2017
NUMARASI: 2013/558 E – 2017/1184 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 03/09/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı şirketten olan alacaklarının tahsili bakımından, davalının T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı, Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü, İstanbul Sağlık İşleri İl Müdürlüğündeki adına tahakkuk etmiş ve edecek olan alacaklardan 200.00,00-TL’sini Kadıköy … Noterliğinin 23/11/2003 tarih ve … yevmiye nolu, 200.00,00-TL’sini aynı noterliğin 16/01/2004 tarih ve … yevmiye nolu, 220.000,00-TL’sini aynı noterliğin 16/01/2004 tarih ve … yevmiye nolu, 365.000,00-TL ‘sini aynı Noterliğin 16/01/2004 tarih ve … yevmiye nolu, 425.000,00-TL sini aynı Noterliğin 16/01/2004 tarih ve … yevmiye nolu Temliknameleri ile davacıya temlik ettiğini, ancak bu temlik bedellerinin, temliknamenin sahte olduğu ileri sürülerek muhattap tarafından ödenmediğini, Davalı şirket ile …’ın temliknamelerin sahte olduğu yönünde şikayeti üzerine yine tüm davalılar aleyhine Kadıköy 2. Ağır Ceza MAhkemesinin 2010/126 Esas sayılı dosyasıyla birleşen davalar sebebiyle yapılan yargılama sonucu Mahkemenin 13/06/2012 tarihli kararında davalı … A.Ş yetkilisi … ile …’un sahte temlikname tanzim edip, kullandıklarından dolayı cezalandırılmalarına, diğer davalı Noter … hakkındaki görevi kötüye kullanma davasının zamanaşımı yönünden ortadan kaldırılmasına karar verildiğini, temliknameye sahte olarak düzenleyip kullanarak birlikte hareket eden davalılar … A.Ş. Ve yetkilisi … ile …’un bu temlikname sebebiyle davacıya borçlu olduklarını, yine sahte temliknamelerin tasdik edildiği Noter … ve temliknamede imzası bulunan çalışanı …’nın da Noterlik Kanunu 162. maddesi gereği B.K. 41-60 ve B.K. 50-51 maddeleri uyarınca sorumlu olduğunu beyanla,alacak miktarları belirlenerek, şimdilik 100.000,00 TLnın temlik tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş ile … vekili cevap dilekçesinde, davacının, daha önce, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/44 E. 2013/73 K. sayılı dosyası ile müvekkillerine karşı sebepleri açık bir şekilde gösterilmemiş aynen huzurdaki dava dilekçesi gibi, bir genel alacak davası ikame ettiğini, bu dosyadan verilen delil listesinde sunmuş oldukları bilirkişi raporunun 4. sayfasında ve davacının dilekçelerinde; Diğer davacılar … ve … ise SSK’dan verilmiş muhtelif tarih ve miktarlı temliknameler olduğunu, şimdilik 40.000,00TL alacağın tespitine ve davalılardan tahsili talepli dava açtığını” davacı …’ın huzurdaki davaya konu yaptığı sahte temlikler sebebi ile Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/44 Esas sayılı ile dava açtıklarını, yapılan yargılama sonunda mahkeme tarafından ispatlanamayan davanın reddine karar verildiğini, davacının itirazı nedeniyle dosyanın halen Yargıtay’da olduğunu, bu nedenle huzurdaki davanın HMK. 114/(ı) bendi uyarınca, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesini talep ettiklerini, zamanaşımı yönünden davacının dava dilekçesinde, sadece tarih ve miktarın belirttiği, dava konusu yaptığı temliknamelerin zamanaşımına uğramış olup, huzurdaki davanın zamanaşımı sebebiyle reddini talep ettiklerini, husumet yönünden dava konusu sahte temliknamenin, şirket çalışanı … tarafından, hiçbir şekilde yetkisi olmadan, davalı şirketlerin sahte kaşesi vurularak, bizzat … tarafından davalının imzası taklit etmek suretiyle imzalandığını, davalı …’ın gerek şahsi gerek ise şirket temsilcisi olarak dava konusu sahte temliknamelerde imzası bulunmadığından huzurdaki davada davalılara husumet yöneltilemeyeceğini, sorumlu olacak kişilerin yetkisiz şekilde temliknamelere imza koyan, sahtecilik olaylarını yapan ve organize eden ve eylemlerinden dolayı mahkum olan … ve davacı da dahil işbirlikçileri olduğunu, davanın öncelikle husumet yönünden reddine karar verilmesini talep ettiğini, esasa yönelik olarak davacının dava dilekçesinde hangi hukuki sebebe dayandığını açıklayamadığını, dava konusu olayda davalılar için, ne istihdam edenin sorumluluğu ne haksız fiil ne de sözleşmesel bir ilişkinin söz konusu olmadığını, davacı ile davalılar arasında hiçbir ticari ilişki olmadığını, şirketlerinin muhasebe bölümünde çalışan davalı …’un yapmış olduğu sahte belgelerin davalı … şirketten kaçtıktan sonra ortaya çıktığını, …’un iş akdinin Kadıköy … Noterliğinin 11/06/2014 tarihli ihtarıyla feshedildiğini, taraflarınca İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğunu, davalı …’un 08/09/2004 tarihinde tutuklanarak cezaevine konulduğunu, akabinde davacının da dahil olduğu birçok kişinin sahte çek, sahte bono, sahte temliknamelere ilişkin şirketlerini dolandırmaya çalıştığını, dava konusu yapılan temliknamelerin de bu belgelerden olup sahte olduğunu, davacının davalı şirkete işçi olarak çalışan ve hiçbir şekilde davalı şirket yönetim kurulu tarafından, temsilci olarak atanmayan ve bu konuda hiçbir yetkisi olmayan davalı …’un sahte olarak düzenlediği temliknamelerden dolayı,davalıları borçlu göstererek huzurdaki davayı açmasının hakkaniyete, yerleşik uygulamaya, yasalara aykırılık teşkil ettiğini, davacının davalılara hiçbir mal, hizmet ve para vermediği halde şirketin eski çalışanı diğer davalı … ile birlikte hareketle sahte olarak tanzim ettikleri temliknameleri haksız bir şekilde dava konusu yaptıklarını, …’un davalı ve davalı şirketten para koparmak amacı ile, sahteçilik olaylarına karıştığını, şirketleri dolandırmaya çalıştığını, sabit olan suçu nedeniyle hapis cezasına mahkum edildiğini, kesinleşen Ağır Ceza Mahkemelerinin kararları ile davalı …’ın … ve dahil olduğu … liderliğindeki çete tarafından para ve mallarının yağma edildiğinin sabit hale geldiğini, şirketin ana sözleşmesindeki hüküm uyarınca temsil ve ilzama davalı …’ın yetkili olduğunu, …’un …ndaki şirketlere, B.K.’nun 449/1 ve 453/1 maddeleri uyarınca ticari mümessil ve ticari vekil olarak atanmadığını ve hiçbir şekilde kambiyo senedi, temlikname yapmaya yetkili kılınmadığını, davalının da kendi ifadelerinde hiçbir zaman … tarafından yetkili temsilci olarak atanmadığı, hiçbir borçlandırıcı işlem yapmaya yetkili olmadığını açıkca ikrar ettiğini, bu durumla ilgili Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/03/2011 tarihli, 2005/107 E. Ve 2011/127 Karar sayılı kararında “…’un kanuna uygun olmayan ticaret ünvanı altında kendi ismini yazmayıp, ayrıca yaptığı işin vekaleten olduğunu belirtmediği, bu nedenle bonoda imzası bulununa kişiye özel olarak kambiyo senedi düzenleme yetkisi verdiğine ilişkin bir belgeye rastlanmadığı, bu nedenle yetkisiz kişi tarafından imza edilen bononun davacı … bağlamayacağı ve davacı şirketin bu bono kapsamında borcu bulunmadığına” karar verdiğini, temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından 02/02/2012 tarih ve 2011/10278 Esas, 2012/1360 sayılı kararı ile onandığını, davacının delil listesinde bildirilen tüm dava süreçlerini bilmesine rağmen, on yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra açtığı davada, müvekkillerine husumet yöneltilmesinin haksız, mesnetsiz ve dayanaktan yoksun olduğunu, bu nedenle davanın davalılar hakkında reddine karar verilmesini talep ettiğini, davacının delil olarak sunduğu İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/3 Esas, 2013/207 Karar sayılı dosyadan davalılar hakkında davanın reddine karar verildiğini, davacının tüm bu süreçleri bilmesine rağmen on yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra dava açtığını, davalılara husumet yöneltmesinin haksız, mesnetsiz ve dayanaktan yoksun oldğunu, Beyoğlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/62 D.İş sayılı dosylası ile diğer temliknameler gibi söz konusu temliknamedeki imzanın da davalıya ait olmadığının tespit edildiğini, davacının dava konusu yaptığı temliknamelerin sahte olduğunu bildiğini, davacının dilekçesinde tek bahsettiği dosya olan, Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/126 Esas sayılı dosyasının temyiz incelemesinde olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın esasa ilişkin bozma talepli tebliğnamesinde, Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/126 Esas sayılı dosyasından verilen kararın esasa ilişkin bozulmasının talep edildiğini, söz konusu davanın temyiz incelemesi için halen Yargıtay’da olduğunu, izah edilen sebepler doğrultusunda dava şartı yokluğundan davanın reddine, diğer usule ilişkin itirazların incelenerek davanın usul yada esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ile … vekili cevap dilekçesi ile; davacının talebinin davalılar … A.Ş.’nin SGK’dan olan alacaklarından 1.410.000,00-TL’sini, Noter tasdikli senetlerle kendisine temlik ettiğini, fakat … A.Ş.’nin SGK’da doğan bir alacağının bulunmadığını, temliklerin sahte olduğunu ve BK 41 gereği noterin sorumlu olduğunu ileri sürerek şimdilik 100.000,00-TL zararın tahsilini talep ve dava ettiğini, ancak genel olarak ifadade edildiğinde temlik sözleşmelerinin onaylama şeklindeki noterlik işlemini mesnet gösterilerek iddia edilen zararın doğumuna sebebiyet verdiği gerekçesiyle, husumetin notere ve başkatibine karşı yöneltilmesinin tamamen haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davanın haksız fiil hükümleri gereği bir yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğunu, temliklerin 2003-2004 senesinde düzenlendiğini, davanın ise 2013 tarihinde açıldığını, davaya konu taleplerin zamanaşımına uğradığını, zamanaşımına uğrayan tazminat taleplerini kabul etmediklerini, zamanaşımı sebebiyle davanın reddini, mümkün olmaması halinde 6100 sayılı HMK.’nun 109/2 maddesi gereğince alacak belirlenebilir ise kısmi dava açılamayacağı için kısmi davanın reddini talep ettiklerini, davacının her halükarda iddia ettiği miktarda alacağının varlığını, muteber delillerle ispatlamak zorunda olduğunu, iddia edilen zararın varlığı ve miktarı ipsap edilememesi halinde başka bir incelemeye gerek kalmaksızın davanın reddine karar verilmesini, temlik sözleşmelerinin onaylama şeklindeki noterlik işlemi ile iddia edilen zarar arasında uygun illiyet bağının doğmadığını, bu bağlamda notere ve başkatibine bir sorumluluk yüklenebilmesi için, davacının iddia ettiği zararın noterlik işleminden kaynaklı olması zorunda olduğunu, temlik sözleşmesinin hukuki nitelikçe borç doğuran bir sözleşme olmadığını ve temlik sözleşmesinin illi bir işlem olduğun ubu nedenle temel işlemin geçersizliğinin temlik sözleşmesinin de geçersiz kılınacağını,somut olaydaki iddia edilen zarara hiçbir şekilde temlik sözleşmesinin onaylama şeklindeki noterlik işleminin sebebiyet vermeyeceğini, huzurda iddia edilen temel işlemin belirsiz olduğunu, davacının iddia ettiği zararın ne tür bir hukuki ilişkiden kaynaklandığını, zararın varlığı ve miktarının ispatlanamaması halinde, temel ilişkinin yok hükmünde olacağını ve temel ilişkinin olmaması durumunda buna bağlı yapılan temlik sözleşmesinin de geçersiz olacağını, temlik tarihinde …’nin SGK’dan bir alacağının bulunmaması halinde, temlik geçerli bile olsa davacının bu temlike dayalı olarak bir işlem yapamayacağının aşikar olduğunu, her durumda davacının ve üçüncü kişinin ağır kusuru nedeniyle, noter işlemi ile zarar arasındaki illiyet bağının kesildiğini, bu hususların yanı sıra her halükarda davacının tazminat miktarına ve temerrüt oluşmadığından faiz başlangıcına ilişkin taleplerinin de kabul edilemeyeceğini, tüm bu nedenlerle ve resen dikkate alınacak nedenlerle öncelikle zamanaşımına uğrayan tazminat taleplerinin reddini, 6100 sayılı HMK.’nun 109/2 maddesi greeğince alacağın belirlenebilir olması halinde kısmi dava açılamayacağı için davacının taleplerinin reddini, mümkün olmaması halinde, iddia edilen zararın yasal delillerle ispat edilememesi halinde, başka bir incelemeye gerek kalmaksızın yine davanın reddini, her durumda iddia edilen zararın, noterin tasdik işleminden bağımsız olarak doğmuş olması, yani noterin fiiliyle zarar arasında neden- sonuç ilişkisinin bulunmaması nedeniyle haksız davanın reddini, her halükarda üçüncü kişinin ve aynı zamanda bizzat davacının ağır kusuru nedeniyle uygun illiyet bağının kopmuş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/126 Esas, 2012/191 Karar sayılı dosyasının ve kararının bir örneği, kapatılan İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/44 Esas sayılı dosyası, SGK Kayıtları, temlikname örnekleri, …’nin sicil gazetesindeki yetki belgeleri, sunulan deliller ile davalı şirketin ticari kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış,husumet ve zamanaşımı itirazlarının reddine karar verildiği görülmüştür. Mahkeme,davacının 1.410.000,00-TL zarar iddiasıyla tazminat istemine dayanak olan dava konusu 5 adet temliknamede, davalı şirket unvanı altındaki imzanın, şirketi bu işlerde temsile yetkili olan davalılardan …’a değil, şirketi temsile yetkili olmayan şirket çalışana …’a ait olduğu, gerek Beyoğlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2004/62 D.İş sayılı dosyasından delil tespiti suretiyle, gerekse İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2005/262 Esas sayılı dosyasından verilen ve kesinleşen karardaki vakıa tespitleriyle ortaya konulduğu, davacının alacağının varlığını gösteren deliller sunmadığı, sonuç olarak davalı şirketin ve davalı …’ın temliklerinin geçersizliği yönünden sözleşmeler veya haksız fiil hukukuna göre sorumluluğunu gerektiren bir sebebin tespit edilemediği, diğer davalıların haksız fiil esaslarına göre sorumluluklarının söz konusu olabileceği ancak bunun için davacının zararının varlığını ve miktarını ortaya koyması gerektiği, bu bağlamda iddia ettiği ticari ilişkide davalı şirketten alacaklı olduğunu dosyanın mevcut durumuna göre ispat edemediği, bu durumda davacının haksız fiil nedeniyle uğradığı bir zarardan bahsedilemeyeceği,ayrıca temliknamelerin sahte olduğu anlaşılmış ise de, davacının davalılarla doğrudan bir hukuki ya da ticari ilişkisi olduğunu ıspatlayamadığı gibi temliknamelere konu miktarda alacağı olduğunu da ispatlayamadığı gerekçesiyle “Davanın reddine” karar vermiştir. Mahkemenin bu kararına karşı davacı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.İstinaf dilekçesinde;mahkeme kararının usul ve hukuka uygun olmadığını,dava konusunun 5 adet temliknameye dayandığını,alacağın temlikinin aradaki ilişkiden bağımsız ve soyut olduğunu,temlik alan ile temlik veren arasında alacak ilişkisinin olmamasının alacağın temlikini hükümsüz hale getirmediğini,temliknamenin geçerlilik koşullarının kanunda belirtildiğini,alacağın temlikine konu edilen alacağın davacının eşi …’ın ortağı olduğu … Ltd.Şti nin davalı … A.Ş den olan mevcut alacağa ilişkin olduğunu,temliknamelerin davalı şirket yetkilisi tarafından imzalanması halinde temlikname ile borçlu olmadığının ileri sürülemeyeceğini,temliknamelerin noter huzurunda yapıldığını, noter tarafından temlik veren yetkilinin yetki ve sorumluluğunun denetlenmesi gerektiğinden,bu işlemde imzaları olan noter ve yetkilisinin kusursuz sorumlu olduklarını,davacının bu nedenle zarara uğradığını,davacı zararının temliknamelerle 1.410.000,00 TL olduğunu,bu konuda beyanları içeriri İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesinin (Kadıköy 2.Ağır Ceza Mahkemesi) 2010/126 E.sayılı dosyasının delil olarak bildirdiklerini,davacı ve başkalarının dolandırıldığını,ceza dosyası kapsamına göre … A.Ş ileortağı ve temsilcisi …’ın bu şekilde hareket ettiklerinin kararla tescillendiğini,mahkeme kararının temlik işleminin alacak hakları üzerinde tasarruf yetkisi bulunmayan … tarafından gerçekleştirilmesi neeniyle hükümsüz olduğu,davalı şirket yönünden ise sonuç doğurmayacağı gerekçesinin uygun bulunmadığını,reddi hakim talebinin de mahkemece reddedildiğini,uyuşmazlık konusunun temliknamelerin geçerliliği ve yetkisiz kişilerce düzenlenmesi halinde dahi alacağın doğup doğmadığına ilişkin olduğunu,bu hususun bilirkişi değil hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenmesi gerektiğini belirterek kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında ceza mahkemesi dosyasından bahsedilmesine rağmen, hangi davalı hakkında hangi kararın verildiği anlaşılamadığı gibi,bu kararın herbir davalı yönünden kesinleşip kesinleşmediğinin de karar gerekçesinde tartışılmadığı anlaşılmıştır. Somut uyuşmazlıkta ,esaslı delil niteğindeki belirtilen ceza dosya sonucu ve maddi vaka tespitine dair hususlar ile ayrıca herbir davalı ilgili hükmünün kesinleşip kesinleşmediğinin tespit edilmesi gerekmektedir. Konuya ilişkin yine … A.Ş adına düzenlenen temliknamelerle ilgili noter hakkında açılan davada(Noter ismi dahi aynı), temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 3.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2015/12275 E.2016/5647 K.sayılı ilamı da bu mahiyettedir. Mahkemenin kararı usul ve hukuka uygun bulunmadığından,davacının istinaf talebinin kabulü ile,mahkemece; esaslı delil niteliğindeki, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/126 E.; 2012/191 K. sayılı kararının, eldeki tazminat davasının davalıları yönünden kesinleşip kesinleşmediği, kesinleşmişse, olaya ilişkin maddi vaka tespitinin olaya etkisinin tartışılması gerektiğinden,mahkeme kararının HMK 353/1a-6.madde gereğince kaldırılmasına ve belirtilen hususlarda yargılama yapılarak bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, karar HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılarak, kaldırma gerekçelerine uygun yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/09/2020