Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/2191 E. 2020/206 K. 18.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2017/2191
KARAR NO: 2020/206
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2016
NUMARASI: 2014/890 E – 2016/884 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/02/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ile davalının adi ortaklık kurduklarını, davalı tarafından Beşiktaş … Noterliğinin 28 Mayıs 2012 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile ortaklığın feshedildiğini bildirdiği, bu ihtarname içeriğinde her iki davacıyı asılsız isnatlarla suçlayıcı ve tehdit edici ifadeler kullandığını, davalının bu ihtarnameden önce 27.03.2012 tarihinde kendi adına bir şahıs firması kurduğunu ve ticaret odasına tescil ettirdiğini, böylelikle TBK 626. ve TTK 56-57 maddelerinde düzenlenen rekabet etmeme yükümlülüğünü ihlal ettiği,davalının her iki müvekkilinin iş yaptığı firmalara müvekkilini kötülediğini,ticari itibarlarını zayıflatmaya çalıştığını ileri sürerek her bir davacı için 20.000,00 TL olmak üzere toplam 40.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle beraber davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; l nolu davacı ile yapılan yüz yüze görüşmede adi ortaklığın sonlandırılması için 2012 Mart başında anlaşma yapıldığını, 2012 Mart basında tarafların görüşmeleri neticesinde kararlaştırılan adi ortaklığın feshini müteakip davacının bilgisi dâhilinde davalı tarafın yeni bir şahıs firması kurmasının haksız rekabet içermediğini zira sözlü görüşmelerde bu hususun davacı yanca kabul edildiğini, neticeten haksız rekabet oluşturacak eylemlerin mevcut olmadığını belirterek maddi ve manevi tazminat şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; davalının, Nasa ile ticari alım satım ilişkisinden başka ilişkisi olmadığının hem bilirkişi raporu ile hem de davalı beyanları ile belli olduğu, Nasa ile alakalı, o şirketi rencide edecek, ürünlerle ilgili herhangi bir beyan yada eylemin davalı tarafça gerçekleşmediği, davacıların iddiasının davalı vekilinin, avukat olarak vekil sıfatı ile gönderdiği ihtarnamedeki, …’un olaydaki rolü ve davranış biçimlerine ilişkin ifade şeklinden kaynaklananan manevi tazminat olduğu, diğer davacı açısından da davanın ispat edilemediği” gerekçesiyle davacıların davasının husumet ve esastan reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf başvurusunda önceki iddialarını tekrarla birlikte özet olarak; davalının, adi ortaklıkla aynı alanda, ikinci bir şirket kurmak suretiyle faaliyet göstererek Borçlar Kanunu’nun 526. maddesine aykırı davrandığını, müvekkillerini diğer firmalara kötülediğini ve itibarını zayıflatma çabalarına girdiğini, bu fillerinin haksız rekabet oluşturduğunu, davalının göndermiş olduğu ihtarnamelerin, davalının haksız rekabet teşkil eden fillerin açıkça ortaya koyulduğunu, mahkemece bu ihtarnamelerin değerlendirilmediğini, ihtarnamelerde davalının müvekkili şirketi ” TCK’da ağır cezalarla karşılanan suçların işlenmesi, vergi ziyaına neden olunması sigortasız işçi çalıştırılması, ihracat belgelerinde tahrifat yapılması gibi iftira niteliği taşıyan isnatlarda bulunulduğunu, bu isnatların bile haksız rekabet oluşturduğunu müvekkilinin davalıya iş ve meslek kazandırmak amacıyla adi ortaklık kurduğunu, bilirkişi raporunda davalının şahıs firması nezdinde inceleme yapması gerektiğini bildirmesine rağmen bu incelemenin yapılmadığını, adi ortaklığın müşteri portföyündeki kaymaları bu şekilde tespit edilebilecekken eksik inceleme yapıldığını, mahkemenin verdiği husumet nedeniyle red kararının da usule aykırı olduğunu, red kararındaki gerekçelerin esasa ilişkin olduğunu, hangi kanun maddesi ve hangi nedenle husumet nedeniyle red kararı verildiğinin açıklanmadığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir. Uyuşmazlık, davalı tarafından, adi ortaklığın feshinden önce aynı alanda iş yapılması ve davacıları kötüleyerek müşterilerin kendi firmasına çekilmesi suretiyle haksız rekabet edildiği iddiasıyla ve noter kanalıyla gönderilen ihtarnameler ve ortaklığın müşterileriyle yapılan konuşmalarda iftira niteliğinde haksız isnatlarda bulunulması nedeniyle haksız fiile dayalı manevi tazminat talebine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı … ile … arasında 08.03.2010 tarihinde Adi Ortaklık sözleşmesi yapıldığı, bilahare davacı … tarafından keşide edilen Beşiktaş …Noterliğinin 28.05.2012 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi adi ortaklığın tasfiyesini talep edildiği konusunda taraflar arasında ihtilaf yoktur. Yargılama sırasında getirtilerek incelenen İstanbul 45. Asliye Ticaret mahkemesinin 2012/152 E sayılı dosyasında ise adi ortaklığın tasfiyesi ve alacak istemli açılan davanın yargılamasının yapıldığı görülmüştür. Bilindiği üzere, adi ortaklık; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.) Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzelkişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (sermaye paylarını veya emeklerini) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur. TBK 626. maddesinde rekabet yasağı düzenlenmiştir. Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı madde gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak) iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce re’sen incelenir. Buna göre uyuşmazlık, taraflar arasında kurulan adi ortaklık nedeniyle haksız rekabet ve haksız fiil nedenlerine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Davaya konu Adi ortaklık ve hükümleri ile, rekabet yasağına dair hükümlerin tamamı TBK’da düzenlenmiştir. O halde, mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın TBK’da düzenlenen adi ortaklık ilişkisinden kaynaklı olduğu, taraflardan davalının TTK’da düzenlendiği gibi tacir sıfatını taşımadığından, adi ortaklığın konusunun ticari gelir elde etmek olması, davayı kendiliğinden ticari dava haline getirmeyeceği ve TTK’da ön görülen, tarafların her ikisinin de tacir olması koşulunun davada oluşmadığı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca karar kaldırılarak, dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkeme kararının HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca karar kaldırılarak, dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi için ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 18/02/2020