Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/726 E. 2018/88 K. 26.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/726
KARAR NO : 2018/88
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/10/2016
NUMARASI : 2014/1232 E – 2016/949 K
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ : 26/01/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı tüketici … tarafından müvekkili aleyhine Kocaeli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/181 sayılı dosyasında müvekkili tarafından satılan … plakalı 2008 model Chevrolet Klau marka aracın ayıplı olduğu iddia edilerek, aracın iadesinin talep edildiği, mahkemece davanın kabul edildiği, Yargıtay 13. Hukuk Dairesince karar onanarak kesinleştiği, aracın ayıbının LPG gaz dönüşüm sisteminden kaynaklandığı, gizli ayıp olduğunun belirlendiği davanın müvekkili aleyhine sonuçlanması nedeniyle aracın müvekkiline iade edildiği ve … isimli şahsa 41.905,00 TL ödeme yapıldığı müvekkilinin araç üretiminin hiçbir aşamasında bulunmadığı, araçtaki ayıbın nedeni olan LPG gaz dönüşüm sisteminin .. Ltd Şti ile davalı … Tic AŞ arasında akdedilen sözleşme uyarınca diğer davalı … Sistemleri Kocaeli Yetkili Servisi – … tarafından yapıldığı, ancak bu sözleşmenin gizliliği nedeniyle ele geçirilemediği aracın ikinci el değerinin 16.000,00 TL olduğu belirterek, müvekkilinin toplam zararı 25.905,00 TL’nin davalıdan ticari faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; daha önce alınan bilirkişi raporlarında ve mahkeme kararında … plakalı araçtaki arızanın araca montajı yapılan otogaz sistem kaynaklı olduğunun tespit edilemediğini, tüketicinin aracında arıza başladığı dönemlerde müvekkiline de başvuru yapıldığını ve dava dışı tüketicinin beyanında da belirttiği gibi, aracın LPG sistemi sökülerek, benzin ile kullanılmak suretiyle birkaç gün denemesinin yapıldığını, bu esnada arızanın devam ettiğini, bu şekilde araçtaki arızanın otogaz kaynaklı olmadığının tespit edilmiş olduğunu, arızanın devamı üzerine davacı şirket yetkili servisi tarafından yapılan incelemeler sonucu, araçtaki arızanın gaz kelebeği kaynaklı olduğu tespit edilince gaz kelebeğinin değiştirildiğini, ancak devam edince arızanın elektronik bilgisayar beyninden kaynaklı olduğu ihtimali üzerine bu kez, bu ürün siparişinin verildiğini, ancak araca bu parça takılmadan müşteri tarafından dava açıldığını, araçtaki arızanın hiç bir delile dayanmadan otogaz sistem kaynaklı olduğunun iddia edildiğini, araçtaki arızanın otogaz sistem montesi kaynaklı olmadığını bildirmek suretiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. ve Tic. AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça araçtaki arızanın LPG kaynaklı olduğu iddia edilmiş olsa da davanın müvekkiline ihbar edilmediğini, dava konusu aracın servise toplamda dört kere gitmiş olduğunu, her servise gidişte arıza nedeninin tam olarak anlaşılamadığını, gaz kelebek sistemi değiştirilmekle yetinildiğini, aracın klima sisteminde arıza bulunduğunu, bu arızaların LPG kitinden değil aracın üretim hatasından kaynaklandığını bildirmek suretiyle davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, kanunda kural olarak, kesin hükmün üçüncü kişiye etkisinin kabul edilmediği, sadece istisnai durumlarda kesin hükmün üçüncü kişilere etki ettiği, bu durum kanunda düzenlenmiş olan davanın ihbarı (feri müdahale) etkisi ile oluşacağı, önceki davada davalılara ihbar yapılmadığı, bu nedenle kesin hükmün etkisi bulunmadığı, sonradan açılan işbu rücu davasında yeniden alınan bilirkişi raporlarına göre dava konusu aracın LPG dönüşümünün ayıplı olmadığının tespit edildiği belirtilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinafa başvurulmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın rücuen tazminat davası olduğunu, Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/181 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, dava dışı tüketici araç maliki .. tarafından, satıcı.. . Ltd Şti aleyhine satın alınan aracın ayıplı olduğu iddiası ile araç bedelinin iadesi için dava açıldığını, mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini ve bu şekilde kararın Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2013/14804 esas sayılı ilamı ile onanmak suretiyle kesinleştiğini, Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden önce, Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin değişik iş dosyasında araçtaki arızanın LPG sisteminden kaynaklandığının tespit edildiğini, Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/181 E, 2012/ 472 K sayılı kararı kesin hüküm olmasa da, güçlü delil niteliğinde olduğunu, davalıların feri müdahil edilmemeleri gerekçe gösterilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirilmek suretiyle mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
6502 sayılı Kanunda, “imalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı, kredi veren ayıplı maldan ve tüketicinin seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunu bilmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz” denilmektedir. Dava dışı tüketici ayıplı maldan dolayı seçimlik hakkını, davacı satıcıya karşı kullanmıştır.
Davacı LPG dönüşüm sisteminin kurulmasına dair sözleşmeye taraf olmadığını belirtse de, dosya kapsamından anlaşıldığı üzere, davacı satıcı bayiinin bağlı olduğu ithalatçı .. Ltd Şti’nin aynı araçların LPG dönüşümleri konusunda yetkilisi olan davalı … Tic AŞ ile akdettiklerini sözleşme uyarınca, satın alınan aracın LPG gaz dönüşüm sistemine dönüşümü için, dava dışı tüketici …’ü davalı … Tic Ltd Şti’nin servis alt bayisi olan…Sistemleri Kocaeli Yetkili Servisi – …’ye gönderdiği araçta dönüşümün yapıldığı, buna göre de sistemin kurulumundan dolayı bayi ve imalatçı olarak sorumluluğunu kapsar garanti belgesinin düzenlendiği, böylece tarafların arasında LPG gaz dönüşüm sisteminin kurulumu konusunda hukuki ilişki kurulduğu, bunun sonucu her birinin tüketiciye karşı müteselsilen sorumluluğunun doğduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, Kocaeli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/181 esas sayılı davanın yargılaması devam ederken, davayı davalılara ihbar etmemiştir. Görülmekte olan davanın taraflarından birinin, üçüncü bir kişiye bu davayı haber vermesine ve üçüncü kişiden bu davada kendisine yardım etmesini istemesine davanın ihbarı(davanın duyurulması) denir. Bu yardım da, üçüncü kişinin davaya( fer’i) müdahale etmesi ile gerçekleşebilir. Davanın ihbarının maddi hukuk bakımından amacı ise, davayı ihbar eden tarafın, davayı kaybetmesi halinde üçüncü kişiye karşı açacağı rücu davasında (veya üçüncü kişinin ihbar eden tarafa karşı açacağı tazminat davasında) hakkını daha emin (güvenli) biçimde ileri sürebilmesidir. İhbarı alan üçüncü kişi, mahkemeden davaya müdahale talep etmezse, ihbar eden taraf davasını yürütmeye (takip etmeye) devam edecektir. Yani, davayı ihbar eden taraf, bununla (davayı ihbar etmiş olmakla) davayı takip etme yükümlülüğünden kurtulmuş olmaz; davayı yalnız başına takip etmekle yükümlüdür.(Prof.Dr. Baki Kuru, Prof.Dr. Ramazan Arslan, Prof.Dr.Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı s:522-525)
HUMK’nın 49-52 (HMK.’nun 61-64) maddelerinde düzenlenen, “Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir” hükmü gereğince, davanın ihbarı üzerine, ihbar eden tarafın yardımcısı ve temsilcisi olarak davaya katılan üçüncü kişi, fer’i müdahil konumundadır. Davada ancak taraf olanlar hakkında hüküm kurulabileceğini öngören (HUMK’nun 388.) HMK.’nun 297-298 maddeleri ve aynı yasanın 69. maddesi gereğince de fer’i müdahil hakkında hüküm kurulamaz. Aynı şekilde fer’i müdahil, ancak katıldığı tarafla birlikte ve onun adına hükmü temyiz edebilir. Bununla beraber aleyhine hüküm kurulmuş olması halinde ise, fer’i müdahilin de kendi adına hükmü temyiz etme hakkı bulunmaktadır. 69. maddesine göre; “Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir. Fer’î müdahilin, tarafla rücu ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez. Ancak, müdahil, zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katıldığını veya yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkânlarını kullanmasını engellediğini ya da kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkânlarının, tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığını belirterek, yanında katıldığı tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü ileri sürebilir.” Bilindiği üzere, ihbar ve feri müdahil ayrı olup, beklenen hukuki sonuçları birbirinden farklı olup, aynı yasanan 64. maddenin atfıyla ihbarın etkisi hakkında 69. maddesinin kıyasen uygulanacağına dair bu düzenleme, yani bu şekilde kıyasen uygulanacak bu yasa maddesinin” zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katıldığını veya yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkânlarını kullanmasını engellediğini ya da kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkânlarının, tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığını belirterek, yanında katıldığı tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü ileri sürebilecektir” ifadesi nedeniyle öncelikli olarak olaya HMK 69. maddesinin uygulanacağı açıktır. Bunun yanı sıra, satış sözleşmesinde zapttan sorumlulukla ilgili TBK m. 215/2. maddesinde” dava, kendisine yüklenilmeyen sebeplerden dolayı satıcıya bildirilmemişse satıcı, zamanında bildirilmiş olsaydı daha elverişli bir hüküm elde edebileceğini ispatladığı ölçüde sorumluluktan kurtulacaktır” ifadesi ile düzenlenen yasa maddesi de olaya kıyasen uygulandığında, kendisine karşı dava açılmış müteselsil borçlu davacının, davalı borçlulara ihbar etmemesinden dolayı, rücu hakkı sona ermeyecek ise de, müteselsil sorumlu olarak ortak def’ ileri sürmemesinde hafif kusurlu olması veya davayı iyi bir şekilde savunmaması halinde rücu hakkını kaybedeceğini kabul etmek gerekmektedir.
Davada, Kocaeli Asliye Hukuk Mahkemesinin( Tüketici Sıfatıyla) 2011/181 sayılı dosyasında kesinleşen karar, kesin hüküm gibi, bağlayıcı olmayacaktır. Nitekim yukarıda belirtildiği üzere müteselsil borçlu davacının Kocaeli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/181 sayılı dava dosyasındaki yargılama sırasında üç kişiden oluşan 03.01.2012 tarihli bilirkişi heyetince” aracın stop etme şikayeti ile dört kez servise gittiği, araçtaki arızanın LPG gaz dönüşümü sisteminden kaynaklı olduğu, gaz dönüşüm sisteminin garanti kapsamında olması nedeniyle arızanın gizli ayıp niteliğinde olduğu” kanaati ile düzenlenen rapora karşı davada davalı olan ve işbu davanın da davacısı araç arızasının kullanıcı hatasından kaynaklandığına dair itirazda bulunmayarak, bilirkişi heyetinden ek rapor yada yeni seçilecek bilirkişi heyetinden rapor alınmasını sağlamadığı ve bu şekilde, davada yasal savunma haklarını kullanmadığı, aksine söz konusu davada taraf olmayan ve bilirkişi heyetinin 03.01.2012 tarihli raporu ile aleyhlerine yapılan tespitlere itiraz hakkı bulunmayan davalıların sorumluluğuna yol açacak şekilde ısrarla, araçtaki arızanın LPG gaz dönüşümündün kaynaklandığını ileri sürdüğü, tüm bu olguların davacının, Kocaeli Asliye Hukuk Mahkemesinin( Tüketici Sıfatıyla) 2011/181 sayılı dava dosyasında davalıların aleyhlerine davayı iyi şekilde savunmadığını gösterdiği, bu olguları dikkate alarak, HMK 64. ve 69 maddelerine aykırı davranan davacının rücu hakkının doğup doğmadığını araştırmak üzere yerel mahkemece, Kocaeli Asliye Hukuk Mahkemesinin Tüketici Sıfatıyla vermiş olduğu karar ve dosyadaki bilirkişi heyetinin düzenlemiş olduğu rapor bağlayıcı kabul edilmemesi, buna göre yargılama esnasında yeniden iki bilirkişi heyetinden inceleme yaptırtılması ve ” araçtaki arızanın LPG dönüşüm sisteminin hatasından kaynaklanmadığı, davalıların rücu hakkı bulunmadığına” dair birbiri ile örtüşen bilirkişi heyeti raporlarına itibar ederek ret kararı verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacının esasa yönelik istinaf sebeplerinin reddine karar vermek gerekir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf talebinin esasa yönelik olarak HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine,
Alınması gereken 35,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile 4,50 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davacıdan tahsil edilerek, hazineye irat kaydına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf eden taraflara ilk derece mahkemesince iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi. 26/01/2018