Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/2143 E. 2019/43 K. 17.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/2143
KARAR NO : 2019/43
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/02/2017
NUMARASI : 2015/1098 E – 2017/225 K
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/01/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı işçi …. 15.08.2005 tarihinde arasında Tepebaşı Belediyesinde çeşitli taşeron şirketler bünyesinde işçi olarak gişe başladığını, son olarak da davacı şirket bünyesinde ve fakat belediye işçisi olarak çalıştığını, işten ayrılmasından sonra, işçilik alacaklarının tahsili için dava açtığını, Eskişehir 2. İş Mahkemesinin 2014/385 E. 2015/386 K. Sayılı ilamıyla işçi lehine çeşitli işçilik alacaklarına hükmedildiğini, bu alacakların Eskişehir … İcra Dairesinin …. sayılı dosyasıyla takibe konduğunu ve dosya borcunun tamamının müvekkili şirketten tahsil edildiğini, belediye ile davacı arasında imzalanan sözleşme gereğince fazla mesai yapılmasının mümkün olmadığını, ihale döneminde fazla mesai de yapılmadığının bilirkişi raporuyla belirlenmesine rağmen bu ücretlerin de davacıdan tahsil edildiğini, keza davacı döneminde yıllık izin hak etmemiş olan işçi lehine yıllık izin ücreti ve haksız biçimde ihbar tazminatı ve kıdem tazminatı ödemek zorunda kaldıklarını, bu tazminatlardan ilgili dönemlerde işçiyi çalıştıran diğer taşeron şirketlerin sorumlu olduğunu, davalının sorumluluğunun da buradan kaynaklandığını ileri sürerek dava dışı işçi için ödenen tazminattan davalılanın sorumluluk payı oranında ve ferileriyle birlikte olmak üzere şimdilik 1.000,00 TL’nin reeskont faizi ile birlikte davalılardan sorumluluk payları oranında tahsiline karar verilmesini talep etmiş, bilahare davasının ıslah etmiştir. Davalı ….Tic. Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; görev, yetkisizlik ve zaman aşımı itirazlarının bulunduğunu, müvekkil şirketin kendi döneminde çalıştırdığı personel ve hizmet verdiği idareye karşı üzerine düşen tüm ödemeleri zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davanın ihbar edilememesi sebebiyle müvekkilin rücu hakkının bulunmadığını, işçinin son alt verinin müvekkil şirket olmadığını, ilgili ücretlerden son alt verenin sorumlu olacağını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, anılan işçilik alacağına ilişkin davada taraf olmadıklarını, 6552 Sayılı Kanun gereğince işçilik alacaklarından kamu kurumunun sorumlu olduğunu, yüklenici şirketlerin sorumluluğu bulunmadığını, davacının bu taleplerini Tepebaşı Belediyesine karşı ileri sürmesi gerektiğini, davanın kendilerine ihbarı sağlanmadığından tazminattan da sorumlu olmayacaklarını, rücu hakkının kullanılmasının doğru olmadığını, işçi ile akdi ilişkilerinin son bulduğunu, herhangi bir işçilik alacağının da doğmadığını, reeskont faizi istenmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. ve …. Ltd.Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketlerin dava dışı işcinin son iş vereni olarak davacı şirketin gözüktüğünü, dava dışı işçinin son iş vereni olmayan müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, kendilerinin taşeron firma olduğunu, Tepebaşı Belediyesinden kazanmış oldukları ihale dönemine ilişkin olarak dava dışı işçiye mesai yaptırıldığını, müvekkil şirketin fazla mesai alacağı hususunda sorumlulukların bulunmadığını, davacının bu taleplerini Tepebaşı Belediyesine karşı ileri sürmesi gerektiğini ileri sürerek davanın usuli itirazlarının kabulüyle usulden, aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; davanın kabulü ile davalı … A.Ş. yönünden 4.625,22 TL alacağın 250 TL’sinin dava tarihi olan 19/08/2015 tarihinden itibaren, 4.375.22 TL’sinin ıslah tarihi olan 07/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalı….A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine; davalı …. Tic. Ltd. Şti. yönünden 12.306,79 TL alacağın 250 TL’sinin dava tarihi olan 19/08/2015 tarihinden itibaren, 12.056,79 TL’sinin ıslah tarihi olan 07/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte; davalı …. Ltd. Şti. yönünden ise 11.377,52 TL alacağın 250 TL’sinin dava tarihi olan 19/08/2015 tarihinden itibaren, 11.127,52 TL’sinin ıslah tarihi olan 07/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte; davalı …den yönünden 2.341,47 TL alacağın 250 TL’sinin dava tarihi olan 19/08/2015 tarihinden itibaren, 2.091,47 TL’sinin ıslah tarihi olan 07/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine, davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı …Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Asliye Ticaret Mahkemelerinin davaya bakmakla görevli olmadığını, davanın iş mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, davanın zamanaşımı süresinden sonra açıldığını, müvekkilinin dava dışı işçiyi çalıştırdığı tarihten sonra işçinin ihaleyi alan diğer firma çalışanı olarak kesintisiz işine devam ettiğini, iş yeri devri hükümlerine göre tüm sorumlulukların son işverene ait olduğunu, müvekkilinin devirden sonraki sorumluluğu iki yıl ile sınırlı olup bu sürenin geçtiğini, davacının dava dilekçesinde 1.000,00 TL’yi hangi davalıdan hangi miktarda talepte bulunduğunu açıklamadığını, ıslah dilekçesinde de bu hususa ilişkin bir açıklama olmadığını, mahkemece de bu talebin belirlenmediğini, rücu talebinin esasını oluşturan dava dışı işçi tarafından aleyhine açıldığı iddia edilen Eskişehir 2. İş Mahkemesi’nin dayanak davada davacı tarafça gereği gibi savunma yapılmadığını, davanın müvekkiline ihbar edilmediğini, bu sebeple temyiz haklarının kullanılamadığını, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücretinden son işveren, kıdem tazminatından ise üst işveren kamu kurumunun sorumlu olduğunu, müvekkilinin güvenlik hizmetini yürüttüğü ihale dönemi boyunca fazla mesai yaptırmadığını, nadiren olan fazla mesailerin ise karşılığını ödediğini, Eskişehir 2. İş Mahkemesi’nin 2014/446 E. ve 2015/391 K. sayılı kararında hukuki değerlendirmenin hatalı yapıldığını, davacının temyiz hakkını da kullanmadığını ileri sürerek kararın bozulmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı … Ltd. Şti. Vekil iistinaf başvurusunda özet olarak; dava dışı işçinin tek işvereninin Tepebaşı Belediyesi olduğunu, bu nedenle müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, her davalı yönünden ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını ve davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı .. A.Ş. vekil iistinaf başvurusunda özet olarak; davacı ve davalılar arasında iş yeri devri ilişkisinin bulunduğunu, asıl işverenin Tepebaşı Belediyesi olup diğer davaılların işyerini devir niteliğinde işlemle devretitğini, devreden işverenin bu sorumluluğnun iki yıl süre ile sınırlandırılıdğını, müvekkili şirketin işyerini 31.1.2009 tarihinde devrettiğini, fazla mesaiden kaynaklı işçilik alacağının paylaştırma şeklinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin fazla çalıştırma yapmadığını, nadir yapılanın da ücretini ödemiş olduğunu, iş davasını müvekkilin eihbar edilmediğini, müvekkili şirketin dava dışı işçinin işe alımı, çalıştırılması ve işten çıkarılması ile ilgili yetkisinin olmadığını, mahkemece faiz başlangıcının da hatalı hesaplandığını, her bir davalının ayrı vekaelt ücretine hükmedilmesinin usule aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Dava, son işveren davacı şirketin davalı şirketler nezdinde çalıştırılan işçinin açmış olduğu dava sonrasında ödemek zorunda kaldığı işçilik alacaklarının rücuen tazmini istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçiye ödenen fazla çalışma ücreti alacaklarından tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun “işyerinin veya bir bölümünün devri” başlıklı 6. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında da ” İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işçinin yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiş olup, bu hükümle işveren değişikliği işyeri devri olarak kabul edilmiş ve “iş sözleşmesinin süresi” kavramına, tüm işverenlerin yanında çalışan süreler dahil edilmiştir.Rücu hakkı, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin malvarlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır. Davacı tarafça, dava dışı işçinin daha önceki işverenleri durumunda olan davalı şirketlerin, kendi dönemleri ve payları oranında tazminattan mesul oldukları ileri sürülerek rücuen alacak talep edilmiştir.Davaya konu alacağın ödeme tarihi ve dava tarihine göre TBK’nın 82. maddesinde öngörülen 2 yıllık dava açma süresi dolmadığından davalının zamanaşımı itirazının reddine karar verilmesinde usul ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.Yine davacı tarafça, dava dışı işçinin daha önceki işverenleri durumunda olan davalı şirketlerin, kendi dönemleri ve payları oranında tazminattan mesul oldukları ileri sürülerek rücuen alacak talep edildiği ve rücu davasının alt işverenler arasında genel hükümlere göre açılan dava olduğundan, davanın İş Mahkemesinin görevine girmemesi sebebiyle mahkemenin görevli olduğu açıktır.Diğer istinaf sebeplerinin incelenmesinde ise; dosya kapsamına göre davalılar davacıdan önceki alt işverenlerdir. Davanın tarafları arasında yazılı olmayan, yasadan kaynaklanan bir işyeri devri mevcuttur. Dava dilekçesinde davalıların her birinden istenen miktar açıklanmadan toplam ödeme tutarının (1.000,-TL) tahsili istenmiş ise de aslında her bir davalının dava dışı işçi ile belli dönemle sınırlı hizmet sözleşmesi olduğu ileri sürülmektedir. Bu nedenle, taraflar arasında yasadan kaynaklanan rücu isteminin hukuki niteliği gereği, aksi yasada öngörülmedikçe her bir davalı yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılması gereklidir. Dava dışı işçi tarafından açılan Eskişehir 2.İş Mahkemesinin ilamıyla işçi lehine çeşitli işçilik alacaklarına hükmedildiği,sözkonusu davanın davalılarının Tepebaşı Belediyesi, bu dosyadaki davacı ….Ltd.Şti. ile … Ltd Şti. olduğu görülmüştür. Her ne kadar, kararı istinaf eden davalı … Ltd.Şti. sözkonusu davada davalı değil ise de, istinaf konusu davada dava dışı Tepebaşı Belediyesi ile bu şirket arasında sözleşme mevcut olup dava dışı işçinin davalı şirkette çalıştığı dönemler bellidir.Davalı tarafın istinaf dilekçesinde iş mahkemesindeki davada yeterince savunma yapma imkanlarının olmadığı, davacının da savunmayı eksik yaptığını, kararı temyiz etmediği, talep edilen dönemlerde istisnai olarak yaptırılan fazla mesai ücretlerini ödediklerinin banka kayıtları, maaş bordroları vs. ile ispatlanabileceğine ilişkin istinaf sebebi yönünden yapılan incelemede; rücuen alacağın dayanağı olan İş Mahkemesindeki davanın yargılamasında davalı şirkete dava ihbar edilmemiştir. Ancak, tarafın davayı üçüncü kişiye ihbar etmemiş olması,doktrin ve Yargıtay uygulaması dikkate alındığında üçüncü kişiye karşı olan rücu hakkının düşmesini gerektirmez. Davanın ihbar edilmemesinin hukuki sonucu davayı ihbar etmemiş olan tarafın her türlü kusurundan sorumlu olmasıdır. Davayı ihbar etmeyen tarafın kusuru nedeniyle davayı kaybettiğini ispat yükü (külfeti) üçüncü kişiye düşer. ( Hukuk Muhakemeleri Usulü, Prof. Dr. Baki Kuru, 2001, s.3541-3542, Yargıtay 11. H.D nin 2016/10060 esas,2018/3689 karar sayılı 17/052018 tarihli kararı ). Somut olayda, dosya içinde bulunan Eskişehir 2. İş Mahkemesinin dosyası kapsamı itibarıyla mahkemece verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek onandığı ve kesinleştiği gözetildiğinde anılan davada davalı konumunda olan (iş bu rücu davasının davacısı) şirketin aleyhine karar verilmesinde kusurlu olduğu kanaatine ulaşılamadığından, bu yöne ilişkin istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Davacı şirketçe icra dosyasına ödenen miktar bilirkişi raporu ve belgelere göre (reddiyat miktarı-harçlar dahil) 62.170,76 TL’dir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, her bir davalının alt işveren olduğu dönemler itibariyle sorumlu olduğu alacak miktarları hesaplanmıştır. Rücuya konu fazla çalışma ücreti miktarı kesinleşen mahkeme kararı ile sabit olmakla, dava dışı işçinin davalı şirketlerdeki çalışma sürelerine göre bu miktardan davalı şirketlerin sorumlu oldukları tutarların belirlenmesine yönelik hesaplama ve alınan bilirkişi raporu, ilk dava davalıya ihbar edilmeyişi de nazara alınarak davalının icra takibindeki masraf ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağı gözetildiğinde hükme yeter görülmüştür.Davalıların vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusu yönünden yapılan değerlendirmede ise; taraflar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmakta olup, kabul edilen alacak miktarı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin uyarınca davacı yararına ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri doğru görülmüştür. Bu nedenle bu istinaf sebebi de yerinde değildir.Davalı … Ltd. Şti. yönünden ise; 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunununda Bazı Değişiklikler Yapılmasına Dair 6763 sayılı yasa ile, HMK 341. madde 2. fıkrasında “Miktar veya değeri üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir” şeklinde yapılan yasa değişikliği 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Karar tarihi itibarıyla, kesinlik sınırı 3.110,00 TL’ye yükselmiştir. Davalı aleyhine hükmedilen miktarın 2.341,47 TL olduğu, davalı aleyhine hükmedilen miktarın 2.341,47 TL olduğu ve kesinlik sınırında olduğu görülmüştür.Bu itibarla, davalı …nin istinaf dilekçesinin HMK 341, 346 ve 352/1-b maddesi uyarınca reddine, davacının fazla mesai ücreti alacağına konu ödediği işçilik haklarından doğan bedelden, davalıların dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı olarak sorumlu oldukları nazara alınarak ilk derece mahkemesince verilen kararın mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı … Ltd. Şti ve davalı …nin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı …nin istinaf dilekçesinin HMK 341, 346 ve 352/1-b maddesi uyarınca reddine, 2-Davalı …Ltd. Şti ve davalı …nin istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine,Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf eden davalı …ye isteği halinde iadesine,Davalı …Ltd. Şti ve …den alınması gereken 2.093,77 TL istinaf karar ve ilam harcının, peşin alınan 787,44 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.306,33 TL harcın bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazine’ye gelir kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 17/01/2019