Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/2264 E. 2018/1852 K. 19.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/2264
KARAR NO : 2018/1852
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2017
NUMARASI : 2016/386 E – 2017/328 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 19/12/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak, iletim, dağıtım bedelleri, PBSH ve personel sayaç okuma bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 10.000,00 TL’nin değişen ve artan oranlar uygulanmak suretiyle ticari avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini talep etmişlerdir.Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle davanın reddine,yargılama giderinin masraf yapan taraf üzerinde bırakılmasına ve davalı lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına karar verilmiştir.Söz konusu kararı davacı vekil ile davalı vekili istinaf etmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Anayasaya aykırılık itirazının dikkate alınmadığını, Anayasa Mahkemesi kararı bekletici mesele yapılmadan karar verildiğini, davalı tarafça davanın açılmasına sebebiyet verildiği halde, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini, 2006-2010 tarihleri arasında alınan ve EPDK kararını iptal eden Danıştay kararına dayanan haksız “nispi sayaç okuma bedeli” konusunda mevzuat değişse dahi bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken, bu konuda talepleri dinlenmeden ve deliller toplanmadan davanın reddinin hukuka aykırı olduğunu beyanla, kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 6719 sayılı EPK ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun gereğince davanın reddine karar verildiğini, buna göre davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir.Davacı red kararını, kabulü gerektiği gerekçesiyle istinaf ettiğinden davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ilk derece mahkeme kararının incelemesiyle; 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun muhtelif maddelerinde değişiklik ve bu Kanuna eklemeler getiren 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 17.06.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 6719 sayılı Kanunun 21. maddesine göre 6446 sayılı Kanunun 17 . maddesinin birinci fıkrasının a,ç,d ve f bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye fıkralar eklenmiştir. Bu itibarla, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesinin ç bendi;” Dağıtım tarifeleri; dağıtım şirketleri tarafından hazırlanacak olan dağıtım tarifeleri, elektrik enerjisinin dağıtım sistemi üzerinden naklinden yararlanan tüm gerçek ve tüzel kişilere eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin uygulanacak hizmetlere ilişkin fiyatları, hükümleri ve şartları içerir. Dağıtım tarifeleri; dağıtım sistemi yatırım harcamaları, sistem işletim maliyeti, teknik ve teknik olmayan kayıp maliyeti, kesme-bağlama hizmet maliyeti, sayaç okuma maliyeti, reaktif enerji maliyeti gibi dağıtım faaliyetinin yürütülmesi kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak bedellerden oluşur. Dağıtım şirketlerinin tarifelerine esas alınacak teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlar bu kayıpları düşürmeyi teşvik edecek şekilde kurul tarafından belirlenir. Kurulca belirlenen hedef oranlarını geçmemek kaydı ile teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin maliyetler dağıtım tarifelerinde yer alır ve tüketicilere yansıtılır. Teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlarının tespiti ve değiştirilmesi ile oluşacak maliyetin tarifelerde yer alması ve tüketicilere yansıtılmasına ilişkin usul ve esaslar kurul tarafından düzenlenir.” hükmü ile, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır,” hükmünü içermektedir. Hal böyle olunca, dava tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişiklikleri, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti ve iletim bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalarda) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. geçici 19. ile 20. maddeleri, iptal edilmedikleri veya yürürlükten kaldırılmadıkları sürece uygulanacaktır. O halde, davalı şirketin, mevcut yasal düzenleme ile dava konusu bedelleri abonelerinden tahsil edebileceği anlaşılmaktadır. 6719 sayılı Kanunun yürürlük tarihi 17.06.2016 tarihinden önce kayıp-kaçak bedeline dayalı açılan davalarda, çok sayıda mahkeme, 14.03.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 04.06.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26. maddesiyle eklenen geçici Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26. maddesiyle eklenen geçici 20. maddenin Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2., 5., 10., 35. ve 36. maddelerine aykırılık iddialarını ciddi bularak, 14.03.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Kanunun 26. maddesiyle eklenen geçici 20. maddenin (1) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın 04.06.2016 yürürlük tarihi gözetildiğinde çok sayıda mahkemenin Anayasaya aykırılık başvurularının, karar tarihi itibariyle yasal karara bağlama süresinin geçtiği ve karar tarihinde henüz sonuçlanmadığı anlaşılmaktadır.Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar (Anayasa m. 152,III; An. Mah. m. 28,IV c,2). Aksi halde, Anayasa Mahkemesine başvurmuş ve onun kararını beklemekte olan mahkeme, beklemeye son vererek, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırabilir. Dolayısıyla, mahkemenin, Anayasanın m. 152,III; Any. Mah.Kuruluş Kn m. 28,IV c,2 gereğince, Anayasa Mahkemesine başvurunun esastan incelenmesini beklemeksizin, yürürlükteki 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 04.06.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırılması hukuka aykırı bulunmamıştır.Dosyanın istinaf incelemesi esnasında da, İlk derece mahkemesinin karar tarihinden sonra da, Anayasa Mahkemesi, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. geçici 19. ile 20. maddelerinin Anayasaya aykırılık başvurularını incelediği ve nihayetinde, Elektrik Piyasası Kanunu’nun (EPDK) kayıp-kaçak bedellerinin tüketiciden tahsil edileceğine dair tüm hükümlerin iptal istemini reddederken, EPDK tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisinin bu bedellerin sadece kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğunu öngören kural, hak arama özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahalede bulunduğundan, bu kuralın iptaline, kayıp kaçak bedellerine ilişkin dava konusu düzenlemelerin büyük çoğunluğunun Anayasaya’ ya aykırı bulmayarak iptal talebinin reddine karar verildiği, Anayasa Mahkemesince 28 Aralık 2017 tarihinde yapılan müzakere sonucu verilen ret ve bazı hükümlerin iptal kararının, 15/02/2018 tarih ve 30333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandığı (E.2016/150, K.2017/179, T.28/12/2017), böylece iptal kararının 15.02.2018 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak, hüküm doğurduğu anlaşıldığından mahkeme kararının dayandığı deliller ve bu doğrultuda 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen maddelerin olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmemesine göre, kararın bu yönden usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacının 6719 sayılı yasa yönünden Anayasaya aykırılığa yönelik istinaf başvurusunun yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Davacı tarafın bilirkişi incelemesi yaptırılması talebi yönünden ise, davacı tarafın talebinin dava konusu bedellerin haksız alındığı, kayıp-kaçak bedelleri dahil edilerek alınmaması gerektiği iddiasına dayalı olduğundan,dava dilekçesinde açıkca sayaç okuma bedeli olarak bu bedellerin alınmaması gerektiği ileri sürüldüğünden, bunun dışında bir dava gerekçesi belirtilmediği gibi, davada talep edilmeyen hususun istinaf sebebi yapılması da mümkün olmadığından, iddanın ileri sürülme şekli, davadaki talepler gereği mahkemenin taleple bağlılığı ilkesi gözetildiğinde, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasının davaya katkı sağlamayacağı kanaati ile davacı tarafın bu yöne ilişkin istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla, HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.Davalı tarafın vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin istinaf taleplerinin incelenmesiyle; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava reddedilmiştir. Çünkü davacının, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden, yargılama harç ve giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletileceği kuralı karşısında, davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğinden, davalı tarafın istinaf talebi yerinde görülmemiş ve istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekir.Dairemizce verilen 2017/24 E. sayılı ve Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/382 E. sayılı bu konudaki istinafla sınırlı yaptığı inceleme sonucu, red kararını, muhafaza ederek sadece vekalet ücreti ve yargılama giderini düzelterek verdiği kararının Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/12005 E ve 2017/13884 E sayılı onamaları da emsal alındığında, davacının, konusuz kalma nedeniyle karar verilmesi yolunda bir istinaf talebi olmadığı da dikkate alınarak, istinaf talepleri ile sınırlı inceleme sonucu red kararı muhafaza edilerek, mahkemece, yasa değişikliği nedeniyle davanın reddine dair karar, davanın konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar gibi vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden aynı hukuki etkiye sahip olacağı, davacı mevzuat değişikliği sonrası haksız çıkmış olsa da, davacı dava tarihi itibariyle, uygulamanın haksız olduğu iddiası ile açmış olduğu bu davasında, dava tarihinde haklılığı (Baki Kuru dördüncü cilt sayfa 3687) göz önünde tutulduğunda, 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesi kapsamında davasında mevzuat değişikliği sonrası haksız duruma düşen davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekeceğinden, 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesi gereğince, davacı lehine (sadece vekalet ücreti talep edilmekle)maktu vekaleti takdir edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu görülmüştür.Açıklanan nedenlerle; davalının istinaf talebinin reddine, davacının istinaf talebinin kısmen kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca hükmün red kısmı muhafaza edilerek, istinaf sebepleri ile sınırlı inceleme sonucu hüküm düzeltilerek yeniden esas hakkında; “davacı lehine 1.980,00 TL maktu vekalet ücreti davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, sair istinaf talebinin reddine” karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalının istinaf başvurusunun reddine
Davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca ,red kararı muhafaza edilerek, karar vekalet ücreti yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 31,40 TL maktu harcın peşin alınan 170,78 TL harçtan mahsubu ile bakiye 139,38 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT gereğince 1.980,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına (yargılama gideri talep edilmemiş)
5- Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına
6-Taraflardan alınan ve kullanılmayan gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Davacı taraftan istinaf sebebiyle peşin alınan istinaf karar harcının istinaf eden davacıya isteği halinde iadesine,
Davalı taraftan alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 31.40 TL’den mahsubu ile bakiye 4,50 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına
Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 45,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı istinaf yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 19/12/2018